Bu Tarihe Vagonlar Girecek!

İstanbul'da Yenikapı sahilinde uzun süredir hummalı bir çalışma yapılıyor. Trenle Samatya'dan Kumkapı'ya doğru giderken camdan bakarsanız göreceğiniz bu alan, Indiana Jones filmlerinden birinin seti değil. Burada dünyanın en önemli arkeolojik kazılarından biri yapılıyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin Metro inşaatı ve Ulaştırma Bakanlığı'nın yürüttüğü Marmaray projesi, Yenikapı'daki bu bölgede buluşacak.

Bölge, 1. derecede SİT alanı olduğu için ilk kazmayı arkeologlar vurdu. Kazdıkça yeni bulgular, buldukça çok kıymetli eserler çıkıyor. İstanbul'un kuruluşundan itibaren hemen hemen tüm dönemlere ait kalıntılar var. Kazının büyük sürpriziyse kayıp Konstantin surlarının çok sağlam 60 metrelik bir parçası. Konstantin surlarının kara tarafında kalmayıp kısmen deniz tarafında da devam ettiği, limana kadar geldiği ve burada sonlandığı bu çalışmayla kanıtlanmış oldu.

5 bin parçalık envanter
Kazılarda şimdiye kadar bulunanları sıralarsak: İstanbul'un kuruluş dönemine ait en eski surlar, Teodosius Limanı'nın sınırı, mendirek ve üzerindeki sur tam olarak ortaya çıktı. Limanın ana gövdesinin etrafındaki çeşitli uzantılar bulundu, bunların arasında bir de sarnıç ve sarnıcın altında şimdilik ne amaçla yapıldığı bilinmeyen bir tünel var. Limanda çok iyi korunmuş gemi kalıntılarının yanı sıra, gemi makaraları, taş çapalar, Osmanlı dönemine ait mimari kalıntılar ve bir de yol gün ışığına çıkarıldı.

Deri sandaletlerden sikkelere, kandillerden amforalara 5 bin civarında envanterli yani müzede sergilenebilecek eser var. Bulunan parçalar 4. yy'dan başlayıp 12. yy'a kadar uzanan skala içinde çeşitlilik gösteriyor. Sadece çanak çömlek gibi toprak eserler değil fildişi ya da cam eserler de var. Bulunanlar, kazı alanında çeşitli belgeleme aşamalarından geçiyor ve sonra İstanbul Arkeoloji Müzesi'nin depolarına kaldırılıyor.

Tarihe ışık tutacak
Teodosius Limanı, Doğu Roma İmparatorluğu'nun başkentini yani Konstantinopolis'i Konstantinopolis yapan en büyük ticaret limanı. Bugünkü adı Bayrampaşa deresi olan Dikos Deresi'nin aktığı bölgeye kurulmuş. Varlığı önceden bilinen bu liman somut olarak bulundu, artık harita üzerine oturtulabiliyor. Konstantinopolis en şaşaalı döneminde 1 milyon nüfusa ulaşmıştı. Bunun sebebi de bu liman. Çünkü buraya İskenderiye'den tahıl getiriliyor ve şehrin besin ihtiyacı karşılanıyordu. Bu sayede nüfus arttı ve şehir büyüdü. Liman şehri besledikçe şehir, şehir büyüdükçe liman büyüdü.
Limanlara kasten ya da kazaen atılmış malzemelerden buradaki hayatın seviyesi, kullanılan malzemelerin nerelerden geldiği, kısmen ticaret ağının genişliği, büyüklüğü hakkında bilgiler elde edilecek. Bölge liman olduğu için çok çabuk mille dolmuş. Bunun için en iyi korunmuş organik eserler de buradan çıkarılıyor. İnsanların o dönemde giydikleri sandaletler, kısmen giysi parçaları, yedikleri kestanenin kabuğuna kadar besin maddeleri sağlam bir şekilde korunmuş. Burada yapılan çalışmayla dünya tarihinin bir bölümüne ışık tutacak önemli bilgiler ortaya çıkıyor. Burası bir liman olduğu için bir 'genelev' kalıntısına rastlanması bile bekleniyor.

