Kentsel dönüşümle çehresi değişen kentler artık tanınmaz hale geldi… Bunlardan en somutu ise kuşkusuz Sulukule! Bu hafta kentin kırık aynasına Sulukule yansıdı… Çoğaltamadık o aynada bu semti; sessiz ve sokakları boş bir ölü semtti çünkü.
Birgün Gazetesi'nden Gülşen İşeri'nin haberine göre, surlarla çevrili bu semt artık lüks villalarla dolu, villaların önünde ise yine lüks araçlar duruyor. Kolejler, spor kompleksleri…
Tabii alıcı bekleyen evler! Hâla satılık ilanlar asılı pencerelerinde…
Bu binalara bakınca insanın aklı almıyor; koskoca kültürü yok et 30-40 bin liraya romanların evlerini ellerinden al ve şimdi o konutu 750 bin liraya sat!
Oysa Romanların bölgeye yerleşimleri 10. yüzyıla dayanıyor. Bizans döneminde Hindistan'dan geldiği iddia edilen Roman’lar, Ortodoks Kilisesi tarafından falcılık ve sihirbazlık gibi faaliyetlerle suçlanınca kara surlarının dışında yaşamaya zorlanmışlar. 1453'te İstanbul'un fethinden sonra şehri canlandırma amaçlı olarak, farklı bölgelerde yaşayanları İstanbul'a çekme politikası ile Roman’lar davet edilince bir kısmı Ayvansaray'da Lonca mahallesine bir kısmı da Sulukule'ye yerleşmiş. İstanbul'un fethinden sonra Müslüman olan Romanlar dans ve müziğin yanı sıra kente pek çok yönden katkıda bulunmuş…
Villalar alıcı bulmuyor
Şimdi etrafı sadece surlarla değil güvenlik kulübeleriyle de çevrilmişti… Güvenlikte çalışanlardan birisi ismini vermeden anlatmaya başlıyor; “Buradaki insanları belediye oyuna getirdi… 50 bin liraya aldı evlerini, bu lüks konutları yaptı ama alıcısı yok” diyor… Nedenini sorduğumda da, eliyle işaret ediyor kapalı bir sokağı: “Şu kapalı yer var ya, oradan geçin o zaman neden alıcısı olmadığını anlayacaksınız.”
Güvenliğin tarif ettiği yerden geçiyorum, burası Sultan Mahallesi, lüks villaların balkonu da işte bu semte bakıyor.
Bugün 650 bin liradan satılan evlerin değerinin Sultan mahallesinin kalkmasıyla 1 milyonu bulması su götürmez bir gerçek! Lüks villalarda oturanlar belli ki Çingenelerle komşu olmak istemiyor!
Sultan Mahallesi’ne girildiğinde sokakta insanlar, kahve önünde kahkahalar, evlerden gelen buruk müzik sesleri… Burası Sultan Mahallesi!
“Çingene arıyorsan benimle konuşacaksın” diyor Zafet T. hemen. Köşe başında kaçak sigara satıyor.
“Doğma büyüme buralıyım ben ablam, ninem dedem hep buralıymış… “ diyor. Biraz dert yanıyor. Eskiden eğlenti evlerini bilirsiniz. Sulukule’yi Sulukule yapandır. Dönemin en iyi, en zengin katırcıları, sepetçileri, Sulukule’den çıkmıştır bunu da söyleyeyim” diyor.
Zenginlerle komşuyuz
Sulukule’nin en görkemli yıllarını anlatıyor; “1950 ile 1960’lı yılları unutulmaz Sulukule için. Bu dönemde Sulukule’deki üç Eğlence Evi’ne ancak randevu ile gelinirdi. Zeki Müren, Müzeyyen Senar gibi birçok ünlü ses sanatçısı eğlenmek amacıyla Sulukule’ye gelirken, bugünün popüler isimleri olan Hüsnü Şenlendirici, Adnan Şenses, Kibariye gibi isimler de Sulukule’de yetişti. O zamanlar eğlenti evleri vardı, o evlere gelenler Çingeneler pis demezdi, birlikte otururduk.
Zafer T. bir yandan işini yapıp bir yandan sohbeti koyulaştırıyor: Yanı başımızda villalar yükseldi. Sur dibinden Edirnekapı camii ve Vatan caddesine kadar yıktılar. Burası kaldı, şimdi zenginlerle komşuyuz sizin anlayacağınız” diyor biraz da alaycı!
Sonrada ekliyor; “Sulukule halkı yanlış yaptı, 30-40 bin liraya verdiler evlerini… Geleceklerini düşünmediler. Taşoluk’a gittiler, yaşayamadılar, evleri de gitti, şimdi burada kirada oturuyorlar… Bana 100 bin de verseler ben evimi bırakmam. 7 nüfus, ben onlara nasıl bakarım, burada iyi kötü iş yapıyorum, aç kalsam komşum yetişir… Bizim bunları düşünmemiz lazım” diyor…
Romanların çilesi bitmiyor!
Zafer T’nin en büyük derdi de okuma yazma bilmemesi…”Ah be ablam bir de okuma yazma bilseydim neler yapardım da işte hayata erken başladık, çalıştık…”
Romanların çilesi bitmiyor ki diyor Zafer T ve Erdoğan’a da mesaj yolluyor: “Şimdi cumhurbaşkanı oldu Erdoğan, düşünüyorum kendi halkını bu kadar yok sayan bir devlet yetkilisi… Kendisi de Kasımpaşalı, diyorum ki ablam enim ne kadar günahım varsa Tayyip Erdoğan’ın başına olsun!”
Burada herkes bir şeyini kaybetmişti; kimisi evini, kimisi işini, kimisi çocukluğunu, kimisi ömrünün en güzel yıllarını… Yine de bu hoyratlık mahallenin zenginlerine başka, yoksullarına başka türlü değmişti.
Yeryüzünden silinen tarihi semt ile birlikte, yaşlıları, yalnızları ve muhtaçları esirgeyen, koruyan mahalle dokusu da yok olmuştu… Zenginlerle komşu olmanın yalnızlığı da Sultan Mahallesi’ne kalmıştı…