Darbeciler "Biz de Müslüman'ız" Demek için Kocatepe'yi Bitirdiler
Yüksek mimar Ziya Payzın,
aralarında TBMM ve Kocatepe Camii'nin de
bulunduğu çok sayıda önemli yapıya imza atmış bir isim. Meclis binası inşaatının
her aşamasında bulunmuş, o yıllarda devletin nasıl da maddi sıkıntılar
içerisinde olduğuna tanıklık etmiş. Bu sıkıntılardan dolayı Meclis inşaatı adeta
bir yılan hikâyesine dönmüş, 22 yılda güç bela bitirilebilmiş. Bu zaman zarfında
Adnan Menderes, Nihat Erim ve Kasım
Gülek gibi önemli devlet adamlarının evlerini de projelendirmiş. 27
Mayıs darbesinin ardından kısa bir süreliğine gözaltına alınmış. Ortaya koyduğu
eserler beğenilince ünü yurtdışına taşmış, İran ve Pakistan'da çalışmalarını
sürdürmüş. Şimdi 93 yaşında olan Ziya Payzın, kısa bir süre önce anılarını
kaleme aldı.
Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Kocatepe Camii Etkinlikleri ismini taşıyan
kitabı çok sınırlı sayıda kendisi bastırmış. Sabah Gazetesi'nden Yavuz Donat'ın
kitaptan bazı alıntılar yaparak, yüksek mimar Ziya Payzın'ın belgesellere konu
olabilecek bir hayatının olduğunu köşesine taşıması, bizi de harekete geçirdi.
Onu, Balıkesir'in Ayvalık ilçesinde tatil yaparken bulduk. İlerleyen yaşına
rağmen villasının bahçesinde çapa yapan Payzın, yüzmeyi de ihmal etmiyor. Meclis
inşaatı boyunca 11 farklı başbakana tanıklık eden Ziya Payzın'ın ağzından TBMM
ve Kocatepe Camii'nin yıllar süren inşaat sürecini dinledik.
Yeni kurulan Cumhuriyet'le birlikte Türkiye'ye yakışan bir meclis binası
ihtiyacı doğar. 11 Ocak 1937 yılında gerekli kanunlar çıkarılır ve bir yarışma
düzenlenir. Atatürk'ün de beğendiği Avusturyalı mimar Clemens
Holzmeister'e ait olan proje, birinci seçilir. Ziya Payzın, o dönemde
Holzmeister'in öğrencisidir. Hocası yurtdışına çıktığında inşaatla Ziya Payzın
ilgilenir. İki yıl içerisinde bitirilmesi hedeflenen inşaat, ekonomik sıkıntılar
yüzünden yıllar sürer. Yapılan işe göre yüzde 1,75 pay alan Clemens
Holzmeister'in her geçen gün hayal kırıklıkları biraz daha artar. 2. Dünya
Savaşı'yla birlikte yükselen dolar fiyatlarıyla birlikte çimento ve demir almak
da gittikçe güçleşir. Her yıl için ayrılan 5 milyon TL tutarındaki ödenek bir
türlü tahsil edilemez. Para ödendiği zamanlarda da işten anlayan usta bulmakta
zorluk çekilir.
Müteahhit firma, mümkün olduğunca yerli malzemeler kullanmak ister ama
Türkiye'nin içinde bulunduğu durum buna izin vermez. Avizeler Çekoslovakya'dan
sipariş edilir. Ses sistemleri ile bazı iletişim aletleri Avrupa'nın farklı
ülkelerinden satın alınır. Yerlere döşenen mermerler ise Anadolu'nun farklı
illerinden temin edilir. Meclis inşaatını bir gurur meselesi haline getirdiğini
söyleyen Payzın, "Herkes hanımı için yurtdışından kürk getirirdi. Ben Avrupa
ülkelerine gittiğim zaman inşaatta kullanmak için malzemeler alırdım. Bir
seferinde mermerleri kesmek için bir testere aldım. Gümrük görevlisi, 'Ülkeye
sokamazsın.' dedi. Araya devlet yetkilileri girdi ve sorun çözüldü. O küçücük
alet olmasa işler yürümüyordu." şeklinde konuşuyor.
Meclis binası önce hastane sonra üniversite yapılmak
istendi
Muhalefette olan Demokrat Parti, Meclis binası için harcanan lüzumsuz
paraları gündeme getirince CHP farklı bir yol arayışına girer. Kasım Gülek,
bayındırlık bakanı olunca Meclis binası inşaatının hastaneye çevrilmesini ister.
Tadilat projeleri hazırlanır. Bu arada bayındırlık bakanı değişir. Göreve Nihat
Erim gelir. Bakan, ayağının tozuyla yeni bir değişikliğe gider. İnşaatı devam
etmekte olan bina, bu kez de üniversite yapılmak istenir. Ziya Payzın, gece
gündüz çalışarak üniversite projesini hazırlar. Yaptığı bu ekstra mesailerden de
para alamaz.
