Ön sonucun hiçbir şekilde kabul edilemeyeceğini belirten Ekinci, soruşturmada adil bir yaklaşım görülmediğini öne sürerek, "Damping soruşturmasında çok önemli metodolojik sıkıntıların varlığını görmekteyiz. Türk çelik sektörünün damping yaptığı iddiası elbette kabul edilemez bir durumdur" dedi.
ABD Ticaret Bakanlığı, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu Avustralya, Japonya, Hollanda, Birleşik Krallık, Güney Kore ve Brezilya’dan yapılan ‘Sıcak Haddelenmiş Çelikten Yassı Mamuller’ ithalatına yönelik başlattığı anti-damping soruşturmasının ön sonucunu açıkladı. ABD'li çelik üreticilerinin baskıları sonucu başlatılan davada Türk çelik firmalarından yüzde 5,24 ila yüzde 7,07 oranları arasında vergi alınması kararlaştırıldı. Cihan'ın haberine göre, Çelik İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Namık Ekinci, konuyla ilgili yaptığı açıklamada, soruşturmada çok önemli metodolojik sıkıntılar olduğunu ifade etti.
Damping marjlarının hesaplanmasında benimsenen yöntemlerin kabul edilemez olduğunu vurgulayan Ekinci, şöyle devam etti: "İhracat ve yerli piyasa satışlarının karşılaştırmasında, fiyatların belirlendiği aynı dönemlerin esas alınması gereklidir. Ancak ABD soruşturmasında böyle adil bir yaklaşım görülmemektedir. Bizim hesaplamalarımıza göre damping çıkmıyor. Demek ki ABD damping hesaplamalarında farklı bir yöntem izliyor. Damping soruşturmalarında teknik olarak, marj hesaplanmasında karşılaştırma dönemi için fiyatların belirlendiği dönemlerin esas alınması gerekmektedir. Bu yaklaşım adil ve makul olandır. Ancak ABD makamları fiili sevkiyatın gerçekleştiği fatura tarihini esas almayı tercih etmektedir. Bu yöntemin iki sakıncası bulunmaktadır. Birincisi, ABD tarafından tercih edilen birden fazla marj hesaplama formülü arasında, olası en dezavantajlı formülü kullanmak için istatiksel bahane elde edilmektedir. İkincisi, fiyatların yaklaşık yüzde 50 değer kaybettiği 2015 yılında, Türkiye sevkiyatları ile ABD sevkiyatları arasındaki net navlun süre farkı süresince düşmeye devam eden fiyatlar, dengesiz bir karşılaştırmaya yol açmaktadır. Bu dengesizlik ile dezavantajlı istatistik metodu birleştiğinde, karşımıza yüzde 5,24 ila yüzde 7,07 arasında bir marj çıkmaktadır. Ancak bu hesaplamalar haksız temellere dayanmakta olup metodolojik olarak da DTÖ kurallarıyla bağdaşmaktan uzaktır.”