Bursa’da ‘Anadolu Arastası’



Cumhuriyete sevdalı arkeologlarımızdan Prof. Ufuk Esin’i 2008 başlarında 75 yaşındayken yitirmiştik… Giderek tırmandırılan şu “etnik ayrılık”çılığın Anadolu’ya ne denli “yabancı” olduğunu, yaşamıyla bütünleştirdiği tarihçiliğinin bilgeliğiyle özetle şöyle belirtmişti: “Biz aslında kültürlerin mozaiği değil, binlerce yıllık birlikteliklerimizin yarattığı Anadolu alaşımıyız.. Mozaik dağılabilir; alaşım ise ortak yaşamın ürünü olan tüm kültürlerin kaynaşmasıdır; asla dağılmaz; dağıtılamaz...”

İkide bir “farklılıklarımız zenginliğimizdir” diyerek sözde “etnik barış”! adına “ayrılıkları vurgulama” yarışına giren siyasetçilerimiz; “demokrasi”yi bile sadece “etnik özgürlük” olarak görmeye başlayan “aydın”(!)larımız… Hocamızın bu “bilimsel” gözlemini ne zaman kavrayacaklar? Nüfus sayımında bile “etnik köken” araştırmasını önerebilecek kadar Anadolu gerçeğini yadsıyanlara, “alaşım”ın tarihsel ve çağdaş onurumuz olduğunu, bu nedenle “Cumhuriyet”in de kültürel temelini oluşturduğunu nasıl anlatabileceğiz?

‘Nilüfer’in kıyısında...

Bursa’nın Nilüfer Belediyesi, bu “yaşamsal” sorulara son yılların belki de en anlamlı “kültürel proje”siyle yanıt veriyor... Farklılıklarımızın değil, “alaşım”laşan kültürlerimizin “ortak zenginliğimiz” olduğu bilincini “kuşaktan kuşağa” yaşatacak bir “uygarlık yerleşkesi” yaratıyor... Balkanlar’dan Kafkaslar’a, Bursa’ya gelerek kentin “hemşeri”si olmuş insanlarımızla birlikte “Anadolu Arastası”nı kuruyor...

“Balat” semtinde, Nilüfer Deresi’nin kıyısındaki 163 dönümlük arazide planlanan proje için Belediye Başkanı Mustafa Bozbey şunları söylüyor; “Çağlar boyu bize asıl kimliğimizi kazandıran beraber yaşama kültürümüzü ve tüm değerlerini Anadolu Arastamızda yan yana ve içi içe sergileyerek Bursa’nın toplumsal zenginliğine ve turizm dünyasına elbirliğiyle kazandırmayı hedefliyoruz”…

Aynı hedefin “proje raporu”nda ise yurdun hemen tüm yörelerinden “geleneksel mimari”nin ve “özgün alışveriş mekânları”nı barındıran “arasta”ların yer alacağı “yerleşke” için esin kaynağı olan “Anadolu erdemleri” özetle şöyle anımsatılıyor:

“Anadolu için toplumsal barış ve dostça beraberlik bir özlem değil, binyılların ‘yaşam biçimi’dir. Bu birlikteliğin mayası ise ortak üretim ve üleşimdir. Anadolu Arastası’nda tüketim dünyasının yozlaştırıcı alışkanlıkları yerine, üretim uygarlığının tarihsel gelenekleri yeniden anımsanarak kutsanacak; Bursa’da tüm yurdu kucaklayan bir buluşma merkezi yaratılacak”…

İşte bu duygularla tasarlanan projeye “arasta” denilmesinin nedeni ise geleneksel “çarşı-pazar” uygarlığımızı unutturmaya başlayan “alışveriş merkezleri”ne karşı, yine Anadolu’nun bin yıllara uzanan kentsel zenginliğini yaşatabilmek… “Arasta” kavramı, hemen tüm tarihi kentlerimizin ortak zenginliği olarak, sosyo-kültürel ortamların merkezleri konumundaki “eski çarşı”lar ve kültürel “yaşam alanları”nı tanımlıyor. Yurdun tüm bölgelerinden yöresel ürünlerin “AVM rafları”ndan sadece “bakarak” değil, arasta dükkânlarından ve o yörenin kültürüyle yetişmiş insanlarla “konuşarak” hatta “sohbet” ederek alınması, projenin amaçları arasında yer alıyor...

Nitekim Anadolu Arastası projesinin bu düşünceler içinde “Bursa”ya ne denli yakıştığı da aynı raporlarda şöyle açıklanıyor: “Bu kent, zengin bir sosyo-kültürel buluşmayı ağırlamaktadır… Osmanlı başkentliğiyle bezenen tarihsel derinliğiyle birlikte, son 50 yılda göçle gelen farklı, ama ‘akraba’ kültürlerin hoşgörü ve dostluk kentine dönüşmüştür. Kültürel hakların, kentli haklarıyla birlikte gözetilmesini temel alan proje, tüm kimlik değerlerini ortak bir ‘rekreasyon ve turizm projesi’ olarak Bursa’nın ev sahipliği zenginliğine kazandıracaktır”…

‘Utumlu komşuluk’lar..

Projenin “mimari” yaklaşımlarına gelince...

Belirlenen kültür coğrafyasının geleneksel mimari çeşitliliği, belli bir yerleşme düzeni ve “uyumlu komşuluklar” içinde yansıtılacak; sadece sunulan hizmetler, kültürel etkinlikler ve yöresel değerlerin paylaşımı değil, mimarlık ve mekân kültürü açısından da farklı bölgelerin özgün değerlerini “bir arada” görme, algılama ve tanıma olanağı yaratılmış olacak... yerel mutfaklardan farklı, bölgesel karakterlere göre hizmet verebilecek yazlık ve kışlık mekânlara sahip yeme-içme tesisleri; el sanatları üretim ve eğitim (kurs) mekânları; sergileme ve satış üniteleri bulunacak...

Yöresel kültürler, diller, lehçeler, müzikler, gelenekler, masallar, efsaneler, oyunlar gibi zenginliklerin bilimsel açıdan ele alınarak araştırma-inceleme-yayın vb. çalışmaların yapılabileceği bir “Avrasya Kültürleri Enstitüsü”nün de Uludağ Üniversitesi’yle işbirliği içinde kurulması düşünülüyor...

Bütün bunların yine Bursa’daki “hemşeri dernekleri”yle proje ortaklığı içinde gerçekleştirilmesi, Anadolu birlikteliğinin demokratik dayanışma içinde yaşama geçirilmesini sağlıyor...