Öncelikle, bir Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’nın seçime çok yakın bir süre kala, İstanbul’la ilgili büyük bir projeyi ortaya atmasına çok sevindiğimi belirtmek isterim. Anlaşılıyor ki, İstanbul’u kendine dert edinmiş bir Başbakan kentin sorunları nasıl çözülür diye projeler geliştirmek için çalışmalar yaptırıyor. Ancak bu çalışmaların detaylarını bizlerin yeterince öğrenme olanağının olduğunu şu anda zannetmiyorum. Dolayısıyla, projeyle ilgili uzmanların veya uzman olmayanların yaptıkları yorumlar şimdilik spekülasyondan öteye geçmiyor. Ayrıca, Sayın Başbakan’ın böyle bir projeyi seçim propagandasında kullanmasını da pek kabul etmek istemiyorum. İki yıl araştırmaları, etütleri sürecek ve belki hayata geçme süresi 5-10 yıl olacak bir projenin yaklaşık 45 gün sonra yapılacak bir seçimde Başbakan’ın partisine büyük bir yarar sağlayacağına da inancım tam değil… Uzun vadeli projelerin seçimlerde ne denli etkili olabileceği konusunda büyük kuşkularım olduğunu burada belirtmek isterim.
Boğaz trafiği
İstanbul Boğazı’nın yükünü azaltmak ve boğaz trafiğini daha güvenli kılmak amaçlı olarak bu proje, İstanbul için olumludur veya olumsuzdur demek için, kentin planlamasını, imarını, kent yaşamını, kent tarihini, kent ekolojisini ve kent ekonomisini nasıl etkiliyor biçiminde soruların cevabını bilmek gerekir. Yukarıda saydığım disiplinlerde veya daha başka disiplinlerde çok etraflı, bilimsel çalışmalara, analizlere, varsayımlara gerek vardır. Çeşitli modellerin geliştirilmesi, farklı varsayımlara göre bu modellerin revizyonları, bilimsel dataların ortaya konması gibi daha birçok çalışmalardan sonra kesin değerlendirmeler yapmak olanaklıdır. “Bu bir rant projesidir” veya “Bu İstanbul’u yüceltir de batırabilir de” “ilk bakışta olumsuz tarafı daha fazla görünüyor” gibi yorumlara kuşku ile bakıyorum. Ayrıca, bu yorumların bir bölümünü seçim ortamında egemen olan kamplaşma psikosunun sonucu olduğu düşüncesindeyim. “Bu çok olumlu bir projedir”, “Başbakan bunu da becerir” gibi, söylemlerde ne denli nesnel ve bilimseldir tartışılması gerekir.
Gerçek proje değil
Her projenin iyi veya kötü tarafları vardır. Önemli olan sistematik bir yaklaşımla ve kent biliminin esasları koşutunda bu projeyi değerlendirmektir. Söz konusu proje henüz gerçek bir proje değildir. Sunulan öneri, Sayın Başbakan’ın bir hayali olup üzerinde bilim kurullarının, sivil toplum örgütlerinin, meslek odalarının çalışmasıyla gerçek bir projeye dönüştürülebilir. Önemli olan, hayali gerçekleştirirken hata yapmamaktır.
İstanbul’un sorunlarının çözümünü günlük politikalara kurban etmemiz gerekir. Ülke nüfusunun yaklaşık yüzde 20’sinin yaşadığı bir kentin sorunlarının çözümü politik stratejiler için bir araç olmamalıdır. Yıllardır mesleğim ve deneyimlerim gereği, bir proje geliştirirken İstanbul’un kuzeyini, oradaki ormanlarımızı ve su havzalarının korunmasının en önemli hedeflerimizden biri olduğuna inanıyorum. Yine inandığım konulardan biri de antik İstanbul’un nüfusu nasıl azaltılabilir diye projeler üretmemiz gerektiğidir. 2023’te, “ben İstanbul’un nüfusunu acaba on milyona nasıl indirebilirim” diye düşünmemiz daha doğru olmaz mı?..
Depremde binaların yıkılmamasını ve ulaşım sorunlarının çözümünü sağlayacak projelerin hayalini düşünmek herhalde daha iyi olmaz mı? Yine, İstanbul’u planlamadan önce, ülke planlamasını, daha sonra da bölge planlamasını hazırlamak daha doğru bir yaklaşım değil mi?
Yine de Sayın Başbakan’ın “çılgın projesi” hepimizi bir kez daha enine boyuna İstanbul’la ilgili düşünmeye sevk etti, kendisine teşekkür ederiz.
Haber: Cumhuriyet Gazetesi (02 Mayıs) / Prof. Dr. Mete TAPAN