Türkiye 'yeşil bina' konseptini keşfetmeye çalışa dursun,
ABD'de inşaat sürecinin ne kadar ekolojik olabileceği üzerine
kafa yoruluyor. DJC
Oregon'da yer alan haberde, yüklenicilerin daha 'yeşil' bir
şantiye için neler yapabileceği gündeme getiriliyor. Şantiyelerin
olmazsa olmazları jeneratör, kule vinç ya da beton mikserleri gibi ekipmanların
ciddi birer enerji 'canavarı' olduğunun hatırlatıldığı haberde, olabildiğince az
karbon ayak izi bırakacak projeler isteyen işverenlerin sayısının artmakta
olduğuna dikkat çekiliyor. Bunun güncel örneklerinden biri de Portland Community
College. Kurum, 21 milyon dolarlık bir proje için teklif verecek inşaat
firmalarından, ekipman kullanımını da kapsayacak biçimde enerji verimliliği
kriterlerini de göz önünde bulundurmalarını istedi.
Daha 'yeşil'
şantiyeler
R&H Construction'da inşaat
öncesi planlamayı yöneten Scott Davies, yüklenicilerden daha
çevre dostu operasyonlar talep eden işveren sayısının gelecekte daha da artacağı
öngörüsünde bulunuyor. Davies, eskiden önemli bir 'gelişme' olarak görülen geri
dönüşüm konusunun, artık standart operasyon prosedürlerinden biri olduğunu
hatırlatıyor.
Skanska'dan sürdürülebilirlik mühendisi
Caitlin Powell da projelerinin genel yaşam döngüsü etkisini
dikkate alan işverenlerin sayısının artmakta olduğu düşüncesinde. Powell, yeşil
binalar inşa etmenin ötesinde, henüz inşaat aşamasında bu etkileri azaltmak için
pekçok fırsat olduğuna inanıyor. Çünkü şantiyede yapılması gereken en önemli
işlerin birçoğu, aynı zamanda en çok karbon ve enerji ayak izi bırakan işler.
Davies örnek olarak, beton dökmeden önce yüzeydeki tozu temizlemek için
kullanılan mekanik fanların ne kadar çok enerji tükettiğini
gösteriyor.
Northwest Natural'den Bruce
Dobbs, duvarlardaki rutubeti yok etmek için kullanılan elektrikli
ısıtıcılar gibi uygulamaların, bazı projelere binlerce dolar enerji maliyeti
getirebildiğini söylüyor. Dobbs, doğal gaz esaslı ısıtma sistemleri tercih
edilerek, söz konusu maliyetin yarı yarıya düşürülebileceğine vurgu yapıyor.
Dönüşüm
maliyeti çok yüksek
Davies, R&H'nin 2001'de LEED sertifikalı
binalar inşa etmeye başlamasından bu yana aylık 'yeşil
operasyon' toplantıları düzenliyor. Tartışmalar, genellikle dizel yakıt
kullanımından bitkilerden üretilen biodizele geçişle ilgili. Ekipmanların çok
önemli bir bölümünün petrol esaslı yakıtlar kullandığını söyleyen Davies,
dönüşüm için gereken yüksek maliyetten bahsediyor. Davies, hala büyük inşaat
makineleri için tek seçeneğin dizel yakıt olduğu görüşünde.
Davies,
işçileri ortak araç kullanmaya teşvik etmenin de bir alternatif yaratabileceğini
anlatıyor. R&H'nin, bazı projeler için kendi araçlarıyla yolculuk yapmak
zorunda kalan 50 çalışanı var. Firma, bu duruma küçük bir okul servisi satın
alarak çözüm bulmuş. Davies, çalışanların çoğunlukla aletlerini yanlarında
taşıması gerektiğine dikkat çekerek, bunun da toplu taşıma sistemlerini
kullanmaya çok da elverişli bir durum olmadığını belirtiyor. Bu nedenle
servislerin arttırılması gündemde.
Davies, R&H'nin mekanik fanlarını
değiştirmek için alternatif arayışında olduğunu ve malzeme siparişlerinde de
daha hassas davranarak sahada üretilen atıkları olabildiğince minimalize etmeye
çalıştıklarını ifade ediyor. Davies, enerji harcamalarını düşürmenin yolları
üzerine tartışmanın bile herkesi düşünmeye iteceği için verimli olacağı
görüşünde.
Skanska'da ise, proje alanlarında kullanılmayan makinelerin
emisyon salmaya devam etmemesi için oluşturulmuş kurallar var. Powell,
çalışanlarından kullanmadıkları ekipmanları kapatmalarını istediklerini söylüyor
ve ekliyor: "Bazı şeyler, ışıkları kapatmayı hatırlamak kadar basit. Her
projenin, iş verene, alandaki ve araçlardaki personele ve proje yöneticilerine
bir farkındalık kazandıracak biçimde bir çevre yönetimi sistemi
var".
Skanska, 2009'da, römork üreticisi Williams Scotsman ile inşaat
alanlarında kullanılmak üzere 'yeşil römork'lar geliştirilmesi için bir ortaklık
kurduğunu duyurmuştu. Powell, römorklara gelecekte güneş panelleri yerleştirmek
istediklerini söylüyor.