Osmanlı'da barınak
Doğu Roma İmparatorluğu'nun gücünün azalmasıyla küçülen liman doldurulmuş. Osmanlı dönemindeyse küçük bir kayıkçı barınağına dönmüş. Etrafı hafriyat alanı olarak kullanılmış. Hatta Laleli Camii'nin yapımında çıkarılan toprak buraya dökülmüş. İstanbul'un fethinden sonra büyük bir imar çalışması başlatan Osmanlı İmparatorluğu buraya Ermeni yapı ustalarını yerleştirmiş ki Bizans döneminde Konstantinopolis'e Ermeniler'in yerleşmesi yasaktı. Burası daha sonraları meşhur Langa Bostanları olarak tarif edilmiş ve tarım amaçlı kullanılmış. Buradan çıkan eserler sayesinde Osmanlı'nın sosyo-ekonomik durumunu okumak da mümkün.

İnsanlığın gelişimindeki sır bile bu limanda saklı
Boğaz'ın iki yakasını raylı tüp geçitle bağlayacak olan Marmaray projesinin ve Metro inşaatının buluştuğu bu alanda, İstanbul'da bugüne kadar rastlanan en önemli arkeolojik bölge ortaya çıktı. Burayı önemli kılan unsurlardan biri de bulunan gemiler. Dünyada bir eşi olmayan bu gemileri çıkartmak ve incelemek üzere Texas A&M Üniversitesi Sualtı Arkeolojisi Enstitüsü'nden gemi batıkları konusunda uzman Doç. Dr. Cemal Pulak çağırıldı. Pulak'la gemileri ve onları bu kadar önemli kılan özelliklerini konuştuk.

Bu çalışma için davet aldığınızda bulacaklarınız konusunda tahmininiz var mıydı?
Bu gemiler 1000 yılı civarında batmış. Bizim kazdığımız ve Bodrum Müzesi'nde sergilenen 1025 yılına ait bir gemi var. Birbirine yakın tarihli olduğu için benzer bir şey bulacağımı zannettim. Geldiğimde büyük bir hayretle gördüm ki diğer batıkla arasında sadece 25 yıl olmasına rağmen tamamen farklı bir yöntemle yapılmış. İlk gemiye bakarken biraz ilerisinde başka birtakım kaburga parçaları gördüm. Buradaki arkadaşlar bunun devamı gibi düşünüyordu. İncelediğimde anladık ki farklı bir gemi. Ve bir sürpriz daha. Kaburgası ince ve kürekle hareket ediyor. Bizans döneminde bilinen, kürekle hareket eden gemi yoktu. Kürekle hareket eden gemilerin yapım teknolojileri çok farklı. Çok heyecanlı bir durum.

Tsunami değil

Farklı yapım tekniklerinin sizi neden bu kadar heyecanlandırdığını biraz açar mısınız?
Gemi, insanoğlunun uçağı icat edene kadar yaptığı en büyük seyyar ve kompleks yapıdır. Önceleri dışı yapılan gemilerin içine sağlamlaştırmak için destekler konuluyordu. Daha sonralarıysa gemilerin önce omurgaları yapıldı üzerine gövdeleri oturtuldu. İki tarz arasındaki geçiş Bizans dönemine denk geliyor, ama nasıl olduğunu bu gemileri bulana kadar bilmiyorduk. Ayrıca sadece nasıl geçtikleri değil neden geçtikleri de önemli. Teknolojinin nasıl ve niçin değiştiği konusunda bilgiler şimdi buradan elde ediliyor. Burada sadece gemi değil mühendisliğe geçişi ve insanlığın gelişimini görüyoruz. Ayrıca bu gemiler son derece iyi korunmuş.

