EMBARQ Türkiye tarafından 19-20 Kasım 2015 tarihinde düzenlenecek olan Yaşanabilir Şehirler Sempozyumu kapsamında, EMBARQ Türkiye Sürdürülebilir Ulaşım Derneği Genel Sekreteri Arzu Tekir ile biraraya geldik. Ulaşım ve kentsel planlama üzerine konuştuğumuz Arzu Tekir, insan odaklı kentler tasarlamanın öneminden bahsederek, EMBARQ Türkiye’nin geçireceği dönüşümü ve geliştirdikleri yeni projeleri anlattı.
Öncelikle EMBARQ Türkiye’den bahseder misiniz?
EMBARQ, 2002 yılında kurulmuş bir sivil toplum kuruluşu. Temel kuruluş amacımız, kentlerin daha yaşanabilir hale gelmesi için sürdürülebilir ulaşım projelerini hayata geçirmek. Uzmanlık alanımız kent içi ulaşım ve kentsel planlama projeleri. Dünya Kaynakları Enstitüsü’ne (WRI) bağlı bir kurum olan EMBARQ’ın, Hindistan, Meksika, Brezilya, Çin ve Türkiye olmak üzere tüm dünyada 5 merkezi bulunuyor.
2005’ten beri de EMBARQ, Türkiye’de bisikletli ulaşım, metrobüs, erişilebilirlik alanlarında çeşitli projeler yürüttü. 2012’de ise burada kurumsal bir yapı oluşturduk; Sürdürülebilir Ulaşım Derneği. Dernek çatısı altında yeni bir ekip kurduk ve 9 büyükşehire teknik destek veriyoruz.
Daha önceleri ulaşım ve kentsel planlama odaklı projeler geliştiriyordunuz. Şimdi bu çerçeve biraz daha genişletildi. Bunun nedenleri anlatır mısınız?
Parçası olduğumuz Dünya Kaynakları Enstitüsü, Sürdürülebilir Şehirler Programını geliştirdi. EMBARQ Türkiye olarak biz de kentlerin ihtiyacına daha geniş perspektifli cevaplar sunabilmek adına daha geniş bir alana yayılmak istedik. Yaşanabilir ya da sürdürülebilir kentler dediğimiz zaman atık su yönetimi, su kullanımı, çevre ve enerji yönetimi gibi başlıkları da kapsıyor. Bu konularda da projeler geliştirmeye yöneleceğiz.
Bizim asıl uzmanlık alanımız olan kent içi ulaşım projelerini yeni markamız ‘WRI Türkiye Sürdürülebilir Şehirler’ olarak yürütmeye devam edeceğiz. Yine bakanlıklar nezdinde projelerle yerel ve ulusal düzeyde ulaşım projelerimiz devam ediyor olacak. Ama aynı zamanda Türkiye ofisi olarak, bir takım istatistikleri inceledik ve analiz yaptık. Bu kapsamda Türkiye’de var olan problemlere de odaklanacağız. Kasım ayında yapılacak olan Yaşanabilir Şehirler Sempozyumu’nda yenilenen kurumsal markamız WRI Türkiye Sürdürülebilir Şehirler’i de anons etmiş olacağız.
Yaşanabilir Şehirler Sempozyumu bu yıl üçüncü kez düzenleniyor. Geçmiş sempozyumlardan ve bu yıl yapılacak olan çalıştaydan konuşalım.
Yaşanabilir Şehirler Sempozyumu’nun ilkini 2013 yılında İstanbul’da düzenlemiştik. İkincisini ise 2014’te İzmir’de yaptık. Temelde amacımız şehirleri daha yaşanabilir kılmak için bilhassa ulaşım alanında dünyadaki farklı uygulamaları Türkiye’deki yetkililerle paylaşmak. Diğer etkinliklerimizde olduğu gibi, bu etkinlikte de yetkinlikleri ve uygulamalara vakıf olmalarının yanısıra, dinamik ve etkili bir şekilde bilgi birikimini aktarabilecek iyi konuşmacıları davet ettik. Bu sene yine İstanbul’da olacak. Biraz daha kapsamlı bir toplantı olacak. Tüm dünyanın odak noktası olan iklim değişikliği konusunu ele alacağız. Yurtdışından katılımcılarımız olacak.
