"Bütün Planlama Öğrencileri Birleşelim"



TMMOB Şehir Plancıları Odası Ankara Şube öğrenci komisyonu tarafından hazırlanan ve TMMOB Şehir Plancıları Odası yaz eğitim kampında öğrencilerin görüş ve önerilerine sunulan Öğrenci Komisyonu Kuruluş Deklarasyonunu, tüm planlama öğrencilerini birlik olmaya ve kamu yararını gözetmeye çağırıyor.

Şehir Plancıları Odası Öğrenci Komisyonu Kuruluş Deklarasyonu'nun tamamı ise şöyle:

"Dev fabrika son sürat çalışıyor, göz alıcı ambalajlarla birbirinin aynısı kimliksiz kentler satışa hazır.

Kentsel sorunlardan mı bahsediyorsunuz?

Onlar küçük birer seri üretim hatası.

Eski kent merkezi mi?

Eski ise yenilemek gerek, hemen yıkıp yenileyelim!

Eski sakinler mi? Alt gelir grupları mı?

Kentin çeperinde onlar için fazlasıyla yerimiz var.

Kendinizi güvende hissetmiyor musunuz?

AVM’lerimiz, korunaklı konutlarımız ve güvenlik kameralarımız sizleri bekliyor.

Çevreyi tahrip mi ediyoruz?

Evet, ama tamamen yasal yollarla.

Artık memleket hasreti bitti, çünkü bütün memleketler birbirinin aynısı!

Kokuşmuş düzene, sistemin pazarlayıcılarına isyan ediyoruz: Kentlerimiz de ruhlarımız da satılık değil!

İçinde yaşadığımız kent mekânları, toplumun bedenidir. Bu bedene yapılan her müdahale, mekânlarda oluşan her deformasyon; toplumu, kentin ruhunu, etkiliyor. Bizler şehir plancıları olarak bu bedenden sorumluyuz.

Biz şehir planlama öğrencileri;

- Mevcut sistemin dayattığı piyasacı planlama anlayışına,

- Yalnızca kentlerin pazarlanması için planlama yapılmasına,

- Planlamanın adaletsiz kaynak aktarım aracı olmasına,

- 'Planlı' bir şekilde doğanın tahrip edilmesine karşıyız.

Mevcut kapitalist sistemin devamlılığı tüketim eyleminin sürekliliğine bağlıdır. Tüketim eylemini kutsallaştıran bu sistem, doğayı her daim sömürülecek bir kaynak olarak görmektedir. Bu anlayışın sonuçlarından biri olarak pervasızca yapılan müdahaleler doğaya kalıcı zarar vermektedir. Doğal kaynaklar ne tüketilecek sonsuz metalardır ne de hükmedilecek düşmanlardır. Planlama kararları ile bu anlayış meşrulaştırmamalıdır. Kentler doğaya karşı oluşumlar olarak değerlendirilmemeli, mekânsal planlamada alınacak kararlarla doğa ile kent arasındaki duvarlar kaldırılarak insanın doğanın bir parçası olduğu anlayışı benimsenmelidir.

Kentler yalnızca üst gelir gruplarına yönelik olarak tasarlanan mekânlar değildir. Kenti pazarlanabilen obje olarak gören mevcut anlayış; kent yoksullarının yaşadığı mekânları, kentin gizlenmesi, dönüştürülmesi, 'soylulaştırılması' gereken 'kusurlu' alanlar olarak görmektedir. Kentler içinde yaşayan tüm insanlar için tasarlanır ve planlama, toplumun bütününü kapsamalıdır. Bu bağlamda kent yoksulluğu ve yoksunluğu dikkate alınarak, kamusal hizmet sunumu adil bir şekilde sağlanmalıdır.

Planlama, mülkiyetin nasıl özelleştirileceğini düzenleyen ve rantı muktedirlerin hizmetine sunmak aracıyla barınma hakkını gasp eden bir araç değildir. Günümüzde hemen her kentte konut stoğu fazlası olmasına rağmen birçok insanın temel insani bir hak olan barınma hakkından mahrum bırakılması bu anlayışın bir sonucudur. Barınma hakkı olmaksızın diğer temel hakların mevcudiyetinden söz etmek olanaksızdır. Mevcut devletlerin bu soruna getirdiği çözümler göz boyamanın ve günü kurtarmanın ötesine geçmemektedir. Oysa ki toprak, özel mülkiyete konu olamayacak kadar önemlidir ve bu yüzden kamusal olmalıdır. Bu bağlamda, biz plancıların rolü temel hakların sağlanması sürecinde sosyal adalet dengesini gözetmektir.

Günümüzde toplumsal sorunlardan uzak bir planlama anlayışı yaygındır. Bu piyasacı anlayışta, şehir plancıları önceden hazırlanmış planlara imza atan memurlar olarak kullanılmaktadırlar.

Biz şehir plancıları;

- Bürokraside niteliksiz ve aciz bir teknokrat olmamalıyız,

- Akademide toplumdan kopuk pasifist bir tavırla bilgi birikimimizi yalnızca rekabet aracı olarak görülen makalelere dökmemeliyiz,

- Piyasada ise rantı muktedirlere dağıtan piyasanın kirli bir eli olmamalıyız.

Planlama alanında karşılaştığımız sorunlara ek olarak, öğrenciler olarak bizler üniversitelerde de sistemin sebep olduğu sorunlarla karşı karşıyayız. Üniversite eğitiminin bilimsellikten, özgür düşünceden uzaklaştığı, eğitimin alınıp satılabilen bir meta haline getirildiği bir ortamdayız. Üniversite yönetimleri; asıl görevi olan öğrencilerin eğitim mekânını geliştirmek ve öğrencilerin sosyal, kültürel, bilimsel faaliyetlerini desteklemek yerine, öğrencilerin söz, yetki, karar hakkını elinden alarak bilimsel üretim mekânlarını rekabetçi bir anlayışla piyasaya açmaktadırlar. Bizlerin eğitim mekânları olan üniversitelerimize yönelik bu saldırılar karşısında örgütlü bir tavır geliştirmemiz zorunludur.

Toplumcu planlama anlayışını savunan planlama öğrencileri olarak bizler, piyasanın dayattığı koşullar karşısında tek çözümün örgütlü mücadele olduğunu düşünüyoruz. Bu örgütlü bilinç ile mevcut sistemin dayattığı koşullara göre değil, kendi ilkelerimiz doğrultusunda bir planlama anlayışının uygulanabileceğinin mümkün olduğuna tüm devrimci duygularımızla inanıyoruz.

Bu çerçevede kurulacak planlama öğrencileri örgütlülüğü;

- Her türlü piyasacı ve rantçı uygulamalara tepki gösteren,

- Sermaye taleplerini değil kamu yararını gözeten,

- Eğitim, sağlık, barınma gibi temel ihtiyaçların metalaştırılmasının karşısında olan, özerk ve demokratik bir üniversiteyi savunan,

- Şehir Plancıları Odasının bünyesinde, özgür bir karar alma mekanizmasına sahip olan bir örgütlülük olmalıdır.

Tüm planlama öğrencilerini örgütlü mücadelemize davet ediyoruz;

Bütün planlama öğrencileri birleşelim!"