Çimento Sektörünün 100. Yılında Önceliği 'Sürdürülebilirlik'



Türkiye’nin ilk sanayi dalı çimento sektörü, kuruluşunun 100’üncü yılını kutluyor. Türkiye Çimento Müstahsilleri Birliği (TÇMB), düzenlenen basın toplantısında çimento sektörünün 100 yılık değerlendirmesini yaparak, gelecek 100 yılın hedeflerini açıkladı. TÇMB Yönetim Kurulu Başkanı Adnan İğnebekçili, 1911 yılında üretim kapasitesi sadece 20 bin ton olan çimento sektörünün 100’üncü yılında 66 milyon tonun üzerinde üretim hacmine ulaşarak, Türkiye’nin lokomotif sektörleri arasında yer aldığını vurguladı. Sektörün ulaştığı büyüklüğün, sektör temsilcileri için gurur verici bir noktada olduğunu ifade eden İğnebekçili, yeni yüzyıla dünyaya örnek olacakları yeni vizyon ve hedeflerle girmenin mutluluğunu yaşadıklarını söyledi. İğnebekçili şöyle konuştu:

“2010 yılında Türk çimento sektörü, yaklaşık 4,5 milyar dolar cirosu, 1 milyar dolar tutarındaki ihracatı ve doğrudan 15 bin kişiye yarattığı istihdamla Türkiye ekonomisi içinde önemli yere sahip bir sanayi dalı haline geldi. Önümüzdeki 10 yılın sonunda sektörümüzün yüzde 60’lar seviyesinde büyüyeceğini tahmin ediyoruz. Bu nedenle iç pazarla yetinmiyor, yaklaşık 90 ülkeye ihracat gerçekleştirmemize rağmen, yeni pazarlar geliştirmeyi önceliğimiz olarak görüyoruz”.

Afrika potansiyel pazar oldu

2008 krizinden sonra özellikle Batı Afrika’nın Türk çimento sektörü için potansiyel pazar haline geldiğini ifade eden İğnebekçili; şunları kaydetti:

“Yeni yüzyıla rekabette çok güçlü giriyoruz. Bugün Türkiye’nin altyapı sorunlarının çözümünde yerli kaynakları kullanan çözüm ortağıyız.  Kurumsallaşmış, kayıt içi, şeffaf ve sorumluluklarımızın bilincinde bir sektörüz. Eğitimli işgücüne sahibiz ve iş güvenliğine maksimum ölçüde önem veren bir yönetim anlayışı ile hareket ediyoruz. Ürün kalitesi, çevre ve iş güvenliği konularında Avrupa standartları doğrultusunda çalışarak, çevre güvenliğini önceliği olarak gören bir otokontrol sistemine sahibiz. Tüm bunların ışığında Türkiye’de üretilen çimento, kalite bazında global pazarda rekabetçi konumda. Güney Asya ülkelerine kıyasla ihraç pazarlarına yakın ve ihracı gerçekleştirilen ürünler CE standardı taşımaktadır.”

Sektörün, ekonomik büyüme devam ederken, çevresel sorumluluk bilinci ile, sürdürülebilir büyümenin yaygınlaştırmasında öncü rolünü üstlendiğini de vurgulayan İğnebekçili; 100 yılın birikimiyle elde ettikleri know-how’u sektörü daha da ileri noktalara taşımak için Ar-Ge’ye büyük önem verdikleri noktasının altını çizdi. İğnebekçili, bu gelişmelerin ışığında sektörün önümüzdeki yıl yaklaşık yüzde 6-8 arasında büyüyeceğini öngördüklerini açıkladı.

Sektör çevreye odaklanacak

TÇMB’nin, ikinci yüzyılda odaklanacağı en önemli konu ise çevre olacak. Çimento sektörünün bugün, en başta baca gazı emisyonları olmak üzere, atık su deşarjları, toprak kirliliğinin önlenmesi ile atıkların azaltılması ve bertarafı gibi çevresel bileşenlere dair tüm ulusal kanun ve yönetmeliklere uygun olarak üretim yaptığının altını çizen İğnebekçili; sektörün tüm çevresel ölçümleri bağımsız akredite laboratuarlar tarafından yapılmakta olup toz emisyonlarının baca gazı toz tutma sistemleri ile önlendiğine dikkat çekti.  İğnebekçili, çimento sektörünün ikinci yüzyılında odaklanacağı konuları ise şöyle özetledi:

“Sürdürülebilir kalkınma,  100’üncü yılında Türk çimento sektörünün temel politikası olacak. İkinci yüzyılımızda çevreye saygı ve kalkınmada etkin rol oynamaya devam ederken, estetiğe önem veren ürünlerimizle ön planda olacak ve yaşam kalitesini yükseltmeyi öncelikli hedefimiz olarak göreceğiz.”



Sektörün beklentileri

İğnebekçili, sektörün ikinci yüzyılında çok daha iyi olmak için ihtiyaç duyduğu destekleri ise şöyle sıraladı:

* Öncelikle AB’ye uyum için mali kaynak ve zamana ihtiyaç var. Kamu kurumlarının çalışmasına göre endüstriden kaynaklı kirlilik önleme direktifine uyum için 12,6 milyar euro yatırım gerekeceği öngörülüyor. Bunun için de çimento sektörünün en az 2 milyar euro pay alması gerekebilir.

