Biyologlar canlıların yapılarını araştırmak için onlardan
küçük bir kesit alarak mikroskop altında incelerler. Jeologlar yer katmanlarının
fiziksel, kimyasal yapılarını öğrenmek, oluşumlarını günışığına çıkarabilmek
için küçük birer örnek (numune) alırlar. Doktorlar hastalıklı dokudan parça
alarak tanı koyarlar. Sosyal bilimciler toplumun küçük bir kesiminde araştırma
yaparak ülke, hatta dünya toplumuna ilişkin önermeler sunarlar.
Ben de sıradan bir vatandaş olarak ülkemden küçük bir numune alıp
gördüklerimi sizinle paylaşmak istiyorum. Yerimiz yani numunemiz, yurdumuzun en
güzel ve en gelişmiş kentlerinden sayılan güzel İzmirimizin tarihi ilçesi
Urla’nın bir mahallesi olan Çeşmealtı.
Urla’nın merkezine 5 km, İzmir’in merkezine 35 km olsa da, kıyıyı boydan boya
dolduran hantal yapılar ve deniz, her şeyi birbirine eklemiş, bütünleştirmiş,
yakınlaştırmıştır. Takribi 3 km civarında olan Çeşmealtı plajlarının bir kısmı
askeri mıntıka içerisinde kalmış, bir kısmı doldurulup yol yapılmış, bir kısmını
lokantalar, gazinolar vb. işgal etmiş. Halkın kullanımına bırakılan 1 km
dolayındaki plajlara bir gözatalım isterseniz:
Önce şunu belirtelim ki Çeşmealtı plajları İzmir’e en yakın, en ucuz ve en
kısa zamanda gelinebilecek plajlardır. Ülkemizin hemen her yerinde olduğu gibi
plajların çevresi konutlarla dolu ama burası bir başka: Konutlar deniz suyundan
10-15 m uzaklıkta. Hadi bunu geçelim, fakat bu konutlar bahçelerini kumsala
kadar uzatmışlar. Bu da bir şey değil, kumsala kadar uzatılan bahçelerin
duvarlarının çökmemesi için (arazi eğimli), kumsala baştan aşağı beton dökülmüş;
öyle ki bu betonlar kimi yerlerde birkaç metre denizin içine kadar girmiş. Çoğu
konut sahibi, plajın yani kumsalın tam üstüne “kayıklık” dedikleri ucubeleri
yapmış. Kimi evler, bahçe duvarlarını denizin birkaç metre içinden çekmiş, hatta
insanlar şortla ya paçalarını sıvayarak oradan geçmesinler diye, duvardan
sonrasını dikenli çalılarla doldurmuşlar. Oradan ya yüzerek ya da beline kadar
ıslanmayı göze alırsan ancak geçebilirsin. Kısacası kumsal konut sahipleri
tarafından kapatılmış. Plaja gelen ailelerin çocuklarının kumdan kaleler
yapmaları için 1 kg kum bulmaları mucize. Zavallı çocuklar, ihtiyaçları olan
kumu denizden çıkarmaya çalışıyorlar; ama denizin çoğu yeri inşaat arıkları ile
doldurulduğu için o da pek mümkün olmuyor.
Kirlilik
Bu bir şey değil daha. Yukarıda değindiğim gibi İzmir’e en yakın plaj olması
nedeniyle cumartesi, özellikle pazar günü bu plajlara yüzlerce insan gelir.
Kimileri plaj çevresinde gecelerler ama bu plajların çevresinde kamuya açık tek
bir tuvalet yoktur. Bu nedenle pazar günleri denizde yüzen bir mayına (!)
rastlamak hiç de sürpriz değil. Son zamanlarda bir bakkal, dükkânın köşesine bir
tuvalet yerleştirdi, bir vatandaş da küçük bir tuvalet açtı da günübirlikçiler
çalı dibi aramaktan biraz kurtuldu. Ama yöneticilerin buralarla ilgilenmek diye
bir sorunları yok.
Daha bitmedi. Pazar akşamları veya pazartesi erken saatlerde bu plajlara aç
gelmenizi öneririm; aksi halde içinizdekini boşaltırsınız. Plaja gelen
yurttaşlar ‘böyle başa böyle tarak...’ dercesine yiyecek, içecek olarak
getirdiklerinin artıklarını plajda bırakarak giderler. Plaja küçük bir büfe açan
işletmeci olmasa, bir de birkaç duyarlı ev sahibi, hafta arası da buralara
girmek yürek isterdi. Dünyanın hiçbir ülkesinde böyle bir plaja rastlayacağınızı
sanmıyorum. İnsan baktıkça ülkesi adına utanç duyuyor.
Ülkeye ve sol siyasete el koyan 12 Eylül cuntasının, İzmir’de Teleferik’teki
ormanlarda olduğu gibi, Çeşmealtı’nın kumsalıyla ünlü, karadan küçük bir patika
ile geçilebilen Yolluca Adası’na da el koyarak o güzelim adayı lojmanlarla
doldurulduğunu belirtmeliyim, lojman yapılacak bir sürü yer varken. Bu çarpıklık
ve başıbozukluk İzmirlileri daha uzak plajlara yönlendirdiği gibi, Çeşmealtı
esnafı da bu durumdan olumsuz etkileniyor, baba yadigarı tarlalarını satarak
yaşamaya çalışıyor.
Çeşmealtı’nı büyütürsek Türkiye fotoğrafı çıkar karşımıza. Yerel
yöneticilerimizi büyütürseniz, ordusuyla, hükümetiyle devlet çıkar. Varın
gerisini siz düşünün. Yıllardır ne yerel yönetimlerden, ne valilikten bu
plajların sefaletine son verecek bir girişim var. Birkaç yıldır Büyükşehir’in
soruna el atacağını duyuyoruz ama görünürde bir şey yok.