Gemilerin tsunami sonucu battığı haberleri yazıldı bazı gazetelerde. Bu sonuç kesinleşti mi?
Buradaki yedi geminin batış nedeni kesin değil ama benim görüşüm fırtınadan battığı yönünde. İlk kazdığımız gemi nispeten derin suda ve tamamen yüküyle battığı için suyun altında kalan yükün hepsi korunmuş. Fırtına nedeniyle sallanarak içindeki yükün kırıldığını ve gemi dibinde biriktiğini düşünüyorum. Tsunami olsaydı, o büyük dalgalar bir veya iki kere çarpar ve alıp gemiyi uzak bir noktaya parçalayarak atardı. Oysa bu gemiler çoğunlukla sağlam. Büyük bir olasılıkla hepsi aynı büyük fırtınada batmış. Sedimentolog arkadaşımız Doğan Perinçek de benim görüşüme katılıyor. Çünkü bütün bu gemilerin aynı kum tabakası içinde olduğunu buldu.

Bulunan gemilerin hepsi ticaret gemisi mi?
Bazıları ticari ama ticari olmayan, kürekle çalışan başka gemiler de var. Bunlar son derece ender bulunan örnekler. Ortaçağ'a ait en eski çektiriyi burada bulduk. Çektiri kürekle hareket eden, çok daha ileri teknoloji ve amaçla yapılan bir araç.

Kum korumuş

Sualtındaki batıklar konusunda uzmansınız, bunlar da gemi ama sualtında değil. Durum işinizi kolaylaştırdı mı?
Sualtında batık bulduğumuzda yavaş yavaş üstü örtüldüğü için parçalanmış oluyor ve dağılıyor. Halbuki burada gemilerin üzeri fırtınadan dolayı kumla örtüldüğünden o kısım hiç bozulmadan korunup gelmiş. Burada en önemli şey geminin üç boyutlu olarak korunmuş olması. Çalışmaların yavaş gitmesi normal, çünkü bunu üç boyutlu olarak kaydetmek zorundayız. Gemide hiçbir çizgi düz olmadığı için boyutlandırmak uzun sürüyor. Her kıvrımı kaydetmek için binlerce nokta alıyoruz. Bilgisayar programlarıyla kayıt alma işlemi aylar sürüyor.

Burada başlaması gereken önemli bir inşaat projesi de var. Gemilerin alandan kaldırılması ya da üzerinin örtülmesi çalışmaları hızlandırmak için bir çözüm olabilir mi?
Arkeoloji kaldırma demek değildir. Kaldırıldıktan sonra onu herkes inceleyebilir ama kaldırılma sırasında birtakım bilgiler kaybolur, geri getiremezsiniz. Gemi arkeolojisinin çok farklı bir durumu var. Çünkü mimari bir kalıntıyı söküp yeniden monte edebilirsiniz. Taşlar deforme olmaz. Gemi zaten yapılırken ahşap elemanlar kıvrılarak, zorlanarak yerlerine oturtulduğundan bu tip kalıntılarda açılmalar oluyor. Açılmamış olanlar da dokunduğunuz zaman açılıyor. Bu kalıntılar su yemiş ve doymuş. Dokunduğunuz zaman parçalanıyor. Bunu kaldırmak demek geminin şeklinin değişmesi demek. Sentez ve yorum yaparak yerinde incelemezseniz deformasyona uğrar. Arkeolojik eserler bize verdiği bilgi oranında önemlidir.

Surlar kesilerek taşınabilir mi?
Konstantin surlarının bulunduğu alanın adı 100 ada. Bu bölgede bulunan surların ve diğer mimari yapıların kesilerek kaldırılması önerisi tartışılıyor. Surlar kesilip kaldırılırsa inşaat başlayabilir ve bittiğinde tekrar yerine konabilir. Burada inceleme yapan uzmanlarsa, homojen bir mimari tarz olmadığı için bu surların kesilemeyeceğini açıkladı. Ayrıca burada Konstantin surunun yanı sıra iç içe geçmiş başka mimari yapılar da var. Örneğin burada bulunan sarnıcın altından tünel geçiyor. Sarnıç kaldırılırsa tünel nasıl korunacak? Bu sorular yanıtlanmayı bekliyor...