Çimento fiyatlarındaki yükseliş ve yeterince mal bulunamaması üzerine Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun ve Bayındırlık ve İskan Bakanı Faruk Özak'ın katılımı ile, bürokratlar, teşebbüs birlikleri ile çimento sektörünün temsilcileri konuyu görüşmek üzere bir araya geldiler. Bakan Coşkun, toplantı sonrası yaptığı açıklamada 'çimento sektörü bazı bölgelerde üretim miktarlarını arttıracak ve fiyat artışı yapmayacaktır' açıklamasında bulundu.
Ülkemizde yanlışlar hep birbirini izliyor. Çimento sektörünün pazar ve üretim paylaşımı ile birlikte fiyat belirlemesi ne kadar 4054 sayılı rekabet kanununa aykırı ise, Bakanların sektör temsilcileri ile üretim miktarı ve fiyat konuları üzerinde toplanıp konuyu görüşmesi ve karar alınması da aynı şekilde rekabet kanununa aykırıdır.
Türkiye'de her türlü mal ve hizmet sektöründe tespit edilecek fiyat ve üretim miktarının serbestçe belirlenmesi öngörülmektedir. Her hangi bir sektörde (konumuz çimento sektörü) rekabet ihlali olursa bu konuda inceleme, ön araştırma ve soruşturma açma yetkisi Rekabet Kurulu'nun görev alanına girer . Hükümetin bu konuda işlem yapması söz konusu olmadığı gibi, Rekabet Kurulu'na da emir, tavsiye ve telkinde bulunamaz.
Çimento ve hazır beton sektöründeki rekabet ihlalleri iddiası üzerine Rekabet Kurulu yerine, siyasi otorite devreye giriyor . Bu mantıkla mı AB'ye gireceğiz? Hükümet en fazla Rekabet Kanunu'nda belirtildiği gibi, Rekabet Kurulu'na konunun incelenmesi konusunda talimat da değil, sadece inceleme talebinde bulunabilir.
Her ne kadar çimento sektörü ile ilgili sonuçlanmış ve devam eden soruşturma davaları varsa da yasadan kaynaklanan 'uzun süre' konuya çözümü engelliyor. Rekabet Kanununun bir başka maddesinde de Rekabet Kurulu'nun 'tedbir' alma yatkisi vardır. Bu madde derhal işletilerek konu kısa sürede çözümlenebilir. Ancak Rekabet Kurulu, ben soruşturma açarak görevimi yaptım, ne zaman biterse o zaman biter deyip konuyu 1 yıla varacak sürece sokarsa, doğacak bu boşluğu o zaman siyasi otorite veya bir başka kurum doldurur.
Rekabet Kurulu özerkliğini koruyup, görev alanına yapılan müdahaleler karşısında suskun durmayıp gereğini yapmalıdır. Aksi takdirde siyasi otorite yarın öbürgün bu tür toplantılarını gelir özerk kurum olan Rekabet Kurulu'nda yapmaya kalkar ve sonuçta alınan kararları da Rekabet Kurulu'nun gözleri önünde bir basın toplantısı ile açıklar. Kurul'da kendi kendini fiili olarak fesih etmek durumunda kalır.
Rekabet Kurulu gibi özerk kurumlar'ın görev alanına siyasi otoritenin müdahaleleri doğru bir yaklaşım değildir . Bu tür müdahaleler konuyu çözmez, aksine sorun yumağı haline getirir. Rekabet Kurulu'nun özerkliğini korumak herkesten önce Rekabet Kurulu'na düşer.