Büyük Depremlerden Alınan Dersler



Her zeminde, zemine uygun bina yapılabildiğini Japonya’da gördüm ve yaşadım. Bizde sürekli olarak sağlam zemin edebiyatı yapanlara veya çürük binalar yapabilmek için sağlam zemin diye kıyılara, ormanlara ve tarım alanlarına göz koyanlara Allah akıl ve fikir versin! Hálá bu tür "duygusal" saplantılarımızdan kurtulamadığımıza göre depremlerden yeterince ders alamamışız. Aslında almamız gereken dersleri bile henüz tam olarak belirlemiş değiliz.

2005 yılı ocak ayında Japonya Uluslararası İşbirliği Ajansı’nın (JICA) daveti üzerine Kobe Depremi’nin 10’uncu yıl dönümü etkinlikleri için Japonya’daydım. Denizdeki fayın üstü doldurulup yapay bir ada yapmışlar ve bu adanın üzerine birçok konut ve tesisle birlikte çok katlı dev konferans merkezleri oturtmuşlar. Bu merkezlerin birinde kafeteryada otururken emekli bir Japon profesörden nazar boncuklu bir anahtarlığa karşılık "Büyük Hanshin Depremi’nden Alınan Dersler" adlı bir kitabı hediye olarak aldım.

Bu kitabı 1999 İzmit-Gölcük Depremi’nin yıldönümü nedeniyle size tanıtmak ve bir de iyi bir haber vermek istiyorum. Çünkü bu kitap, Kobe Depremi sonrası yaşananlardan öğrenilenlerin tüm dünya halkıyla paylaşılması için hazırlanmış. Bizim için, bir gün "İzmit-Düzce Depremlerinden Alınan Dersler" gibi özeleştiri yapabilen ve hoş olmayan gerçeklerimizi de hiç çekinmeden ortaya koyabilen bir kitap yazabilecek kadar, hálá depremlerden alacak birçok dersimiz var.

Kitabın önsözünde belirtildiği gibi Kobe Depremi’nin üzerinden uzun bir süre geçmesine rağmen şehirde halen yeniden yapım çabaları devam etmekte. Şimdiye kadar yıkılan binalar tekrar inşa edildi ve halkın yaraları sarıldı. Dışarıdan bakıldığında, bu iyileşme çabaları büyük bir başarı olarak görülebilir. Ancak, depremzedelerin refah düzeyleri ve piyasalarının canlılığı gözden geçirildiğinde, hálá birçok iyileşme zorluğu ve sorunlar yaşanıyor. Japonlar gelecekteki afetlere hazırlıkta yararlanılması için bu sorunlarını tartışmaya devam ediyor.

Birçok gelişmiş ülkenin aksine Japonya’da ulusal kaynaklar, deprem mağdurlarına yardım amaçlı kullanılamaz. Tayfun ve deprem gibi afetler için ayrılan yardım fonları yok. Bu eksiklik, Kobe’de depremin vurduğu bölgelerde evlerini kaybeden mağdurlar için izlenen politikada da göze çarpmakta. Zira otoriteler depremzedelere tazminat ya da para yardımı sağlamadı. Hükümet; konut sahibi olmanın kişiye özel bir mal sahipliği olduğunu, dolayısıyla toplanan vergilerle oluşturulan fonların kişisel refah için harcanmaması gerektiğini açıkladı, ancak bu politikayı daha fazla sürdüremedi. Yine de mağdurların kişisel gönençlerine gereken önem verilemedi.

Yakın bir gelecekte Tokyo’da büyük bir depremin meydana geleceği ön görülmekte. Sonuç olarak, Japonlar için Kobe Depremi’nin iyileştirme sürecinin eleştirel değerlendirilmesi, sadece geçmişe ait olmamakla birlikte hem bugünün, hem de geleceğin yararına göz önünde bulundurulması gereken önemli bir mesele. Benzer bir şekilde, İstanbul açıklarında yıkıcı bir deprem beklerken büyük can ve mal kaybı pahasına 1999 depremlerinden aldığımız dersleri net bir şekilde ortaya koyabilmemiz ve değerlendirebilmemiz gerekiyor.

Bana verilen kitap, Kobe Depremi’nin ardından yeniden yapılandırma sürecine dáhil olanlar tarafından yazılan "Büyük Hanshin Depremi’nden Alınan 100 Büyük Ders" isimli eserden seçmelerin İngilizce bir tercümesiydi. Bu kitabı İstanbul Büyükşehir Belediyesi Afet Koordinasyon Merkezi (AKOM) geçenlerde Türkçeye çevirerek yayımladı. Ona AKOM’un web sitesinden veya www.ibb.gov.tr/IBB/DocLib/pdf/AkomHaftalik/hanshinkitabi.pdf adresinden ulaşabilirsiniz. Kitapta yanmaz şehirlerden sigortaya, çevre, sağlık, konutlar, tarihi eserler, tahliyeden şehir planlamasına, depremden sonraki yalnız ölümler "Kodokushi"den deprem anında güvenle durabilen hızlı trenlere kadar birçok sosyo-ekonomik konuda ilginç ve yararlı bilgiler bulunuyor.

Prof. Dr. Mikdat KADIOĞLU