Birkaç yıl sonra Adnan Menderes başbakan olunca aralarında Ziya Payzın'ın da
bulunduğu üç kişilik bir komisyon oluşturulur. Proje, tekrar Meclis yapılmak
üzere düzenlenir. Ziya Payzın, inşaattaki gelişmeleri anbean Adnan Menderes'e
rapor eder. Bu diyaloglarla birlikte ikili yakın birer dost olur. Adnan
Menderes, evine tadilat yaptırmak ister. Ziya Payzın, evi inceleyerek yıkılıp
yeniden yapılmasını daha uygun bulur. Durumu Menderes'e bildirir. Dönemin
başbakanı, Payzın'a, "Sen nasıl uygun buluyorsan öyle yap. Ben sana
güveniyorum." der. Ev yıkılarak proje hazırlanır ama gelin görün ki Menderes'in
ömrü bu yeni evde oturmaya yetmez. Adnan Menderes'i, "Çok nazik bir devlet
adamıydı. Halkın arasına girmeyi severdi. Meclis inşaatını kontrole geldiğinde
işçilerle uzun uzun konuşur, dertlerini dinlerdi." şeklinde tanımlayan Payzın,
"Böyle bir başbakan öldürülmemeliydi. Çok çalışkan bir insandı. Başladığı bir
projeyi hemen bitirmek, halkın hizmetine açmak isterdi. Amerika'dan istediği
desteği alamayınca Rusya'dan yardım almayı düşündü. Bu da onun sonunu getirdi.
Ordu içerisindeki bir grup, Amerika desteğiyle kendi başbakanını ipe götürdü."
diyor.
Rahmi Koç, cami yaptırma derneğinin üyesiydi
Adnan Menderes, Ankara'ya yakışır bir cami yapmak için kolları sıvar. 1956'da
arsanın yeri belirlenir ve bir dernek kurulur. Rahmi Koç'un da aralarında
bulunduğu dernek üyeleri, inşaatı bir an önce bitirmek için çalışmalara başlar.
Yıllar ilerledikçe devrin siyasi atmosferi, ülkeyi dönüşü olmayan bir yöne doğru
sürükler. Takvimler 27 Mayıs 1960'ı gösterdiğinde artık çok geçtir. Menderes,
not defterindeki onlarca projeyle birlikte idam edilir. Kocatepe Camii de bu
hüzün dolu hikâyeden nasibini alır. 1967'de tekrar harekete geçilir. Yarışmalar
sonrasında mimarlar belirlenir. Cami derneği, Ziya Payzın'ın tecrübelerinden de
faydalanmak ister. Payzın, Menderes'e vefa borcunu ödemek için teklifi kabul
eder. Dönemin üst düzey rütbeli askerleri de inşaatla yakından ilgilenir.
Askerlerin cami inşaatıyla bu kadar yakından ilgilenmesini 'samimiyetsizlik'
olarak değerlendiren Ziya Payzın, "Darbeyi yapanlar, 'biz de Müslüman'ız' mesajı
vermeye çalışıyordu. Adnan Menderes, caminin tamamlanmasını her şeyden çok
arzuluyordu. Cuntacılar, Menderes'in bu isteğini yerine getirerek bir anlamda
diyet ödediler." diyor.
***
"Menderes, bir telefonla Türkiye'nin itibarını kurtardı"
1957'de Ankara'da düzenlenecek Bağdat Paktı toplantısı, devlet yetkililerini
telaşlandırır. Birkaç ay sonra dünyanın farklı ülkelerinden gelecek önemli
isimler için bir toplantı salonu bulunamamıştır. Eski Meclis binası yetersizdir,
Dil Tarih Coğrafya Fakültesi'nin salonu incelenir. Buradan da umduğunu bulamayan
toplantı komitesi, çaresizce inşaatı süren bugünkü Meclis binasının yolunu
tutar. Bina, bitmek üzeredir ama kazanlar takılmadığı için ısınma sorunu vardır.
İsviçre, Türkiye'ye güvenmediği için kazanları yollamaz. 300 bin doları peşin
ister. Merkez Bankası da tatildedir. Ziya Payzın, kendisini ziyarete gelen
yetkililere, "31 Ağustos akşamına kadar kazanların parasını İsviçre'ye transfer
ederseniz bütün sorumluluk bana ait. Toplantı gününe kadar salonu hazırlarım ama
para bir gün geciktirilirse hiçbir şeye karışmam." der. Bakanlık yetkilileri,
sinirlenerek, "Salon yetişmezse devlet ne hale düşer, bakanlığımız ne olur, ya
sen ne olursun hiç düşündün mü?" şeklinde tavırlarını ortaya koyar. Mesele,
Adnan Menderes'in kulağına gider. Başbakan hemen telefonuna sarılır ve tatilde
olan Merkez Bankası'nı açtırır. Para, aynı gün İsviçreli firmanın hesabına
yatırılır. Kalorifer kazanı haftalar sonra Ankara'ya ulaşır ve binaya
yerleştirilir. Toplantıya saatler kala ilk ısıtma denemeleri başarıyla
yapılır.