1. Resim: “Çimlere basmayınız’’ YER:
“A.O.Ç’’ Hayvanat Bahçesi-Ankara: Bu ikaz cümleciği; “Çevrecilik’’
akımının en primatif düşünme şekli olup 1960’lı yıllarda küçük çocukları
korkutarak çevrelerine saygılı olmaya yönlendiren, hatta herkesin çocukluğunda
parklarda bekçilerle anılarını süsleyen sevimli(!) bir anlatım şeklidir. Böyle
bir tabelanın var olduğu ihbarını aldığımda, köpeğim, aynı zamanda dostum olan
Potter ile konuyu araştırmak üzere hayvanat bahçesine gittik, ancak köpeğimin
hayvanat bahçesine alınmamasını gösteren tabelaları(!!) yetkililer bize
gösterince prensip itibarıyla ben de olay yerine girmedim. Dolayısıyla bu
tabelanın yerine şimdilik dostum Potter’in resmini koyuyorum. Diğer taraftan
tabeladan anlaşıldığına göre, hayvanat bahçelerinin hayvanların serbestçe ve
mutlu mesut dolaştığı bahçeler değil, esaret altında inim inim inledikleri
yerler olduğu gerçeğiyle yeniden tanışıyoruz.)
2. Resim: “Çimenlere lütfen basınız’’. Yer; Çankaya
Belediyesi, Devran Tesisleri. Birinci resme göre efektif olarak daha gelişkin
bir çevreci anlayış... Ancak bu tabelanın konmasından önce de insanlar çimlere
basıyordu. Daha doğrusu çimlere basılarak çimlerin daha gür ve sağlıklı olacağı
bilgisine ve bilinç düzeyine erişmişlerdi.
3. Resim: “Lütfen yaban hayatını beslemeyin”. Yer; San
Francisco, Elizabeth Gölü Parkı. Şöyle deniyor:
“Lütfen parktaki vahşi hayatı beslemeyiniz: Vahşi yaşamı
beslemek: Doğal dengeyi bozar Göçe yanlış müdahale edersiniz Aşırı
çoğalmaya sebep olur Yarışa ve strese sebep olur Hastalık yayar”.
Bu ikaz tabelası en gelişkin ekolojist bir anlayışın düşünsel söylemidir.
Vermek istediği yeni mesaj şudur: ‘Ekosistemi ve canlılarını lütfen rahat
bırakın, onlar sizden daha akıllı varlıklardır. Sizlere ihtiyaçları olmadığı
gibi besinlerini de, besin zinciri halkalarından temin edebilirler. Lütfen olaya
müdahale etmeyin’. Doğa için önemli olan sistemin bütününün ortaya koyacağı
“ortak üründür”. Ancak bu tabelanın zihniyetsel karşılığının, hayvanat
bahçesindeki “Lütfen!! (bakımsız ve esir) hayvanlara yiyecek atmayın” ikazıyla
karıştırılmaması gerekir.)
İki (2) adet çevreci ve bir (1) adet “ekolojist’’ somut insani örnekten
sonra, umarım; “Çevremizi koruyalım!!’’ tabelasının yerini de “Ekolojimizi
koruyalım’’ sloganlarının almasının vakti geliyordur.
Çevrebilimci profesörlerin(!) ve de sevgili öğrencilerinin olası kitaplarında
bu üst zihinsel ve bilimsel katmana ulaştıkları gün, ekoloji kelimesi
“çevrebilime’’ eşitlenmeyecek ve herkes ekolojist düşünce ve bilme biçimine,
tabelalarıyla beraber sahip çıkacaktır. Çevrecilik, bir ekoloji kelimesiyle
onurlandırılamaz. İnsanın da ekolojinin kopmaz bir parçası olduğu daha iyi
algılanacaktır.
İnanıyorum ki; ‘‘Çevre mi, ekoloji mi” sorusunu vaktinden önce soran
amatör-profesyoneller, hâlâ daha aranızda olabilir. Onlara dikkat edelim!!!!!!
Destek verelim.