Başbakan Erdoğan 22 Ağustos 2008’de Rize Güneysu’da Cuma
namazı çıkışında vatandaşlara seslenmiş.
Başbakan “Dünyanın çeşitli yerlerinde çevreciler vardır. Bunlara ‘ne
yaparsınız’ dersin, inanın ele avuca gelecek bir şey yok. Sadece onların boş
vakitlerini değerlendirmek için yaptıkları iş bu.Yarın, gazeteler bunu
‘çevrecilere karşı çıktı’ diye yazacak. Ama ben çevrecinin daniskasıyım” demiş.
Daniska, Almanya Danzing şehrinin adından geliyor. “En iyi” anlamında
kullanılıyor. Meğer çevrecinin “daniskası” Türkiye Cumhuriyeti Başbakanıymış!
Aşağıdaki satırlar mahkeme kararlarını uygulamamaktan dolayı sorumlu olduğuna
dair çevrecilerin daniskası Başbakan hakkında verilmiş manevi tazminat
davalarının daniskası bir karar öyküsü….
Cargill'i anımsar mısınız? Çok eski yıllara dayanan
“nişasta” fabrikasını, nam-ı diğer Cargill’i anımsar mısınız?
9 Aralık 1997 tarihli Başbakanlık Yüksek Planlama Kurulu Kararı ile izin
verilen nişasta fabrikasının kurulacağı bölgenin tarım alanı olması nedeniyle
fabrikanın nitelik ve kapasitesi itibarıyla ağır doğa ve çevre zararlarına yol
açacağı için Bursa Barosu başta olmak üzere bir çok çevreci kuruluş ve
vatandaşlar Cargill aleyhine açtıkları iptal davalarını kazanmışlardı.
Ancak, nişasta fabrikasından yana olan yöneticiler yeni idari kararlar alarak
fabrika inşaatı için ruhsat vermişler ve taşınmaz imar planı
değişikliklerini onaylamışlardı.
Hatta fabrikanın kurulacağı tarım arazileri önce Bursa Büyükşehir daha sonra
Gemlik Belediyesi yetki alanı içine alınmıştı. Bayındırlık Bakanlığı da
diğer teknik izinleri vermişti zaten.
Bursalı çevreciler yılmadı Davacı Bursalı çevreciler
yılmadı. Yargı kararlarını işlevsiz kılmaya yönelik bu kararlar hakkında da
yeniden iptal davaları açtılar.
Yeri gelmişken söyleyelim, Bursa Barosu avukatları, Bursalı çevreciler ve
diğer çevrecilerden hiç kimse “boşta gezen” ve “vakitlerini değerlendirmek için
çevreci olan” insanlar değillerdir…Neyse; kem söz, kem akçe sahibinindir!
Sonuç olarak 2004'tea kesinleşen idare mahkemesi kararlarına göre fabrikanın
kurulmasına izin veren tüm idari kararlar, imar planları iptal edildiğinden
fabrika tamamen izinsiz ve ruhsatsız hale gelmişti ve faaliyetlerine son
verilmesi gerekiyordu.
Geriye sadece ve sadece mahkemelerin kesinleşmiş iptal kararlarının
uygulanması kalmıştı.
Davacılar, bu kararları uygulamakla görevli olan tüm yöneticilere yazılı
bildirimde bulundu ve iptal kararlarının uygulanmasını istediler. Ama kararlar
uygulanmadı.
Bunun üzerine Bursa Barosu Başkanlığı ve diğer davacılar için “yargı
kararının uygulanmaması” nedeniyle Avukat Ali Arabacı ve diğer avukatlar kendi
adlarına asaleten ve diğer davacılar adına vekaleten manevi tazminat davası
açtılar.
Davalılardan birisi “çevrecilerin daniskası” T.C. Hükümeti Başbakanı,
diğerleri Bakan, Vali ve Belediye Başkanı gibi idarecilerdi.
Bursa’daki yerel mahkeme davayı reddetti. Onlar da temyize başvurdu.
Yargıtay 4.Hukuk Dairesi Başbakan ve bir kısım diğer davalıları “sorumlu”
oldukları için, yerel mahkeme kararını bozdu. Yargıtay’a göre;
fabrikanın kapatılması, izinlerin geri alınması yönünde işlem yapmayanlar
sorumludur.
