Birgün Gazetesi'nden Mustafa Dermanlı'nın haberine göre, Çanakkale’deki doğa yürüyüş gruplarının da katılımıyla 150 kişi, Kirazlı köyünde toplanarak Balaban Tepesi’ne yürüdü.
İda Dayanışma Derneği üyesi emekli öğretmen İbrahim Gül’ün yaptığı açıklamada, şirketlerin Balaban tepesinde altın aramasına ve Atikhisar Barajına siyanür karışmasına asla izin vermeyecekleri ifade edilirken, Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’ndan, maden ruhsatlarının iptal edilmesi talep edildi.
İbrahim Gül yaptığı konuşmada, “Çanakkalemizin biricik içme suyu kaynağı Atikhisar Barajımızı korumaya, savunmaya geldik. Şu anda Kirazlı - Balaban tepesinde bulunuyoruz. Sağımızda bin pınarlı Kaz Dağları’nın Sarıkız zirvesini görüyoruz, önümüzde bereketli ormanlar, vadiler. Etrafımızda Yumrudağ, Tatar Gediği, Kayalıdağ, Aladağ, Çatalkaya, Kirazlı Tepesi. Bu tepeleri içine alan 30 km’lik çember, Atikhisar Barajımızın en kıymetli su toplama havzasıdır. Buradayız çünkü duyduk ki altın madencileri bu bulunduğumuz tepeyi dinamitlerle patlatıp öğütmek istiyorlar. Siyanür havuzlarıyla işletme yapmak istiyorlar. Biz asla buna izin vermeyeceğiz. Başka içecek suyumuz yok. Duyduk ki bu tepedeki orman gözetleme kulesini de yıkıp karşı tepeye götüreceklermiş. Asla izin vermiyoruz. Bu kuleye Türk bayrağımızı hep beraber astık, kule de, bayrağımız da burada kalacak” dedi.
"Eroğlu, ruhsatları iptal etsin"
Gül açıklamasının devamında, “Bugün Çanakkale’ye gelen Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’na sesleniyoruz. Bakanlığın doğal görevi, ormanlarımıza ve sularımıza sahip çıkmaktır. Altın madencilerinin ruhsatları iptal edilsin, milyonlarca ağaç kesilmesin, dağlar patlatılıp öğütülmesin. Bu dağlardan altın çıkaracağız diye on yıllığına gelip buraları katleden şirketler gidince, derelerimize, Atikhisar Barajımıza dolmuş binlerce ton siyanürlü çamur, kurşun, civa, arsenik kalacak. Atikhisar Barajımız ‘atık hisar’ barajı, zehir çukuru olacak. Dağlarımıza ve suyumuza sahip çıkıyoruz. Altın madenlerinin ruhsatlarını iptal edin” dedi.
Basın açıklamasının ardından grup Kirazlı – Balaban mesire alanında Çanakkale’den gelen halkla buluştu. Yaklaşık 500 kişinin katılımıyla çeşmenin başında gerçekleşen basın açıklamasında, İda Dayanışma Derneği Başkanı İlhan Pirinçciler, Çanakkale’nin tek içme suyu kaynağı Atikhisar Barajı’nı bekleyen tehlikelere dikkat çekti:
“Balaban’daki bu tarihi çeşmenin yanında, 1934 yılında İran Şahı Pehlevi ile birlikte Mustafa Kemal Atatürk'ün acı kahve içtiği bu çınarın dibinde tarihi bir buluşma yaşıyoruz. Bizler, Kazdağı yöresinde, Biga Yarımadası’nda, Çanakkale’den Bandırma’ya, Karabiga’dan, Ezine’ye, Ayvacık’a, Küçükuyu’dan Edremit’e bu bölgenin yaşam savunucularıyız. Yaşam hakkımızı elimizden almaya çalışanlara itiraz eden insanlarız. Çan Termik Santrali’nden bu yana 20 yıldır emperyalist, kapitalist şirketlere karşı savaşıyoruz. İşte o büyük şirketler, şimdi de Kirazlı Dağı - Balaban Tepesi’nden Atikhisar Barajı’na doğru büyük cehennem çukurları açacaklar. Çanakkale'nin, en az 120 bin kişinin içme suyunun toplama havzasında, derinliği 400 metre, çapı 300 metre derinliğinde dev çukurlar açarak altın arayacaklar. Buradan Atikhisar Barajı kuş uçusu 12 km. Bütün bu vadiler, ormanlar, Atikhisar Barajımızın, Çanakkale’nin tek içme, kullanma baraj gölümüzün su toplama havzası zehirlenecek.”
