Artvin Hopa’da şiddetli yağmur, önce sele, sonra da heyelana dönüştü. Bölge sakinlerine göre heyelanın asıl nedeni, ağaçlık olan dik yamaçlarda oluşturulan ‘çay’ bahçeleri. Habertürk'ün haberine göre, TEMA Vakfı Trabzon İl Temsilcisi Yrd. Doç. Dr. Coşkun Erüz, çay tarımı yapılan yamaçlara açılan yolların heyelanı getirdiğini belirterek, “Çay arazisinin önündeki çay bahçesinin yerinde ağaç olsaydı, bu küçük heyelanlar meydana gelmezdi. Çünkü ağaç, kökü itibarıyla toprağın altındaki ana kayanın harekete geçmesini engelliyor, ana kayayı vidalıyor da diyebiliriz. Ağaç heyelanın harekete geçme ihtimalini azaltıyor. Ancak ağacın olmadığı yerde ise toprak heyelanı tutmaya çalışıyor ama zayıf kalıyor” dedi.
"Böyle devam ederse Hopa denize taşınacak"
Hopa sakinlerinden Vural Çelik, bölgede çay bahçesine çevrilen ağaçlık alanların yeniden eski haline dönüştürülmesi için mücadele eden isimlerden. Defalarca yetkililere müracaat ettiğini belirten Çelik, “Her yıl çay tarımı için dik yamaçlardaki ağaçlar kesiliyor. Bölge zaten heyelan riski taşıyor. Bu şekilde devam ederse Hopa kayıp denize taşınacak” ifadesini kullandı. Çay köklerinin toprağa adeta şiş gibi saplandığını belirten Çelik, “Zaman içinde toprağa gömülen kökler toprak tabakalarını ayırıyor. Böylece heyelan riski artıyor” diye konuştu. Çelik, riskli alanlardaki çay bahçelerinin ağaçlandırılması gerektiğini söyledi.
"Çayın kökü ağaç kadar derin değil"
Mehmet Akif Üniversitesi Coğrafya Bölüm Başkanı Prof. Dr. İbrahim Atalay ise şu bilgileri verdi: “Karadeniz’deki toprak suya doymuş durumda. Sel anında toprak suyu geri fışkırtıyor. Arazinin yapısı heyelana çok müsait. Çayın kökü ağaç kadar derin olmadığı için yüzeysel suları harekete geçiriyor. Ağacın kökü çaya göre daha derinde olduğundan kaymaları önlüyor, yapraklarıysa şemsiye vazifesi görüyor, yapraklar suyu tutuyor. Yağmurun hızını kesiyor. Fındık bahçeleri, çay tarlaları, mısır tarlalarının olduğu yerde heyelanlar vardır.”
Artvin’in Hopa İlçesi’nde yaşanan faciayı işin uzmanları anlattı. Uzmanlar, selin yarattığı suyu taşıyan dere yataklarının betonlaşma ve yapılaşma nedeniyle suyu taşıyamaz hale geldiğinde hemfikir. İklimciler, selle gelen heyelanın yamaçlara yapılan ev, işletme ve yollar nedeniyle olduğunu, ağaç dikimiyle heyelanın önlenmesinin mümkün olabileceğini vurguluyor.
İTÜ Öğretim Üyesi Afet Yönetim Uzmanı Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu: “Eskiden Karadeniz’deki evler yüksek girişliydi. Ancak şimdi kimse iklime uygun bina yapmıyor. Rize ve Artvin çevresi yılda 2.5 ton yağış alıyor. Bu tür felaketlerin nedeni, çarpık yapılaşma ve erken uyarı sisteminin yapılmaması, taşkın yönetim planının olmamasıdır. Riskli bölgelerin boşaltılması konusunda hâlâ bir uyarı sistemimiz, bilincimiz, afet planımız yok.”
İklim Bilimci Yrd. Doç. Dr. Coşkun Erüz: “Hopa’daki sel, insanoğlunun umursamaz davranışının sonucudur. Bir doğal afet değil, insan afetidir. Hopa’ya, Doğu Anadolu’ya bir yılda yağan yağış bir gecede düştü. Bu anormal bir durum değil. Hopa, Türkiye’nin en yağışlı bölgesi. Önlem almıyorsanız bu doğal afet değildir. Karadeniz Sahil Yolu 5 bin 475 kilometrelik kıyı şeridinin 4 bin 500 kilometresini doldurdu, kentlerin denizle irtibatını kesti. Karadeniz’de bir diğer sorun, dere yataklarının ıslah adı altında betonlaşması oldu.”
Yrd. Doç. Dr. Kubilay Kaptan: “Hopa merkezdeki derelerin doğru ıslah edilememesi, yolların kötü olması, derelere sıfır betonarme yapılar yapılması ve bu yapıların bodrum katlarında yaşanması, selin en önemli nedenleri. Dere yatağının 50 metre ötesine ev yapmak mümkün değilken, sel vurduğu zaman önceki Karadeniz Sahil Yolu blokaj oluşturuyor ve sular denize ulaşamıyor.”
İTÜ’den Prof. Dr. Nüzhet Dalfes’in hazırladığı rapor, Türkiye’de 2011 yılından sonra meydana gelen sel felaketlerini öngörür nitelikte. Buna göre sıra dışı yağışlar meydana gelecek. 2011-2020 arasında yağışlar ağırlıklı olarak Marmara, Ege ve Karadeniz Bölgeleri’nde nüfusun biriktiği kıyı kesimlerinde yoğunlaşacak.