Türkiye’de çeşitli kamu kuruluşlarından davetlilerimiz olacak. 19-20 Kasım 2015’te İstanbul Teknik Üniversitesi Ayazağa Kampüsü’nde gerçekleşecek olan üçüncü sempozyumda temiz çevre eylem planı, kentsel dönüşüm projelerinin bina verimliliği ve toplu taşıma odaklı gelişme boyutları, insan ve ulaşım odaklı kentsel planlama çalışmaları, yenilikçi ulaşım çözümleri, yol güvenliği gibi konular ele alınacak.
Ayrıca sempozyumun ikinci gününde üç adet odak grup toplantısı düzenlemeyi planlıyoruz. Her biri yaklaşık 20 kişiden oluşmasını planladığımız toplantılarda, yerli ve yabancı uzmanlar bina verimliliği, kent tasarımı ve sürdürülebilir kentsel hareketlik planları (SUMP) geliştirmek gibi konular üzerinde duracak.
İstanbul’da ulaşım sorunu hayatımızı etkileyen en önemli unsurlardan biri. Siz EMBARQ Türkiye olarak ne gibi çözümler sunuyorsunuz? Çalışmalarınızdan bahseder misiniz?
Biz 2010 yılından beri Türkiye’de bisikletli ulaşımın altyapısının oluşabilmesi için sürekli projeler geliştiriyoruz. 2012’de İstanbul’da güvenli bisiklet yollarının nasıl geliştirileceğiyle ilgili bir çalıştay düzenledik. Böylece farklı paydaşları bir araya getirerek, toplantılar ve sunumlar yaptık. İstanbul’da bisikletli yaşam kültürünün nasıl gelişeceğini konuştuk. Diğer ulaşım türlerine entegrasyonu ve güvenli bisiklet yolları üzerine araştırmalar yaptık.
Örneğin 2013’ten beri İstanbul Teknik Üniversitesi’nin ulaşım planlarını hazırlamak üzere destek veriyoruz. İTÜ’nün Yeşil Kampüs projesi var. Bu projenin en önemli unsurlarından biri de, bisikletli ulaşımın gerçekleştiği, yürünebilirliğin iyileştiği, araçların azaldığı bir kampüs oluşturmak. Proje hemen hemen bitmiş durumda. 5 km’lik ağ kasım ayına kadar bitmiş olacak.
Şimdi Trakya Kalkınma Ajansı ile çalışmaya başladık. Mükemmellik ödülü almış bir projemiz var; İstanbul İçin Güvenli Bisiklet Yolları Uygulama Kılavuzu. Yaklaşık 4 bin bisiklet kullanıcısı ile İstanbul’da bisikletli ulaşıma dair fikirlerin alındığı, günlük kullanım alışkanlıklarının, en çok kulanılan ve güvenlik açısından en problemli olan güzergahların, bisiklet kullanımına ilişkin sorunlarının ve önerilerinin analiz edildiği bir rapor. Bu raporda, ekibimizdeki şehir planlamacılarımız ve ulaşım mühendislerimiz en çok kullanılan üç güzergahta bisiklet kullanımı için tasarım önerileri sundular. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin 2023 yılına kadar 1050 km’lik bir bisiklet yolu hedefi var. Belediyenin hazırladığı plan ve haritaları inceledik, önerilerimizi sunduk. Bu raporu İstanbul Kalkınma Ajansı’nın desteği ile hazırlamıştık. Trakya Kalkınma Ajansı da bizi bu içerikte bir proje geliştirmek üzere davet etti. Kırklareli, Tekirdağ ve Edirne için benzer bir çalışmayı Aralık ayına kadar çalışmamızı tamamlayacağız. Böylece bu şehirlerde güvenli bisiklet yolu uygulamasının nasıl yapılacağını raporlaştırmış olacağız.
Ayrıca Çevre ve Şehircilik Bakanlığının şehirlerde bisikletli ulaşımı desteklemek için geliştirdikleri bir fon vardı. Fakat şu an yönetmelik değişiyor ve yönetmeliği katkıda bulunması istenilen kurumlar arasında yer alıyoruz.
