İstanbul Sanayi Odası tarafından
düzenlenen “İstanbul Sanayi Forumu Meslek Komiteleri Ortak
Toplantısı”nın konusu, 17 Ağustos itibariyle itiraz süresi dolarak
yürürlüğe girecek olan “1/100.000 ölçekli İstanbul İl Çevre Düzeni
Planı”nın değerlendirilmesi oldu. Toplantı, İstanbul Büyükşehir
Belediyesi (İBB) Başkanı Kadir Topbaş’ın da katılımı ile
gerçekleşti.
Toplantının en can alıcı noktalarından birini, kısa ziyaretini telafi etmek
için sanayi meslek örgütlerine Ramazan sonrası için uzun soluklu bir görüşme
sözü veren Topbaş’a İstanbul Sanayi Odası (İSO) Meclis Başkanı Erdal
Bahçıvan’ın verdiği cevap oldu. Bahçıvan, bu tarihin itiraz süresinin
son günü olan 17 Ağustos’tan sonra olduğunu hatırlatarak “Birlikte
itirazlarımızı görüşmekten memnuniyet duyarız” dedi.
İSO Meclis Başkanı Erdal Bahçıvan ve İSO Meclis Başkan
Yardımcısı Mustafa Özkazanç başkanlığında gerçekleştirilen
toplantının açılışında konuşan Bahçıvan, 1/100.000 ölçekli İstanbul İl Çevre
Düzeni Planı’nın İSO’yu yakından ilgilendirdiğini söyledi. Günümüzde güçlü bir
ekonomisi ve dolayısıyla sanayisi olmayan bir küresel kentin var olamayacağını
belirten Bahçıvan, İSO’nun yakından takip ettiği planlama sürecinde organize
sanayi bölgelerinin (OSB) oluşturulması gerektiğini savunduklarını ekledi.
Çevre Planı, Sanayinin Desantralizasyonu Üzerine Kurulu
Toplantının ilk konuşmacısı İSO Çevre İhtisas Kurulu Başkan Vekili
Caner Zambak, çevre planının tanımına, özelliklerine ve yakın
tarihçesine değinerek başladığı sunumunda, İstanbul’un kapsamlı bir yapısal
dönüşüm sürecinden geçeceğini dile getirdi. Planın sanayi odaklı hedeflerinden
birinin “sanayiye bilgi ithal eden değil üreten bir kurgu kazandırmak” olduğunu
aktaran Zambak, bir diğerinin ise “sanayinin desantralizasyonu” olarak
nitelendirilebileceğini belirtti. Zambak, İSO’nun uzun süreden beri
değerlendirdiği planda göze çarpan kararlardan birinin, odaya kayıtlı
işyerlerinin ancak %75’inin meskun olarak gösterilen bölgelerde yer aldığını
sözlerine ekledi. Mevcut durumda ancak %1,3’lük bir arazi kullanımına sahip
olduğu vurgulanan İstanbul sanayisinin yer değiştirebilmesi için teşvik ve
desteklerin önemine dikkat çeken Zambak, söz konusu plan hükmünün uygulama
yetkisine sahip belde ve ilçe yönetimleri tarafından da dikkate alınacağını ümit
ettiklerini vurguladı.
“İstanbul Tek Ölçek ve Tek Şehir Olarak Ele Alınamaz”
Toplantının ikinci konuşmacısı olarak söz alan İBB – İMP Planlama
Koordinatörü Özdemir Sönmez ise, 2006 yılındaki iptalin
ardından İstanbul Çevre Planı’nın yeniden ele alınması sürecini detaylı bir
biçimde aktardı. İstanbul’un tek ölçek ve tek şehir olarak değerlendirilmesinin
ve planlanmasının söz konusu olamayacağını dile getiren Sönmez, işe Marmara
Bölgesi’nin planlamasıyla başladıklarını anlattı.
Avrupa’daki metropol ve büyük şehir modellerini de incelediklerini hatırlatan
Sönmez, toplam nüfusun %80’inden kalabalık şehre sahip bir Avrupa ülkesi
olmadığını belirterek, bunun ancak az gelişmiş ülkelerde karşılaşılan bir portre
olduğunu öne sürdü. İstanbul’un Avrupa Birliği’ne üye ülkelerden 37’sine denk
bir nüfusa sahip olduğunu da ekleyen Sönmez, Marmara’ya göç baskısını azaltmak
üzere adım attıklarını dile getirdi. Bir 2023 projeksiyonu üzerinden İstanbul’un
ulaşacağı nüfusu 22,5 ila 25 milyon arasında öngördüklerini aktaran Sönmez,
planın hedeflerinden birinin bu sayıyı 16 milyonda sabitlemek olduğunu ve bunu
başarmak için de göçe neden olan unsurları tespit etmek gerektiğini de sözlerine
ekledi.