“Söz konusu fabrika Başbakanlık Yüksek Planlama Kurulu kararı üzerine
kurulmaya başlanmış bu karara karşı ve bundan sonraki diğer idari kararlara
karşı açılmış olan iptal davaları nedeniyle verilen yürütmeyi durdurma kararları
üzerine bizzat davalı Başbakan tarafından imzalanmış olan 6 Haziran 2003 tarihli
yazı ile fabrikanın işletilmesine devam edilmesi bildirilmiştir.
İptal kararlarının kesinleşmesinden sonraki aşamada ise yapılan yazılı
bildirime rağmen iptal kararlarının uygulanması yönünde bir işlem yapmadığı gibi
6 Haziran 2003 günlü yazıdaki görüş doğrultusunda fabrikanın faaliyetine imkan
verecek yeni idari ve yasal düzenleme arayışları içerisine girdiği
anlaşılmaktadır. Böylece adı geçen üç davalı yetki ve görev itibarıyla idare
mahkemesi kararlarını uygulama imkanına sahip iken bunun gereğini yerine
getirmemişlerdir.”
Başbakan ve diğer davalılar “yargı kararlarının uygulanmamasından doğan
zararlardan” şahsen sorumludur.
Davacılar Ali Arabacı ile Cevdet Altun ise; yaşadıkları bölgede kurulmak
istenilen fabrikanın verimli tarım alanları içerisinde yer aldığı, böyle bir
yerde sanayi tesisi kurulmasının tarım alanlarının azalmasına yol açacağı,
doğaya ve çevreye zararlar vereceği düşüncesiyle ve ülkenin vatandaşları özel
hayatlarında “sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama haklarının korunması
amacıyla” idari davalar açmışlar…
Sonuç olarak mahkemeler fabrikanın büyüklüğü ve niteliğine göre tarım alanı
içerisinde kurulmasının hukuka uygun olmadığına karar verdi ve tüm imar izinleri
iptal edildi.
Bu durumda Yargıtay kararında da açıkça yazılı olduğu üzere: “….yapılması
gereken kesinleşen idare mahkemesi kararlarının hiçbir surette değiştirilmeden
ve gecikmeden uygulanmasıdır. (Anayasa madde 138/4)”
Ancak Yargıtay kararında da yazılı çevrecilerin daniskası Başbakan ve diğer
idareciler yüzünden “idare mahkemesi kararlarının uygulanması mümkün olmamıştır.
Yargıtay’a göre davacılar manevi tazminat istemekte haklıdır. Bu olayda
zarara neden olan Başbakan ve diğer davalılar “doğan zararlardan” şahsen
sorumludur.
Yargıtay 4 Hukuk Dairesi kararına göre; “Herkes medeni hak
yükümlülüklerinin karara bağlanmasını bir yargı yerinden isteme hakkına
sahiptir. (Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi madde 6/) Şüphesiz bu hak yargı
kararlarının uygulanmasını da kapsamaktadır. Bunun aksini düşünmek yasaların
bağlayıcılığı ve hukukun üstünlüğü üzerine kurulmuş olan hukuk devleti ilkesine
de uymaz. Davacılar Ali Arabacı, Cevdet Altun, Yahya Şimşek, Cumhur Özcan ve
Şenay Özeray zorlu, uzun ve karmaşık bir yargılama sürecine dahil olmuşlar ve
yetkililerin lehlerine verilen kararlara uymasını sağlamak için ayrıca uğraşı
göstermişler, ancak tüm bunlara rağmen. istedikleri sonuca ulaşamamışlardır.
Böyle bir durum hukukun üstünlüğü ile yönetilen devletin temel ilkelerinin
ihlal edilmesi anlamına geldiğinden, davacıların medeni hakları kapsamındaki
sosyal kişilik değerlerine zarar verildiği kabul edilmeli ve olayın gösterdiği
tüm özellikler değerlendirilmek suretiyle uygun miktarda manevi tazminat
verilmelidir.” (2007/6404 Esas, 2008/ 7002 Karar ve 26.05.2008 tarih)
Yargıtay 4 Hukuk Dairesinin bu kararı; çevrecilerin daniskası olduğunu
vatandaşların gözünün içine baka baka söyleyen Başbakan ve yargı kararlarını
uygulamayan diğer merkezi ve yerel yöneticilerin tümüne “şahsen” örnek olacak
kararların daniskasıdır.