Ekonomik performansın kıstası sayılan, bir tür kutsanmış sözcük olan
“ihracat”ın üstündeki şalı çekip atmak, gerçek muhtevasını
sergilemek gerek. Çarşamba günkü yazımda söz ettiğim “Çakma
ihracat”ı biraz daha teşhir etmek yerinde olacak. İhracatçı gibi
görünüp gerçekte ise ithalatı ihracatının üstünde olan sektörlere “çakma
ihracatçı” diyoruz. Neler var bunların arasında?
Önce şunu hatırlatalım: Türkiye 2000 sonrası muazzam bir dış ticaret
patlaması yaşadı. 2000-2009 döneminde Türkiye’nin dış ticaret hacminin 1 trilyon
750 milyar dolara çıktığını görüyoruz. Bu, yılda ortalama 175 milyar dolarlık
dış ticaret hacmi demek. 2000’de 78 milyar dolar olan dış ticaretin, 2008’de 334
milyar dolara çıkması yüzde 328 artış demek!…
Küresel kriz öncesinin likidite bolluğu, bu patlamada en önemli etken.
Muazzam bir ithalat, “patlayan” bir ihracat ve bu dış ticaret rüzgârıyla yıllık
yüzde 7’leri bulan bir büyüme dönemi… Peki elde ne var? Elde, büyümeyle birlikte
397 milyar dolara ulaşan büyük bir dış ticaret açığı, dış açığı finanse etmek
için yükselmiş dış borç stoku, dış kaynağa artan bağımlılık ve deforme olmuş bir
sanayi yapısı var. Ama en çok da ithalat bağımlılığı artmış sektörler var.
Bunlardan bazıları ihracatçı gibi görünüyor, ihracat rakamları küçük değil, ama
ithalatları öyle büyük ki…
Dış ticarete konu sektörlerin başında demir-çelik ağırlıklı ana metal sanayi
var. Toplamdaki payı yüzde 12. 2000 sonrası ithalatı, ihracatının çok üstünde ve
bütün ihracatçı görüntüsüne karşı 38 milyar net ithalatçı bir sektör. Otomotiv,
dış ticarete konu malların yüzde 11’ini oluşturuyor. İthalatı da var, ihracatı
da. Ama yine de 2000 sonrası 2 milyar dolar net ithalatçı görüntüsünde. Dış
ticaretin üçüncü önemli sektörü kimya da yüzde 11 paya sahip ve tam bir net
ithalatçı sektör. 2000 sonrasını 130 milyar dolar net ithalatla kapatmış.
Petrol, ister ham petrol, doğalgaz biçiminde, isterse işlenmiş olarak
Türkiye’nin net ithalatçı olduğu bir sektör olarak kendini belli ediyor.
Teknoloji ağırlıklı, katma değeri yüksek sektörlerde de Türkiye net ithalatçı.
Makine-teçhizat, tıbbi aletler, televizyon, haberleşme araçları, bilgi işlem
makineleri, elektrikli makineler, kâğıt sektörlerinde Türkiye ihracatçı görünse
de “net ithalatçı”…
***
Geriye ne kalıyor? Net ihracatçılar. Yani ihracatı, ithalata ağır basanlar.
Onlar hangileri? Başta giyim ve tekstil. Bu iki sektörün 2000 sonrası dış
ticarete konu mallardaki payları yüzde 12’ye yakın ve toplamda 123 milyar dolar
net ihracat gerçekleştirmişler. Ancak tekstilde ithalat eğilimleri hızlı. Net
ihracatçı sektör listesinde ikinci sırada gıda-içecek var. Bu sektörün
toplamdaki payı yüzde 3.5’e yakın ve 2000 sonrası 17 milyar dolara yakın net
ihracat performansı göstermiş. Yine de yılda 2 milyar dolar ithalat yapıyor.
Çimento-seramik, bir başka net ihracatçı. Metal eşya, mobilya, plastik-kauçuk,
bazı maden üretimleri net ihracatçı olduğumuz diğer sektörler.
Özetle, Türkiye, ihracatçı ülke profilinin aksine net ithalatçı bir ülke. Net
ihracatçı olduğu sektörler, geleneksel sektörler: Tekstil-konfeksiyon, gıda.
Çimento ve seramikte net ihracatçı olmuş. Mobilya, lastik-plastikte de ihracatı
ithalatının üstünde. Otomotivde, net ihracatçı duruma geçmenin eşiğine gelmiş.
En önemli değişimi bu.
Bunların dışında başta petrol-enerji sektöründe olmak üzere net ithalatçı.
Kimyada müthiş net ithalatçı. Katma değeri yüksek, teknoloji ürünlerinde de net
ithalatçı.
Bu da bize hangi sektörlerin çakma ihracatçı, hangilerinin gerçek ihracatçı
olduğu konusunda yeterli bir bilgi vermiş bulunuyor.