Cezaevinde Şenlik Var

Mimarlar Odası Ankara Şubesi, 18 ile 30 Haziran tarihleri arasında Ankara Ulucanlar Cezaevi'nde etkinlikler düzenledi.

Etkinliklerin mottosu şu:

"Ulucanlar Cezaevi halka açılıyor. Cezaevinde şenlik var."

Verilen bilgi şöyle:

İlk gün, cezaevini 300'ü aşkın kişi gezdi.

Cezaevinde yatan kişiler, emekli infaz memurları, Ulucanlar bölgesinde oturanlar, eşleri ve çocuklarıyla birlikte dolaştılar. Cezaevinde anılar da tazelendi.

Dünkü programın bilgisine gelince...

Saat 10.00'da 100'e yakın çocuk, büyüklerle birlikte yolculuğa çıktılar. Saat 17.00'de de infaz koruma memuru Ramazan Danacı ile sözlü tarih söyleşisi yapılmış.

Genç Oyuncular, bir oyun sahnelemişler.

Ayrıca çocuklar, seksek, köşe kapmaca, istop, birdirbir, ip çekme, saklambaç, körebe oyunlarını oynamışlar.

Şenliğin cezaevinde yapılması, özgürlükleri kısıtlanmış, birbirlerinden başka kimseleri görmeyen insanların ruh halini düzeltmesi, onlara moral vermesi açısından önemli.

Başka kentlerde İstanbul'da da cezaevlerinin dışarı, halka açılması projelerinin yaygınlaşmasını diliyorum. Bütün gün kapalı kalan kişilerin başka yeteneklerinin sergilenmesi, bir uğraşı başarmaları psikolojik açıdan büyük önem taşıyor.

Cezaevlerinde çekilen filmlerde, insanları dışarıda bırakarak, o mekánın sadece plato olarak kullanılması bana yanlış geliyor. Orada yaşayanların, o filmlerde, o oyunlarda rol almasını öneriyorum. Pasif seyirci kalmalarının, onları hayata bağlamada bir etkisi olduğunu sanmıyorum.

Cezaevi kitaplıklarının, okuma odalarının, kitapların da tükenmeyen günlerin geçmesindeki rolünü iyi biliyorum.

Paşakapısı Cezaevi'ne gittiğimde dışarıda olan okurlara taş çıkartacak çok bilgili, soran, okuduğunu özümleyen okurlarla karşılaştım. İçeriden dışarıdaki dünyayı izliyorlar, iyi değerlendirebiliyorlardı.

Türk kültür hayatında hapishanenin acılı serüvenini düşündükçe, o mekánlara duyduğum saygı beni kuşatıyor.

Türk edebiyatçılarının çoğu, Türkiye coğrafyasını, insanlarını hapishanelerden, birinci el tanıklıklardan öğrendiler.

Onların anıları, insanı ürpertiyor.

Bayrampaşa Cezaevi'ndeki tutuklu ve hükümlüler de film yapıyorlar.

Gönderilen bilgi beni etkiledi: Senaryosunu kendileri yazmışlar, müziği kendileri yapıyor, oyuncular da yine kendileri.

SENDER/Senaryo İstanbul Atölyesi eğitmenlerince gerçekleştirilen çalışmada 15 kişilik atölyelere bölünen 80 tutuklu, toplam 15 film hikáyesi yazmış.

Seçilen senaryo Ben Fazla Kalmayacağım adını taşıyor, tümüyle cezaevinde geçiyor.

Filmin çekimi 1 Temmuz'da başlıyor.

Cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlüleri unutmayın.