Sektörde faaliyet gösteren şirketlerin tamamına yakınının üyesi olduğu Çimento Endüstrisi İşverenleri Sendikası (ÇEİS), Deloitte Türkiye iş birliğiyle hazırladığı raporla, koronavirüsün Türk Çimento sektörü üzerindeki etkilerini mercek altına aldı. Raporda, salgının yarattığı belirsizlikte tahminler yaparak süreci yürütmeye çalışmak yerine, risk ve fırsatların tanımlanıp bunların varabileceği muhtemel sonuçlar üzerinde hazırlıkların yapılması tavsiye ediliyor.
Salgın öncesinde sektörde toparlanma beklentilerinin olduğuna yer verilen raporda, koronavirüs krizinin, geçmişteki krizlerden farklı olduğu belirtiliyor. Yeni koronavirüsün Türkiye’de yarattığı etki için “Gecikmeli Toparlanma” ve “Uzun Süreli Daralma” olmak üzere iki farklı senaryo üzerinde duruluyor. Gecikmeli toparlanmada, Türkiye’de yurt içi çimento talebinin son iki senedekine benzer şekilde bir daralma göstereceğinin düşünüldüğü ifade ediliyor. Uzun süreli daralma senaryosunda ise salgının dünyanın dört bir yanına yayılması, sokağa çıkma yasaklarının uygulanması ve üretimin durması gibi olasılıklar eşliğinde “çimento sektörünün 2020 yılını %90 olasılıkla %20'nin üzerinde daralmayla kapatabileceği hesaplanmaktadır.” tespiti yer alıyor.
Kapasite Kullanımında Verimliliğe Odaklanılmalı
ABD ve Çin başta olmak üzere, gerek serbest piyasa ekonomisinin doğası gereği gerçekleşen birleşme-devralmalarla, gerekse merkezi planlama ve devlet eli ile dünya geneli çimento endüstrisinde konsolidasyon çalışmalarının Türkiye’de de değerlendirilmesi gereken bir uygulama olduğunun altını çizen raporda, 2019 yılında çimento için küresel kapasite kullanım oranı ortalaması %57 düzeyinde iken, Türkiye’de bu oranın %40 tahmini değerinde olduğu, bu çerçevede, özellikle ABD'de son birkaç yılda gerçekleşen, Çin’in ise 2020 yılı sonuna kadar tamamlamayı planladığı çimento sektöründeki oyuncu değişimlerini iyi takip etmek gerektiği belirtiliyor.
İhracattaki Gücümüzü Korumak İçin İlave Aksiyonlar Alınmalı
Rapora ilişkin değerlendirmede bulunan ÇEİS Yönetim Kurulu Başkanı Suat Çalbıyık, “Tüm dünyayı derinden etkileyen Covid-19 salgınının Türk Çimento sektörü üzerindeki ekonomik, yönetsel ve hukuki etkilerini tartışmak ve doğru bir yol haritası üzerinde ilerleyebilmek amacıyla Deloitte Türkiye ile iş birliğine giderek, ‘Yeni Koronavirüsün Türk Çimento Sektörüne Etkileri’ başlıklı bir rapor hazırladık. Rapor, içinden geçtiğimiz zorlu sürece ilişkin hem küresel ölçekte hem de Türkiye özelinde önemli tespitler içeriyor. Raporun genelinde yeni koronavirüsün, ekonomik temellerden kopuk doğası ile iş dünyasında alışageldiğimiz hesapları bozma eğiliminde olduğu görülüyor. Salgının etkileri ile mücadele ederken, iç ve dış pazarlar için ilave aksiyonlar alınması gerekliliği öne çıkıyor. Bu doğrultuda, özellikle ihracattaki gücümüzü korumak için ilave aksiyon planımızı hızlıca belirlememiz ve adımlarımızı hızlandırmamız gerektiğini görüyoruz.” dedi.
İç Pazarda Teknoloji Yatırımları ve Alternatif Yakıta Yönelmeliyiz
Çalbıyık, iç pazarda devreye sokulması gereken aksiyonlara ilişkin ise şunları söyledi: “Salgınla mücadele döneminde maliyetlerin azaltılması noktasında teknoloji oldukça önemli bir rol oynuyor. İnsan kaynağının etkin kullanımı, nitelikli işgücünün artırılması ve sektörde sürdürülebilir büyüme ile verimliliğin sağlanması adına dijitalleşme, otomasyon ve Endüstri 4.0 fırsatlarının ivedilikle değerlendirilmesi gerekmektedir. Yakıt ve enerji maliyetlerinin toplam maliyet içerisinde oluşturduğu büyüklük ve dışa bağımlılık göz önüne alınarak, alternatif yakıt ve hammadde kullanımında karşılaşılan sorunların çözülmesi önem arz etmektedir.”
İhracatta Maliyeti Düşürecek Alternatifler Değerlendirilmeli
Yurt dışı pazarlarda hızla alınması gereken aksiyonlarla ilgili de değerlendirmelerde bulunan Çalbıyık, sözlerine şöyle devam etti: “Türk çimento sektörü son iki yılda toplam çimento ve klinker ihracatını %80,4 oranında artırarak yaklaşık 23 milyon ton seviyesine taşımıştır. Türkiye’nin toplam ihracatına önemli bir katkı sağlayan sektörümüzün çimento ve klinker ihracatı 876,5 milyon dolara ulaşmıştır. Yurt dışı pazarlarda elde edilen bu önemli başarı ve gücümüzün korunması noktasında raporun çıktılarını oldukça önemsiyoruz. Rapora göre, kısa ve orta vadede yurt dışı pazar seçim kriterleri oluşturulmalı, hedef pazarlar belirlenmeli ve önceliklendirilmeli. Yanı sıra, yurt dışı satışlarda lojistik maliyetlerin düşürülmesi için maliyet paylaşımını mümkün kılan platform yapıları değerlendirilmeli, lojistik maliyetleri azaltacak alternatifler üzerinde durulmalıdır. Çimento sektöründe kalıcı uluslararası rekabetçi üstünlük için, ihracatın yanı sıra, markalı yerinde üretim stratejisine ve globalde yerel oyuncu olmaya odaklanılması da gerekmektedir. Bu amacı gerçekleştirmek için, uluslararası örneklerde de görüldüğü gibi, devletimizin Türk Çimento sektörüne sağlayacağı destek çok kıymetlidir.”