Biz, yerel yönetimlere proje destek ofisi gibi hizmet veriyoruz. Burada 8 kişilik bir ekibiz ama diğer merkezleri de dahil ettiğimizde 140’a yakın uzmanımız var. Kendimizi yerel yönetimler ve kamu kurumları için insan odaklı, sürdürülebilir projeler geliştiren, dünyadaki uygulamaları yakından takip eden, veri odaklı çalışan bir proje ofisi olarak tanımlayabiliriz. Hedefimiz, çalıştığımız kentlerimizin daha yaşanabilir olması, şehrin sunduğu imkanlara ve hizmetlere her gruptan vatandaşların eşit bir şekilde erişebilmesi. Erişilebilir, çevreci ve ekonomik çözümlerin hayata geçmesi, kaynaklarımızın verimli kullanılması. Projelerimizi geliştirir ve yürütürken belediye başkanlarıyla ve ekipleriyle görüşüyoruz. Pek çok belediyede uzmanların yeni gelişmeleri takip edecek vakti olmuyor. Bizim gibi, yeni projeler yaratmaya yarayan, farklı disiplinlerden gelen uzmanların biarada çalıştığı bir ekibe ihtiyaçları var.
İstanbul’un bisikletli ulaşıma entegrasyonu konusunda ne düşünüyorsunuz?
Ben İstanbul’un bisikletli ulaşıma entegre olabileceğine inanıyorum. İstanbul’da trafik sıkışıklığının yıllık maliyeti 5 milyar Lira. Obezite artıyor, yıllık maliyeti ülkemize 15 milyar Lira. Çevreye, iş verimliliğine olumsuz etkileri var. Trafiğin en yoğun olduğu şehirler arasında İstanbul da yer alıyor ve biz finans merkezi, turistik merkez olmak istiyoruz. Sürdürülebilir ulaşım çözümlerinin geliştirilmesi ile, hızla hareket eden, mal ve hizmetlerin vatandaşa olabildiğince hızlı sunulduğu, daha yaşanabilir bir İstanbul’a sahip olacağımıza inanıyoruz. İstanbul muhteşem bir şehir, yürünebilir, bisikletle tarihin ve kültürün tadını çıkarılabileceği, örneğini pek çok ülkede gördüğümüz bir şehir hale gelmesini istiyoruz. Bunu yapabilmek için belediyenin insan kaynağı, yeterli finansal kaynakları mevcut. Yürüyüş ve bisikletli ulaşımın planlarda önceliklendirilmesi ve diğer ulaşım türleri ile entegrasyonun sağlanması gerek.
New York, Paris gibi mega şehirlerde bisikletli yol altyapısı uygulandıysa ve projeler başarılı olduysa bizim için de geç değil. Bu çalışmanın istihdama ve yerel ekonomiye olan katkısını da unutmamak gerek. Örneğin, araba kullanımının en yoğun olduğu şehirlerden New York’un en önemli caddelerinden Times Square, geçtiğimiz yıllarda trafiğe kapatıldı. 1400 km’lik bir bisiklet yolu altyapısı üç yılda kuruldu. Çünkü dönemin belediye başkanı çok istekliydi. Biz oradaki yöneticilerle de görüştük. Çok hızlı karar verdiklerini ve harekete geçtiklerini söyledi. Çünkü belediye başkanı bu projeyi yaparken New York’u girişimciler ve turistler tarafından tercih edilen ilk şehir yapmayı istemiş, öğrencilerin tercih ettiği, yerel ekonominin güçlendiği bir şehir haline gelmesini ekibinden istemişti. 2007’de çalışmalar başladı ve sonuçta gayet başarılı bir şekilde uygulandı.
Bunun dışında Londra’nın belediye başkanı şehri bisiklet başkenti yapmak istiyor. Paris’te insanlar hava kirliliğinden çok şikayetçi ve buna çözüm olarak bisiklet paylaşım sistemine başladılar. Önümüzdeki 5 sene içinde Paris, bisikletli ulaşım için 150 milyon Euro kaynak ayırdı, bisiklet parkları içinse ayrılan bütçe ise 5 milyon Euro.
Dünya Kaynakları Enstitüsü hakkında kısaca bilgi verir misiniz?
Dünya Kaynakları Enstitüsü, 50’den fazla ülkede araştırmalar yapıyor. Özellikle çevre konularındaki araştırmaları ve raporlarıyla bir numaralı enstitü. Ormanlardan, su havzalarının korunmasına, girişimciliğin desteklenmesinden kent içi ulaşıma kadar pek çok alanda faaliyet gösteren bir araştırma enstitüsü. Dünya çapında 400 kadar uzman bünyesinde bulunuyor. Amerika’da Başkan Obama’nın ekibine iklim değişikliği konusunda danışmanlık yapan bir kurum.