* Kyoto sonrası yapılan 2012 yılı ve ilerisi döneme dair müzakerelerde, ülkemizin kalkınma önceliği ilk hareket noktası olmalı. Sera gazı azaltımında, özellikle enerji ve ulaşım olmak üzere tüm sektörlere eşit görevler ve sınırlamalar verilmeli, sadece belirli sektörlere uygulanacak haksız ve ağır yaptırımlar engellenmeli. Benzer şekilde, yıllardır asfalt yollara alternatif olarak dile getirdiğimiz, “beton yollar“ yapımının yaygınlaştırılması da ülke kaynaklarının verimli kullanılması açısından son derece önemlidir.

* Beton yolların ilk yatırım maliyetinin asfalt yoldan daha pahalı olmadığını biliyoruz. “Uzun Ömür Maliyeti” olarak baktığımızda ise, beton yol asfalt yoldan tartışmasız daha ekonomiktir. Ayrıca, sürüş emniyeti, gece görüş kolaylığı ve nihayet “çevre dostu çözüm” olarak da beton yollar, birçok gelişmiş ülkede asfalt yollara tercih edilmekte ve yaygın kullanım ortamı bulmaktadır.

* Ayrıca, üretimde enerji maliyetlerinin düşürülmesi ve çevre sorunlarının azaltılması için tüm gelişmiş ülke çimento sanayilerinde yaygın kullanımı olan atık yakıtların ülkemizdeki kullanımı maalesef son derece sınırlıdır. Atıkların toplanması, tasnifi ve kullanımı konusunda yasal mevzuat mevcut olmasına rağmen, uygulamada atık üreticilerinin sorumluluklarının henüz yeterli açıklıkta belirlenmemiş olması ve denetim yetersizlikleri nedeniyle, atık yakıt temin ve kullanımında ülke olarak henüz istenilen düzeye ulaşamadık. Bu nedenle, mevcut eksiklikleri bir an önce tamamlayarak, AB ülkelerinde çimento üretiminde yaygın olarak kullanılan atık yağlar ve eski araç lastikleri başta olmak üzere diğer sanayi ve kentsel atıkların, çimento sanayinde atık yakıt olarak kullanımı mutlaka sağlanmalıdır.



Türk çimento sektörünün 100 yıllık tarihinin kilometre taşları

* 1911 yılında Türkiye’de ilk çimento fabrikası 20 bin ton/yıl kapasite ile İstanbul Darıca'da kuruldu.

* 1912 yılında Türkiye’de, Aslan Osmanlı Anonim Şirketi’ ne ait “Darıca Fabrikası” ile “Eskihisar Portland Çimento ve Su Kireci Osmanlı Anonim Şirketi’ne” ait “Eskihisar Fabrikası” işletmeye alındı. 1912 yılında çimentoya olan yoğun talep kapsamında fabrikalar genişletildi.

* 1920 yılında “Aslan ve Eskihisar Müttehit Çimento Fabrikaları A.Ş.” adı altında birleşti.

* 1926 yılında Türkiye’nin ilk özel çimento fabrikası Kup Çimento faaliyete geçti. Bunun ardından Ankara Çimento Fabrikası kuruldu.

* 1959-1960 yılları arasında çimento üretimi arttı ve yakın doğu ülkelerine ihracata başlandı.

* 1950 -  1960 yılları arasında 13 yeni çimento fabrikası faaliyete geçti ve mevcutların da kapasiteleri artırıldı.

* Çimento üretimini tek çatı altında toplamak üzere 1953’te ÇİSAN kuruldu. ÇİSAN’ın kurulması ile birlikte çimento tamamen devlet kontrolünde üretilmeye başlandı.

* 1957 yılında Türkiye Çimento Müstahsilleri Birliği kuruldu.

* 1960 yılında Türk Standartları Enstitüsü kuruldu.

* 1965 yılında Türkiye’nin çimento üretimi 2 milyon tona ulaştı.

* 1970’te düzenli çimento ihracatı başladı.

* 1972 yılında TÇMB Avrupa Çimento Üreticileri Birliği’ne üye oldu.

* 1977 yılında TÇMB ArGe Enstitüsü Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı kapsamına alındı.

* 1980 yılında ilk özelleştirme ÇİTOSAN ile başladı.

* 1998 yılının başında  özelleştirme çalışmalarının tamamlanmasıyla, özel sektör statüsü kazandı.

* 1995 yılında Çimento Beton Araştırma ve Geliştirme Enstitüsü faaliyetlerine hız vermeye başladı.

* 2002 yılında Afyon-İsçehisar ve 2006’da Hasdal-Kemerburgaz arasında ilk “beton yol” yapıldı.

* 2008 yılından itibaren Türkiy, e Avrupa’da üretim ve ihracatta 1. Ülke statüsüne yükselerek, dünyada ilk 10 üretici ve ilk 3 ihracatçı ülke arasına dahil oldu.

* 2009 yılı sonu itibariyle tamamı özel sektör tarafından işletilen 47’ i entegre, 17’si öğütme-paketleme tesisi olmak üzere toplam 64 tesiste, modern teknolojiler kullanılarak tüm yurtta üretim yapılıyor. 2009 yılında GSMH içindeki payı yüzde 1 civarında olan sektör, doğrudan 15.000 bin kişiye istihdam olanağı sağlamakta, çimento sektörüne hizmet sunan diğer sektörlerle birlikte bu sayı 25.000 civarına ulaşmaktadır.