Mahitosh Sarkar, Batı Bengal'daki köyünden buraya 12 sene
önce, daha iyi bir yaşam umuduyla geldi ve bu yaşama kavuştu. Balıkçılık yaparak
kıt kanaat geçindiği hayatını arkasında bırakıp büyük şehirde sebze satmaya
başladı. Karısı hizmetçi olarak iş buldu. Dört çocuğu da okula gitti. Yıkık
dökük bir apartmanda bulunan kasvetli ama sıcak evlerinde renkli televizyon ve
uydu anteni bile var. Ama bugünlerde Sarkar sahip olduklarını değil,
kaybettiklerini düşünüyor. 10 yaşındaki oğlu, diğer 70 kişiyle birlikte 15
Kasım'da apartmanlarının çökmesi sonucu can verdi. Bacağı kırılan karısı
hastanede. Tüm malı mülkü gitti.
Sarkar ailesinin yaşadığı, Doğu
Delhi'nin nehre kıyısı bulunan bir semtindeki kaçak binanın yıkıntısı,
Hindistan'ın hızlı şehirleşme karşısında aldığı yenilginin açık bir sembolü
oldu. McKinsey Global Enstitüsü tarafından kısa süre önce
yapılan bir araştırmaya göre, 2030 yılında Hindistan'da istihdamın yüzde 70'i
şehirlerde yaratılacak ve 590 milyon kadar Hintli bu şehirlerde yaşayacak.
Rapora göre yeterli sayıda konut ve ticari alan sağlamak için Hindistan'ın her
sene Chicago büyüklüğünde bir şehir inşa etmesi gerekiyor. Ama Hindistan'ın
böyle bir planı yok ve şehirler hali hazırda yeni göçler altında ezilmeye devam
ediyor. Özellikle şehre yeni gelen fakir insanlar için konut sıkıntısı had
safhada. Bu yüzden Hindistan gecekondu nüfusunun en fazla olduğu ülke haline
geldi.
Şehir planlaması
konusunda sık sık hükümetle birlikte çalışan Kentsel Tasarım Profesörü
T. Ravindran, "Kentsel gelişimle ilgili radikal bir planlamaya
ihtiyacımız var. Fikir eksikliği yok. Sadece bu fikirler uygulanmıyor" diyor.
Hindistan'daki şehirlerin çoğu gibi Delhi'de bina yönetmelikleri ve imar
kanunları, çok daha küçük bir şehre göre düzenlenmiş. Bu yönetmelikler,
genişlemeyi teşvik etmeyen politikalara sahip. Pek çok semtte inşaat izni beş
katla sınırlı. Birçok bölgede bu kadar kata bile izin verilmiyor. Arazilerin
kontrolü büyük ölçüde devletin elinde ve bırakın fakirleri, zenginlerin veya
orta gelirlilerin oturacağı evler yapmak için bile izin almak çok zor.
Hindistan'daki şehirlerin harap durumu, bir bakıma belli bir politikadan
kaynaklanıyor. Hint hükümetleri yıllar boyunca yeni gelenler için şehir hayatını
pahalı ve katlanılmaz yaparak göçün önüne geçmeye çalıştı. Bu politikaların
dayanağı, kısmen de olsa Gandi'nin Hindistan'ın kırsal
bir ülke olması gerektiği şeklindeki inanışıydı. Ama merkezden
planlanan sosyalist kalkınma anlayışının da bunda payı var. Sarkar'ın ailesiyle
birlikte yaşadığı bu küçük dairenin olduğu gecekondu mahallelerinin dışında ucuz
konaklama seçenekleri bulmak neredeyse imkânsız. Çünkü yasal olarak böyle bir
bina inşa etmek çok zor. Ekonomist ve şehir planlama uzmanı Sanjeev
Sanyal, "Fakirler için bina inşa etmek istesem, mevcut imar
yönetmelikleri yüzünden bundan kâr elde edemem. Karşılanmayan bir talep var ve
bu talebi karşılamanın tek yolu, yasalara karşı gelmek" diyor. Yıkılan binanın
sahibi Amrit Singh, yasaları çiğneyerek amacına ulaşanlardan.
Delhi polisine göre hakkında açılmış 25 dava bulunuyor.
Şehrin
gecekondularında ve köhne binalarında yaşam koşulları ne kadar kötü olursa
olsun, köylülerin arkalarında bıraktıklarından daha iyi. Geçtiğimiz günlerde
yayımlanan bir rapora göre, şehrin berbat bir altyapısı olmasına rağmen köylerde
yaşayanların yüzde 65'inin, şehirlerde yaşayanlarınsa yalnızca yüzde 11'inin
evlerinde tuvalet yok. Şehirlerde su tesisatı ve düzgün bir kanalizasyon
sistemine erişim de daha yüksek. Bir şehir morgunda işçiler, geldikleri
köylerine geri göndermek için binada ölenlerin tahta tabutlarını hazırlıyordu.
Batı Bengal'in bir köyünden gelen 27 yaşındaki Shahen Shah'ın
ve 13 yaşındaki Biharlı Iftikhar'ın naaşları doğuya yol alacak
trene yüklenecek. Ama yıkıntılardan sağ çıkanların çok azı onlara eşlik etmeyi
planlıyor. Şehirdeki en tehlikeli bina bile, köydekinden daha değerli.
Manoj Sarkar, "Hayatımız artık burada. Başka bir yerde
yaşayamayız" diyor.