BRIC Devri Kapanıyor mu?



Bundan on yıl kadar önce Amerikalı bir finans uzmanı BRIC kısaltmasını markalaştırmıştı. Bu ülkelerden Brezilya ve Rusya zengin hammadde kaynakları sayesinde küresel yatırımcının ilgisini çekerken, nüfusu bir milyarın üzerinde olan Çin ve Hindistan ucuz işgücü, dolayısıyla da düşük üretim maliyeti vaat ediyordu. Aradan beş yıl geçtikten sonra genç sanayi ülkelerinin global büyüme hızına katkıları klasik sanayi ülkelerini geride bırakmıştı. Ancak, Deutsche Welle Türkçe'nin haberine göre, son zamanlarda büyüme motoru teklemeye başladı. Çin’in ticaret bilançosu yıllardır ilk kez açık veriyor. Diğer BRIC ülkelerinin de ekonomik sorunları büyüyor. Üretimleri düşüyor. Deutsche Bank’ın genç sanayi ülkeleri uzmanı Maria Laura Lanzeni durumu abartmamak gerektiği görüşünde.

“Açıklanan rakamlar 2011 yılına ait. Görebildiğimiz kadarıyla 2012 yılının ikinci yarısında büyüme hızlanacak. Yılları bir önceki ya da bir sonraki yılla kıyaslamak doğru değil. ‘Kriz öncesi’, ‘kriz sonrası’ ile kıyaslanmalı. Bu durumda Çin ve Hindistan başka olmak üzere sanayileşmişliğin eşiğindeki ülkelerin dinamik gelişmelerini sürdürecekleri görülecektir.”

Büyümeyi frenleyen faktörler

Çin ve Hindistan 2012 yılı tahmini büyüme hızını %7 ila %7,5’a indirdi. Klasik sanayi ülkelerine kıyasla astronomik sayılabilecek bu rakamlar çift haneli büyüme oranlarının kaydedildiği dönemlere göre ise nispeten düşük kalıyor. Büyümeyi frenleyen faktörlerin başında, Çin ve Hindistan’ın yüksek miktarlarda ithal etmek zorunda oldukları hammaddelerin pahalanması.

Brezilya ise, yüksek oranlarda artan ücret maliyeti, enflasyon ve yurt dışından bol sermaye alması nedeniyle parasının değerlenmesinden muzdarip. Batılı yatırımcı, kriz nedeniyle paranın ucuzlatılıp faizlerin düşürüldüğü ülkesinde kar etme imkanı göremediği için sermayesini bu ülkelerde değerlendiriyor.

Rusya’nın gelişmesini ise, ham petrole olan tek yanlı bağımlılık engelliyor. Rus ekonomisinin acilen modernize edilip çeşitlendirilmesi gerekiyor. Ancak yolsuzluk ve devletin iş hayatına sürekli müdahalesi yatırımcıyı ürkütüyor. Zengin Rus parasını yurt dışına kaçırıyor. Sadece 2011 yılında Rusya’dan 85 milyar dolar çıkarıldığı tahmin ediliyor.

Buna bir de kalkınmışlığın eşiğindeki ülkelerin Batı’nın borç krizinden nasiplerini almış olmaları ekleniyor. BRIC ülkeleri kriz ülkelerine eskisi kadar ihracat yapamıyor ve yurtiçi talep de bu açığı kapatmaya yetmiyor.

Dünya ekonomisinin lokomotifi

Maria Laura Lanzeni ise genç sanayi ülkelerinin bundan böyle de dünya ekonomisine itici güç olacağı kanaatinde.

“Bütün sanayi ülkelerinin resesyona sürüklendiği küresel ekonomik kriz sırasında da genç sanayi ülkeleri pozitif büyüme hızını yakaladı. Sanayi ülkeleriyle BRIC ülkeleri arasındaki büyüme hızı farkının olduğu gibi kalacağını tahmin ediyoruz. BRIC ülkelerinin dünya ekonomisine lokomotif olup olamayacağı ise ayrı bir konu. Çin ve Hindistan dışındaki ülkelerin bu rolü üstlenebileceğini sanmıyorum. Çünkü henüz yeterli ekonomik büyüklüğe sahip değiller.”

BRIC ülkeleri zaaf geçirirken gözler sanayileşmişliğin eşiğindeki diğer ülkelere çevriliyor. Uzmanlara göre bu ülkelerin küresel büyümedeki payları %25'i buluyor. Bu oran 2050'ye kadar %40'a çıkacak.

Deutsche Bank uzmanı Lanzeni hangi ülkelerin bu potansiyele sahip olduğunu şöyle anlatıyor:

“Ekonomileri büyük olup dinamik büyüme kaydeden altı ila sekiz ülke var. Örneğin Endonezya, Polonya, Meksika ve Kore. Tabii ki bu ülkelerin büyüme oranları farklı. Ama hepsi, büyük potansiyeli olan, kısmen son derece gelişmiş cazip pazarlar. Heterojen ülkeler olmakla birlikte her biri şirketler ve yatırımcılar açısından büyük cazibeye sahip.”