Danıştay 14. Dairesi, I. ve II. Derece Arkeolojik Sitlerde güneş enerji santrallerinin kurulmasına izin veren, Kültür Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu’nun 662 sayılı İlke Kararının yürütmesini durdurdu.
Bianet'in haberine göre, Kültür Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu, Ocak 2017’de Resmi Gazete’de yayımlanan 662 sayılı İlke Kararıyla, alanda bilimsel kazı planlanmıyorsa ve yüzeyde taşınmaz kültür varlığı görünmüyorsa koruma bölge kurulunun görüşüyle arkeolojik sit alanlarında güneş enerji santrallerinin kurulabilmesinin önünü açmıştı.
"Arkeolojik kalıntıya zarar verir"
Mimarlar Odası, Arkeologlar Derneği ve Ekoloji Kolektifi Derneği, bu karara karşı dava açmıştı.
Dava gerekçesinde aykırılıklar şöyle sıralanmıştı:
* Güneş enerji santrallerinin kurulumu için yapılması gereken uygulamaların arkeolojik kalıntılara zarar vereceği
* Bir arkeolojik çalışmada katmanlardaki buluntuların birlikte değerlendirilme şansının bu uygulamalarla ortadan kalkacağı
* Bilimsel kazı planlanmamış alanlarda var olan kültür varlığı potansiyelinin, yani toprak altının korunmayacağı
* Dolayısıyla ilke kararının Anayasa’ya, ilgili kanunlara, Arkeolojik Mirasın Korunmasına İlişkin Sözleşmeye, Venedik Tüzüğü’ne ve arkeolojik sitleri koruma ve kullanma koşullarına ilişkin esas norm niteliğindeki 658 sayılı İlke Kararına aykırı olduğu.
Danıştay 14. Dairesi, bu sebepleri haklı bularak hukuka uygun olmayan ilke kararının yürütmesini durdurdu.
"Arkeolojiyi koruyan mevzuat etkisizleştiriliyor"
Mimarlar Odası, Arkeologlar Derneği ve Ekoloji Kolektifi Derneği ortak yaptığı açıklamada koruma ilkelerine aykırı uygulamalara karşı Koruma Kurullarını ve Kültür ve Turizm Bakanlığı’nı göreve davet etti.
“İnsanlığın ortak kültürel birikiminin izlerini taşıyan arkeolojik alanları koruyan mevzuat, her geçen gün iktisadi çıkar odaklı yatırımların önünü açan değişikliklerle etkisizleştirilmektedir. Bunun sonucunda arkeolojik alanların yasal olarak korunması güçleşmekte, telafisi mümkün olmayan zararlar görülmektedir. 2011 yılında 648 sayılı KHK ile yapısı değiştirilen Koruma Yüksek Kurulu’nun bu gibi hukuka aykırı ve kültür varlıklarını tahrip eden uygulamaların yasal altlığını oluşturma çalışmalarına artık bir son vermesi gerektiğini önemle vurguluyoruz.”