Hikayesi Sultan II. Mahmud ile başlayan, Sultan Abdülmecid tarafından tekrar inşa ettirilen, 1910'da çıkan yangınla tarihe karışan Çırağan Sarayı, yıllar boyu Osmanlı sultan ve sadrazamlarına ev sahipliği yaptı. 1991'de restore edilen Çırağan Palace Kempinski'nin o dönemdeki dekorasyonu herkesce bir zevksizlik örneği olarak görülmüş, "Arap oteli" yakıştırmalarıyla eleştirilmişti.
Şimdi bir kez daha yenilenen saray gerçek tarihiyle kucaklaşıyor. Otelin saray kısmında yer alan 11 süit ve lobiden oluşan bölüm 19'uncu yüzyıl oryantalizmi ve eklektik öğelerle yenilendi bile. Ocak ayında başlayacak çalışmalar saraydaki balo ve toplantı salonlarının da yenilenmesiyle son bulacak. Teknoloji ve tarihin harmanlandığı yenileme çalışmalarının iç mimarı Hande Tözün ve projeye danışmanlık veren Osmanlı sanat tarihi uzmanı Prof. Nurhan Atasoy ile Çırağan'ın geçmişi ve bugününe bir yolculuk yaptık.
Böyle bir renovasyona neden gerek duyuldu?
Hande Tözün: Çırağan Sarayı binası otel olarak 15 yıldır hizmet veriyor. Doğal olarak bir yenilenmeye ihtiyaç vardı zaten. Bu değişimle beraber konsepti de güncellemek istedik. Hem bu yeniliğin ilgi uyandıracağını düşündük hem de tarihimize biraz daha sadık kalarak geri dönmeye çalıştık. 1991'deki renovasyonda araştırma biraz eksikti.
"Mobilyaları tarihe uygun yaptırdık"
Nurhan hanım, siz bir Osmanlı sanat tarihi uzmanı olarak devreye girdiniz.
Nurhan Atasoy: Aslında davet edildiğimde renovasyona başlanmıştı. Ben dahil olmadan önce de çok iyi bir araştırma yapılmış olduğunu gördüm. 19'uncu yüzyıl Osmanlı sanatına dair ne kadar kaynak varsa incelemişler. Dolmabahçe, Beylerbeyi gibi saraylarla ilgili belgelere bakmışlar. Ben de fotoğraf arşivimi getirdim. Detaylarda yardımcı oldum.
19'uncu yüzyıl Osmanlı sanatından buraya aktarılan ne gibi öğeler, detaylar var?
Hande T.: Özellikle mobilyalar ve bezemelerde 19'uncu yüzyıl tarihi yansıtıldı. 19'uncu yüzyıl oryantalizmine özgü renk ve bezemeler tavanları süslüyor. Bunlar Osmanlı Barok dediğimiz tipte bezemeler. Mobilya konusunda da 19'uncu yüzyılda hem Osmanlı'da hem de yurtdışında ne gibi mobilyaların kullanıldığını araştırıp tarihe uygun olarak yaptırdık.
Nurhan A.: O dönemler Batı'nın Doğu'dan, Doğu'nun da Batı'dan fazlasıyla etkilendiği dönemler. Batı'da oryantalizm başlamış. Osmanlı elçileri de Avrupa saraylarını, onların bahçe düzenlerini, mobilya anlayışlarını görüp etkilenmişler. Ama Osmanlı mimarları ve sanatçıları bu Batı elemanlarını, fikirlerini, planları, süslemeleri alırken kendi zevklerine göre yorum yapmışlar.
"Sarayın dışı ve içinde bütünlük yarattık"
Yani tam bir Batı-Doğu sentezi var Çırağan dekorasyonunda. Duvarların renklerinden tutun, mobilyalara, halılara, kapılara bütün öğeler aslında bu sentezi yansıtıyor. Eklektik bir yapı yani...
Hande T.: Zaten 19'uncu yüzyılın en yaygın stili eklektisizm, yani pek çok farklı döneme ait elemanın yan yana kullanılması... Yani barok bir mobilya ile başka bir şeyi bir arada kullanabiliriz. Çırağan'ın dış cephesi de aslında eklektik. Hem oryantal cephe elemanları var hem neo-gotik detaylar var cephede. İç mekanın da yanmadan önce öyle olduğunu düşünüyoruz.
Halılar da bu ortak temayı yansıtıyor mu?
Hande T.: Hem Türk hem de o dönem Osmanlı'da yaygın bulunan diğer ülke halıları da var. İran, İsfahan vs. Bize özgü Hereke, Uşak halıları da var. Aslında Çırağan Sarayı'nın otel olarak sahip olduğu bir halı koleksiyonu vardı. Uzun seneler burada yapılan müzelerden edindikleri halılardı bunlar. Bunlardan dekorasyonumuza ve renklerimize uygun olanlarını çıkardık. İki tanesini yalnız özel araştırmalarla bulduk. Biri 55 metrekare Uşak, öbürü 42 metrekare Hereke bir halı.
15 bin dolarlık Sultan Süit mi, 4 bin 500 dolarlık 7 numaralı süit mi?
- 400 metrekarelik Sultan Süit sarayın en ihtişamlı yaşam alanı. Burada daha evvel Suudi Arabistan prensi, Katar prensi, Sting ve daha nice önemli isim kalmış. Gecesi 15 bin dolar olan süitte kraliyeti simgeleyen kırmızı rengin hakim olduğu bir ebeveyn odası, Boğaz manzaralı bir çocuk odası, rainmaker duş sistemiyle bezenmiş iki banyo ve Fausto Zonaro röprodüksiyonlarıyla dikkat çeken bir salon var. Koltukların kumaşları Nurhan Atasoy'un 20 ülke ve 70 müze gezerek hazırladığı, Osmanlı ipek desenlerini anlatan kitaptan esinlenerek Vakko tarafından yaptırılmış. Bu arada, salonda 26 bin avroluk dev bir ses sistemi, ana yatak odasında ise 10 bin avroluk ikinci bir televizyon sistemi var. Özel otomasyon sistemiyle de perdeler, televizyon ve tüm aydınlatma sistemleri uzaktan kumandayla kontrol edilebiliyor.
- Daha küçük ve manzarasız olan 7 numaralı süitte ise tüm duvarı kaplayan ve tromp l'oeil yani göz yanılsaması yaratan bir resim var. Uzaktan bakınca perspektif hissi yaratan bu resim sayesinde 7 numaralı süit de oldukça popüler. Fiyatı ise 4 bin 500 dolar.