Cumhuriyet’in İlk Mimarı Vedat Tek, Devletten Alacaklı Ölmüş
Mustafa Kemal Atatürk’ün, ‘Cumhuriyet’in ilk kamu binalarını’ inşâ etmesi için görevlendirdiği ünlü mimar M. Vedat Tek’in devletten alacaklı öldüğü ortaya çıktı.
Cumhuriyet’in ilk mimarı Tek’in imza attığı yapıların başında; Çankaya Köşkü içindeki Gazi Köşkü, Cumhuriyet döneminde ‘ilk Türkiye Büyük Millet Meclisi’ olarak da kullanılan Kültür Bakanlığı binası geliyor. Bunların dışında Cumhuriyet’in ilk yıllarında yapılan birçok kamu binasının da mimarı olan Vedat Tek, bütün çabalarına rağmen devletten alacaklarını tahsil edememiş. Hayatının son devresinde Atatürk ile çekişmesi dolayısıyla işsiz kalan Tek’e, Cumhuriyet kurumları kapısını kapamış. Ünlü mimar, bu binaları ‘Atatürk’ün şifahi emriyle yaptığı’ için, onun ölümünden sonra alacaklarını tahsil edemediği gibi, binaların mimarı olduğunu da ispat etmeye çalışmış. Ancak Tek’in bütün çabaları sonuçsuz kalmış. Mimar Tek’in dramatik hayat öyküsü, bu ay içerisinde Yapı Kredi Yayınları tarafından yayınlanacak ‘M. Vedat Tek: Kimliğinin İzinde Bir Mimar’ adlı kitapta ayrıntılı bir biçimde anlatılıyor.
Cumhuriyet döneminin ilk kamu binalarının mimarı Vedat Tek, Sirkeci Büyük Postane’den Ankara’da ilk Meclis binası ve Ankara Palas’a; Kastamonu Hükümet Konağı’ndan İzmit Saat Kulesi’ne onlarca yapıya imza atmış bir mimar. Vedat Tek’in Atatürk ile düştüğü anlaşmazlık, onun ömrünün sonuna kadar kötü günler yaşamasına sebep olmuş. Atatürk ile Tek arasındaki gerginliği fırsat bilen ve kullanan bazı kişilerin de etkisiyle ‘tam bir dışlama ve yok sayma operasyonu’ yaşanmış. Vedat Tek, Çankaya Köşkü’ne, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne (TBMM) ve Cumhuriyet Halk Partisi’ne (CHP) kendi el yazısıyla gönderdiği mektupta alacaklarını şöyle sıralıyor: “Meclis Reisi Mustafa Kemal Paşa’nın emri ile yaptığım istasyondan, Meclis ve civarı imar projesi için para alamadım. Meclis binası olmak üzere Gazi’nin ve Ali Fuat Paşa’nın emirleriyle yaptığım avan proje için para alamadım. Meclis’in emri ile yaptığım mebus evlerinden para alamadım. Meclis Reisi Fethi Bey’in emri ile mahfelin Meclis tahvili için yaptığım projeden para alamadım. Hakimiyet–i Milliye Matbaası için yaptığım müteaddit projelerin hiçbirinden ücret alamadım. Gazi’nin evinin mimarlığından on para almadım.” Vedat Tek’in mektubu uzayıp gidiyor, tıpkı alacaklarını tahsil için verdiği mücadele gibi.
Hem Osmanlı döneminde hem de Cumhuriyet döneminde büyük başarı ve ödüllerle dolu Vedat Tek’in ömrünün son çeyreğinde yaşadığı ‘sonsuz başvuru ve yetkili makamlara yazılan mektuplar’ dramatik bir öykü içeriyor. Tek, 1922–25 yılları arasında inşa ettiği ve Ankara’ya mührünü vuran yapıları ile ilgili alacak mücadelesine 1930’larda başlamış. Şikayetlerini içeren mektubunu önce Atatürk’e yazar, ancak neticeye ulaşamaz. Onun emriyle kesinleşmiş olan hesabının ‘tesviye’si için özel kalemden aldığı belgeyle birlikte TBMM Başkanlığı, TBMM İdare Amirliği ve CHP’nin kapısını aşındırır; ancak yine bir sonuç çıkmaz... Atatürk’ün ölümünden bir yıl önce Dolmabahçe’de onunla ‘sıcak’ bir görüşme yapan Vedat Tek’e devlet kapıları yine açılmaz. 1939 yılında Cumhurbaşkanı İsmet İnönü ile görüşmesinde “Cumhuriyet’imizin kurucusunun borçlu olarak yatmasına kendi partisinin razı olmayacağını” düşündüğünü belirtir ve Meclis binasının özellikle Cumhuriyet Halk Fırkası için projelendirilmiş olduğundan dolayı alacaklarının CHP tarafından ödenmesini ister. Ancak CHP buna yanaşmaz, Tek’in ‘ödeyin’ ısrarı üzerine ‘mahkemeye git’ denir. Bunun üzerine Vedat Tek, CHP Genel Sekreterliği’ne bir mektup daha yazar. Mektubun en çarpıcı cümlesi şudur: “CHP, kendi en büyük ŞEFİ ve partisinin kurucusu tarafından tanınmış, bir Türk sanatkârına olan borcu, ödemekten kaçınarak, alacağın varsa mahkemeye git diyemez...”
“M. Vedat Tek: Kimliğinin İzinde Bir Mimar” adlı kitapta, sadece Vedat Tek’in ‘alacak mücadelesi’ anlatılmıyor; Tek’in mimarlık serüveni de fotoğrafları, mektupları ve inşa ettiği eserleriyle bir bütün halinde sunuluyor. Mimar Vedat Tek hakkında, belirsiz’den kesin’e giden çizgiyi zihnimizde kalınlaştırıyor. Afife Batur, Günkut Akın, Yıldırım Yavuz, Ayla Ödekan, Bülent Tanju, Pelin Derviş ve Gül Cephanecigil’in kaleminden; kaybolmuş, ortadan kalkmış yapılar, çeşitli nedenlerle gerçekleştirilememiş tasarılar... Kitap, Vedat Tek’i tanımak için sürdürülen bir keşif gezisi niteliği taşıyor.