İda Dayanışma Derneği, Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği, Çan Çevre Platformu’nun da destek verdiği eylemde, Atikhisar Barajı’nın zehirlenmesine karşı Çanakkale halkıyla birlikte takipte oldukları ifade edildi.
"Meclis emsal karar alacaktır"
İlhan Pirinçciler, Çanakkale Belediyesi’nin nisan ayı meclis toplantısının gündeminde Kirazlı Maden İşletmesinin de olduğunu bildiklerini, toplantıdan, madene izin verilmemesi yönünde emsal bir karar beklediklerini dile getirdi:
“Bu madenler sadece Çanakkale’nin sorunu değil, hepimizin meselesi. Bu tepelerin ardında Bayramiç var. Tepede açacakları cehennem çukurları, siyanürlü yıkama ile arayacakları, çökertecekleri metalik madenler, Bayramiç’in su toplama havzasını da kirletecek. Madenciler Kirazlı muhtarına söz vermiş, bu çeşmeye bir şey olmayacak diye. Atikhisar Barajı ne olacak, Bayramiç ne olacak? Şu dağlardan altın, kurşun, arsenik, selenyum, civa çıkınca, siyanür akınca ne olacak? Nereden, kimden alıyorsunuz bu cesareti? Çanakkale’de yaşıyoruz, çeşmesinden su içiyoruz, suya para veriyoruz. Hem suya para vereceğiz, hem suyumuza siyanür, ağır metaller karıştıracaklar, bu nasıl iş? Çanakkale Belediyesi’nden, Çanakkale'nin su toplama havzasında, Kirazlı - Balaban tepesinde siyanürlü altın madeni işletmeciliğine izin vermiyoruz şeklinde karar çıkmasını talep ediyoruz. Üç gün önce Orta Amerika ülkesi El Salvador’da şirketlerin maden aramasını yasaklamış. El Salvador nere, Çanakkale nere? El Salvador’un yaptığını Çanakkaleliler de yapar.”
CHP İl Genel Meclisi Üyesi, Ziraat Mühendisi Hicri Nalbant, maden şirketlerinin köyleri dolaşarak yalan söylediğini, Atikhisar Barajı’ndan su almalarına da barajı zehirlemelerine de izin vermeyeceklerini söyledi: “Altın tekelleri, altın aramak için Kaz Dağlarını delik deşik ediyor. Fırsat bulurlarsa işletmeye de geçecekler. Bunlardan 8 - 9 tane işletme şu anda hazırlık yapıyor. En önemlilerinden biri de Kirazlı işletmesi. Ağı Dağı’nda, Lapseki’nin Şahinli köyünde de hazırlık yapıyorlar, diğerleri de arkadan geliyor. Bu işletmeler suymuş, barajmış, ağaçmış, insanmış hiç birine bakmadan, buradan altın çıkarıp kendi ülkelerine götürmek için çalışıyorlar. Bunlar yabancı şirketler. Ürettikleri altının tamamını yurt dışına çıkaracaklar” dedi.
"Herşeyleri yalan üzerine kurulu"
Hicri Nalbant, şöyle devam etti: “Ellerini, kollarını sallayarak Kirazlı köyüne girecekler ama biz yurt severler, doğaseverler bu topraklara giremeyeceğiz, böyle bir şey var mı? Şimdi yine buralarda dolaşıyorlar. Her şeylerini de yalan üzerine kurmuşlar, yukarı köylerde dolaşırken demişler ki sizin köye bir şey olmayacak, tesisi diğer köye kuracağız, öbür köye de gidip aynısını söylüyorlarmış. Kirazlıya da size bir şey olmayacak, Bayramiç’in köylerine olacak demişler. Bu madenin suyu yok. Suyu olmadığı sürece burada işletme açamazlar. Atikhisar Barajı’ndan da damla su alamazlar. Burası Mustafa Kemal’in toprakları, kahve içtiği yer. Bugünkü kalabalık kartopu gibi katlanarak büyüyecek. Altın tekelleri de bir süre sonra buraları terk edecekler. Ya terk edecekler, ya terk edecekler, başka yolları yok. İş birlikçileriyle beraber gidecekler, iş birlikçileri de hesap verecekler.”