Dedikodular gerçeğe dönüştü. Geçtiğimiz günlerde basına sızan ve Danimarka
Hükümeti tarafından hazırlandığı kaydedilen “politik bildiri”, zengin ve
gelişmiş ülkelerin Birleşmiş Milletler İklim Zirvesi’nden kapsamlı ve hukuken
bağlayıcı bir anlaşma değil politik vaatler içeren içi boş bir metinle eve
dönmeye çalıştıklarının kanıtı oldu.
Özellikle Güney ülke delegelerinin ve sivil toplum temsilcilerinin tepkisini
çeken metnin başlığı Kyoto Protokolü’nün altının oyulmaya çalışıldığını açıkça
belirtiyordu: “Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi –
Kopenhag Antlaşması”. Bu metin, Kyoto Protokolü’nün çizdiği “sanayileşmiş
ülkeler ve diğerleri” sınırını yok sayıp yerine en az gelişmiş ülkeler
haricindeki tüm ülkeler için yüzdeye dayalı salım azaltım hedefleri öngören bir
yaklaşım öneriyor. Metin ayrıca, normalde Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği
Çerçeve Sözleşmesi kapsamında Ek-1 taraf ülkeleri dışındaki ülkelere sağlanması
öngörülen finansal ve teknolojik yardım tedbirlerinin, yeni anlaşma ile birlikte
ülkelerin kompleks salım izleme önkoşullarını sağladığı oranda bu tedbirlerden
yararlanmasını öngörüyor. Hali hazırda oluşmuş müzakere bloklarının yeniden
şekillenmesi ve zaten görece olarak zayıf olan az gelişmiş ve gelişmekte olan
ülkelerin ellerinin daha da zayıflatılması ile sonuçlanabilecek bu süreç
taraflardan sert tepkiler aldı.
Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi Sekretaryası, bu
metnin basına sızmasından doğabilecek güvenilirlik kaybını engellemek adına bir
bildiri yayınladı. Sekretarya Başkanı Yvo de Boer, taslak metinin Danimarka
Başbakanı tarafından sunulan bir karar önerisi olduğunu belirtti ve metnin
müzakere sürecinde herhangi bir resmiyetinin bulunmadığını yineledi.
Fakat taslak hakkındaki tüm bu açıklamalar, Güney ülkeleri delegelerinin
kızgınlığını dindirmedi. G77 ve Çin müzakere bloğunun (132 ülkeyi temsil ediyor)
Sudan’lı sözcüsü Lumumba Di-Aping, Danimarka Başbakanı Lars Lokke Rasmussen’in
tarafsızlığını kaybettiğini ve dahası zengin ülkeleri koruma yanlısı olduğunu
açıkça gösterdiğini söyledi. Bunun yanı sıra, “Pan Afrika İklim Adaleti
İttifakı” üyelerinin sert protestosu müzakerelerin yapıldığı salonda yankılandı:
“Sıcaklık artışını 2 derecede sınırlamak intihardır! Sadece bir Afrika var ve
artış 1 derece ile sınırlanacak!”.
Metin hakkındaki eleştiriler yalnızca metnin içeriği ile ilgili değil
hazırlanış yöntemi ile de ilgili. Kopenhag’da bir demokrasi açığı söz konusu.
Taraflar Konferansı (COP) Sekretaryası, Birleşmiş Milletler karar alma
mekanizmalarını by-pass etmekle suçlanıyor. Friends of the Earth (Dünya’nın
Dostları) Malezya şubesi Onursal Sekreteri Meena Raman “Sızan Danimarka Metni,
Birleşmiş Milletlerin demokrasi prensibini hiçe saymakla kalmayıp, müzakerelerin
az kalsın sona ermesine neden olacaktı. Danimarka’lılar kapalı kapılar ardında
birkaç seçilmiş ülke temsilcileri ile beraber bu metni hazırlarken, tüm dünyanın
ev sahibi ülkeden beklentisinin tam tersini yaptılar.” şeklinde konuştu.
Eleştirilerin kesiştiği nokta iklim adaleti noktası. Müzakerelerin başlangıç
noktasının gelişmiş ülkelerin tarihsel sorumluluklarının kabul ettiği nokta
olması ve bu ülkelerin iklim değişikliğinden en az sorumlu fakat en fazla
etkilenecek ülkelere karşı iklim borçlarını ödeyecek adımlar atması
gerekliliğinin altı çiziliyor.
Türkiye’nin bu metin karşısındaki tavrına dair herhangi bir ipucu yok.
Sessizce ölmeyeceğiz diyen ülke delegelerine karşılık sessizce bekleyen Türkiye
tarafının rengini bakalım ne zaman görebileceğiz.
Bizler sürecin takipçisiyiz. Yüzbinler ile beraber…