Anadolu Hisarı’nı kendimizce keşfe çıkmıştık ki bu
pankarta rastladık. Çok büyük, yeşil ama biraz bakımsız bir araziydi burası.
Birkaç kişi pankartın altındaki masaya oturmuş sohbet ediyordu. Az ilerisinde
yolun kenarında ise dört kazanda mısır kaynatan mısırcılar duruyordu. Bu
pankartla ne demek istediklerini merak ettik, onlarla koyu bir sohbete
koyulduk.
“Üçüncü köprünün şantiyesi burası
olacakmış” dedi mısırcılardan biri. Adı Veysel Kazgan’dı. Doğma büyüme
Rumeli Hisarlıydı. Konuşurken iç çekiyor, bakışlarından geçmişi ne kadar
özlediği anlaşılıyordu: “Burası Küçüksu Çayırı. İstanbullular için çok özel bir
yerdir. Eskiden her gün, hele de haftasonları buraya 40 bin insan gelirdi. 40
kazan mısır kaynardı. Mayıs ayı dedin miydi canlanırdı çayır. Panayırlar
kurulur, İstanbul’un her yerinden insanlar buraya su gibi akardı. Pamuk
şekerciler, köfteciler, el işi satanlar…İstanbul’da 75-80 yaşlarında olup da
burada bir anısı olmayan insan yoktur.”
Veysel Kazgan, aynı
birlikte mısır sattığı Ercan Cin ve Dursun Ali Gümüş gibi Anadolu Hisarı
Turizm ve Kalkındırma Derneği üyesiydi. Dernek adına mısır kazanlarını
işletiyorlardı. “Buranın mısırı meşhurdu” dedi Dursun Ali
Gümüş, “10-15 bin mısır satılırdı bir gecede. Şimdi görüyorsunuz 4 kazan
kaynıyor. 5 mısır satarsak şanslıyız diyoruz. 1.Köprü mahvetti
buraları.”
41 YILLIK ÖZLEM SON BULSUN ARTIK
O birinci köprüden söz ederken, bir diğer pankart ilişti gözümüze. Pankartta
şöyle yazıyordu: “256 yıllık tarihin 41 yıllık özlemi son bulsun
artık!”
İstanbul Boğazı’nın tam ortasında eşsiz güzelliklere sahip
Küçüksu Çayırı’nın 256 yıllık bir tarihi var. Anlatılanlara
göre, padişahlar, dış ülkelerden ziyarete gelen devlet yöneticileri her fırsatta
buraya gelirmiş. Burası pek çok şair, bestekâr ve ressama da ilham kaynağı
olmuş. Ancak 41 yıl önce 1. Köprü’nün yapımına başlanmasıyla birlikte yüzyıllara
direnen bu mesire alanı ‘devlet eliyle’ katledilmiş.
Köprü
yetmemiş, bir de İSKİ şantiye alanı yapmış burayı. Tüm ağaçlar
kesilmiş, tüm pislikler buraya atılmış. Güzelim çayır, moloz yığınlarına teslim
olmuş.
Şimdi 3.Köprü’nün yapılacağı kararıyla birlikte ortaya çıktı
ki, burası bir kez daha şantiye alanı yapılmak isteniyor. Halkın endişesi bu
yüzden. Bölge halkı, çocukluklarına, ilk gençliklerine dair onlarca anıya ev
sahipliği yapmış çayırlarında bir kez daha moloz yığınları görmek istemiyor.
Aksine Küçüksu Çayırı’nı eski güzel günlerine döndürmek için
çabalıyorlar.
İşte Anadolu Hisarı Turizm ve Kalkındırma Derneği’nin
tüm uğraşı da bunun için. Dernek, çalışmalara aylar öncesinden başlamış. Mısır
satmak için belediyeden izin almış. Geçtiğimiz mayıs ayında 3. köprünün
şantiyesinin çayırda yapılmaması için halk şenliği düzenlemiş. Reçel, turşu
yarışmaları, paneller gerçekleştirmiş.
HACİVAT’LA KARAGÖZ
GELİR Mİ YENİDEN?
“Burayı eski haline getirmeye kararlıyız” dedi Ercan Cin. O diğerlerine göre
daha gençti. Ama o da tüm hisarlı erkekler gibi burada sünnet olmuştu. Asaf’ın
gazinosunu, Köfteci Zihni’yi, Mısırcı Musa Amca’yı özlemle
anıyordu.
Cin, çayırı eski güzel günlerine döndürmek için daha
birçok etkinlik düzenlemeyi düşündüklerini anlattı: “Şenliklere devam edeceğiz.
Bir de kadınların el emeklerini değerlendirebilecekleri bir pazar açmak
istiyoruz burada. Ve tabii ki Ramazan eğlenceleri olacak, belki Hacivat’la
Karagöz’ü bile getirebiliriz yeniden, kim bilir.”
O, Hacivat’la
Karagöz der demez mısırcıların yüzünde hüzünlü bir tebessüm oluştu. “Keşke yine
gelseler” der gibiydiler. “Biz şanslıydık, çocuklarımız izleyemedi onları” dedi
Dursun Ali Gümüş.
BELEDİYEDEN DESTEK
BEKLİYORUZ
Ercan Cin, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin ve Beykoz Belediyesi’nin
kendilerine destek olmasını beklediklerini söyledi ve şöyle devam etti: “Aslında
onlar da ister buranın eski günlerine dönmesini. Ama bürokratik engeller nedense
bir türlü aşılamıyor. Doğayı korumak adına bize daha çok destek olsunlar. 3.
köprüyle buranın yeniden mahvolmasına izin vermesinler. Aileler yeniden
eğlencelere gelsin, aşıklar karşılıklı saz çalsın, burası yine cıvıl cıvıl olsun
istiyoruz. Aynı eski Türk filmlerinde, çocukluğumuzda olduğu gibi…41 yıllık
özlemimizin son bulsun, tek talebimiz bu.”
KÜÇÜKSU’DA MISIR YEMEYEN…
Son sözü ise Dursun Ali Gümüş söyledi. Her şeyi özetler gibiydi bu söz:
“Anadolu Hisarı Küçüksu Çayırı’nda mısır yemeyen İstanbul’da yaşamadım
desin, o kadar diyorum.”