Sinop'ta planlanan nükleer santrala karşı kitlesel tepkiler gösterildiği günlerde 90 milletvekilinin oyuyla Meclis'ten geçen yeni Çevre Yasası'nın nükleer santralları açıkça kayırması dikkat çekiyor. Ege Çevre ve Kültür Platformu, yasayla koylardaki sakıncalı balık çiftliklerine adeta 'denizi kirletmeye devam izni' nin verildiğini belirtti.
Geçen hafta 90 milletvekilinin oyuyla TBMM'den geçen yeni Çevre Yasası'nı savunmak için ''10 yıldır bekleyen tasarıydı'' denmesine rağmen, özellikle Meclis'te eklenen maddelerle mevcudun daha gerisinde bir düzenleme yaratıldı.
Cumhurbaşkanı'nın onayına sunulan yasada, çevre ve orman tahribatında önde gelen ''taşocakları'' bile madencilik kabul edilerek ''çevre etki değerlendirilmesi'' (ÇED) kapsamı dışında tutuluyor. Dahası, çevreyi yıllardır kirletmekte olan ve ''cezalandırılmaları gereken'' tesislerin gerekli önlemleri almalarına da yeniden ''erteleme'' olanağı sağlanıyor...
'Nükleer'e kayırma
TBMM'de 26 Nisan 2006 günü kabul edilen yasa bu nitelikleriyle ''çevre suçlularını kollama yasası'' na dönüşürken, özellikle ''nükleer santral'' ları açıkça ''kayırması'' da dikkat çekiyor.
Türkiye'deki çevreye duyarlı kesimlerin Sinop 'ta planlanan nükleer santrala karşı kitlesel tepkiler gösterdiği günlerde kabul edilen yasanın 3. maddesine göre ''2960 Sayılı Türkiye Atom Enerjisi Kurumu Kanunu'' kapsamındaki yatırım ve faaliyetlere Çevre ve Orman Bakanlığı'nın bu yasa kapsamında müdahale hakkı olmayacak.
Söz konusu kanun ise; ''Nükleer güç ve araştırma reaktörleri ve yakıt çevrimi tesislerinin yer seçimi, inşaat, işletme ve çevre güvenliğiyle ilgili her türlü onay, izin ve lisansı vermek; gerekli inceleme ve denetimi yapmak, (.) Nükleer tesislerden ve radyoizotop laboratuvarlarından çıkan radyoaktif artıkların güvenli şekilde işlenmesi, taşınması, geçici veya sürekli depolanması için gereken önlemlerin alınması veya aldırılması...'' faaliyetlerini içerdiğinden, bütün bunlarla birlikte nükleer santralların kurulması ve işletilmesi, çevreyle ilgili yasal ve kurumsal denetimlerin dışında kalacak...
'ÇED' dışında kalanlar
Benzer şekilde yasanın 7. maddesiyle de daha önce ÇED kapsamında bulunan ''petrol, jeotermal ve maden arama'' faaliyetleri için bu değerlendirme yapılması koşulu kaldırılıyor. Oysa, petrol aranmasında yeraltına müdahalelerden ötürü yerleşmelerin içme suyu kaynakları bile risk altındayken, bilimsel kurallara aykırı sondajlarla termal suların zarar gördükleri Türkiye'de yaşanarak kanıtlanan gerçekler.
Madencilik alanında ise orman, milli parklar, su havzaları ve sit bölgeleriyle diğer koruma alanlarındaki faaliyetlerin en büyük çevre tahribatlarını yarattığı, sayısız örnekle gözler önünde... Bunlar arasında, bir süre önce değiştirilen yönetmeliklerle ''madencilik'' sayılmaya başlanan taşocaklarıyla çevreye verilen zararlar ise yine ormanlarla birlikte ''akarsu vadileri'' ni bile yok ediyor...
'Sürdürülebilir' kirletme
Gerekçe metnine göre çevre kaynakları için ''sürdürülebilir'' lik ilkesini yaşama geçirmeyi hedefleyen yasada ''çevre suçlarını sürdürülebilir'' kılan hükümler ise ''geçici maddeler'' şeklinde düzenlenmiş...
Geçici 4. maddeye göre; ''Atıksu arıtma ve evsel nitelikli katı atık bertaraf tesisini kurmamış belediyeler ile halihazırda faaliyette olup atıksu arıtma tesisini kurmamış organize sanayi bölgeleri...'' için, bu yükümlülüklerini yerine getirmek üzere 10 yıla kadar süreler tanınıyor...
Bütün bu kuralların çevreyi değil ''çevre suçlularını gözettiği'' ni belirterek yasanın iadesi için Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer 'e başvuran ''Ege Çevre ve Kültür Platformu'' , koruma altında tutulması gereken koylardaki ''sakıncalı balık çiftlikleri'' ne de adeta ''denizi kirletmeye devam izni'' nin verildiğine dikkat çekiyor.
Yasanın aynı zamanda Türkiye'nin imzası bulunan uluslararası çevre sözleşmelerine de aykırı olduğunu belirten platformun genel değerlendirmesi ise şöyle: ''Çevre Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun, yasanın kendi amacına, ruhuna, anayasanın; 'yasa önünde eşitlik' ilkesini düzenleyen 10. maddesine, 'yaşama hakkı' nı düzenleyen 17/1. maddesine, 'sağlıklı çevrede yaşama hakkı ve çevrenin korunması' nı düzenleyen 56/1, 2. maddelerine açıkça aykırıdır..''