Sönmez ayrıca, İstanbul İl Çevre Düzeni Planı’nda sanayiyi engellemek gibi
bir hedef olmadığını, artış hızını limitlemek istediklerini vurguladı. Mevcut
metropollerde sanayi alanı oranının %20’leri geçmediğini, bizde ise bunun
%32-35’lere ulaştığını belirten Sönmez, İstanbul sanayisini nominal bir değer
değil oransal olarak %25’lere çekmek istediklerini dile getirdi. Sönmez,
böylelikle verimliliğin artacağını, mevcut sanayinin de teknoloji ile
donatılacağını söyledi. Söz konusu desantralizasyonun 15-20 yıllık bir süreci
kapsadığına da değinen Sönmez, nüfus aglemerasyonu açısından ciddi bir önem
taşıdığını belirttiği sanayinin üstlendiği ekonomik rolün yanı sıra toplumsal
bir misyonunun da olması gerektiğini dile getirdi.
“Sanayi, İstanbul’un Sorunları Karşısında ‘Günah Keçisi’ İlan
Ediliyor”
İstanbul Sanayi Forumu Meslek Komiteleri Ortak Toplantısı’nda konuşan İSO
Yönetim Kurulu Başkanı Tanıl Küçük ise, İstanbul Çevre Düzeni
Planı’nın sanayi kuruluşlarında yarattığı çekince ve endişelere yer verdiği
konuşmasında, toplantıyı önemli ve umut verici bulduklarını söyledi. İstanbul’un
toplam istihdamında sanayinin %40’lık bir payı olduğuna dikkat çeken Küçük, söz
konusu desantralizasyonun yalnızca ekonomik değil toplumsal etkilerinin de
olacağına hak verdiğini, ancak bunun farklı ve olumsuz bir duruma işaret
ettiğini söyledi. Böylesi büyük ölçekli bir geçiş sürecinde kayıpların olası
olduğunu aktaran Küçük, bunları iyi tespit ve telafi etmenin tek yolunun
diyalogdan geçtiğini sözlerine ekledi.
Çevre Düzeni Planı’nın vurgusunu hizmet ve turizme yaptığını söyleyen ancak
İstanbul’un bir sanayi kenti de olduğunu hatırlatan Küçük, sanayinin kentten
aldıklarının olsa da katkılarının da büyüklüğünü yadsımamak gerektiğini
belirtti. Küçük, İstanbul’un menfaatlerinin çakışmaması gerektiğini ve sanayinin
kentin sorunları karşısında günah keçisi gibi gösterildiğini ileri sürdü. Mevcut
%1,3’lük alan payının dahi bu planda esirgendiğini dile getiren Küçük,
İstanbul’da sanayiden vazgeçilmesinin imkansız olduğunu, tesislerin taşınmasının
gerektirdiği inanılmaz maliyetler karşısında teşvik paketlerinin zaruri olduğunu
yineledi.
Küçük, 1/25.000’lik planda sanayicilerin görüşlerinin alınmasını,
taleplerinin gerçekleştirilmesini talep etti.
Topbaş: “Tüm Tartışmaların Temelinde Ulusal Planların Yoksunluğu
Yatıyor”
Toplantıya gecikmeli olarak katılan İBB Başkanı Kadir Topbaş
ise, meslek komitelerinden temsilcilerin yaptığı kısa konuşmaların ardından
kürsüye çıkarak sanayicilere seslendi. Çevre Planı’nın elbette üzerinde
tartışılması gereken bir gündem yarattığını söyleyen Topbaş, “Biz yaptık, oldu”
döneminin bittiğini, şeffaf ve katılımcı bir yönetimi benimsediklerini anlattı.
İMP ve dokuz üniversiteden katılım ile düşünüle düşünüle bu hale getirilen
planın tüm Türkiye’yi etkileyecek ölçekte kararlar içerdiğini söyleyen Topbaş,
artık tam yetkinin İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde olduğunu da vurguladı. Bu
nedenle geçmiş belde ve ilçe yönetimlerinin aldığı kararlara “Varsın, olsun”
demeyeceklerini ve İstanbul’un havzalarına, değerlerine ve potansiyeline sahip
çıkılacağını dile getiren Topbaş, tüm bu tartışmaların temelinde ulusal
planların yoksunluğunun yattığını söyledi.
Topbaş, asla “sanayiyi dışlama”yı amaçlamadıklarını, ancak “Kalkın, gidin”
demenin yarattığı rahatsızlığı anlayabildiğini dile getiren Topbaş, yalnızca
gelişmek isteyenlere yeni yer açılamayacağını, bu şehrin bunu kaldıramayacağını
anlatmaya çalıştıklarını belirtti. Topbaş, sartları müsait olan, Ar-Ge’si hizmet
kolu olan sanayi sektörlerinin nasıl değerlendirilebileceğini de ortaklaşa
kararlaştıracaklarını ekledi.