Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından hazırlanan ve çalışmaları 2009 yılında başlayan 1/25000 Ölçekli Çevre Düzeni Planı’na göre kırsal alanlar turizm ve betonlaşma tehdidi altında. Plan yazlık konutlar, tarım alanlarında 7-8 metre yüksekliğinde fabrikalar, plajlarda günübirlik tesisler ve lokantalar öngörüyor. Plan, Bozcaada için yalnızca turizme odaklanmış, daha fazla betonlaşma ve daha fazla nüfus öneren bir plan konumunda görünüyor.
Bozcaada'da "İmar" Yerine "İmha" Planı!
Bozcaada'nın yeni imar planına karşı imza kampanyaları başlatıldı, forumlar oluşturulup tartışmalar yapıldı, köşeyazarları konuyu köşelerine taşıyıp tartışmaya açtı. TMMOB Şehir Plancıları Odası, planın kamu yararına aykırı olduğunu belirterek, dava açtı.
Şehir Plancılarından "Bozcaada"ya Dava!
Bozcaada Forumu'ndan Mimar, Prof. Dr. Mine İnceoğlu, Bozcaada'nın yeni imar planı ile ilgili görüşlerini ve planlamada dikkat edilmesi gerekenleri, Yapı Dergisi'nin Ekim sayısında anlattı. İnceoğlu, "Planlamanın en önemli girdisi “gelecekte nasıl bir ada görmek istediğimizin yanıtı” olmalıdır. Bugünkü gelişme doğrultusunda, taş duvarlarla ya da çitlerle çevresinden yalıtılmış, sökülmüş bağlar yerine ekilmiş çimenli bahçeler içindeki kent görünümlü kimliksiz, örneğini bütün sahil kasabalarında gördüğümüz bir yitik yerleşme mi? Yoksa tarihi eserleri, binlerce yıla dayalı bağ kültürü korunmuş, İtalya’nın Toscana’sı ile yarışan kimlikli bir ada mı?" diye soruyor.
İşte İnceoğlu'nun görüşleri...
“Bağcılık ve şarapçılık Bozcaada’nın tarımsal belleğidir”
Bozcaada bir doğal sit ve tarımsal niteliği korunacak alandır. Bu iki önemli konu; “doğal sit” olma özellikleri ve “korunacak tarımsal alan” kavramı planlamanın temel ilkeleri olmalıdır. Bozcaada’nın ada oluşunun başlı başına bir değeri vardır. Bu nedenle Ada planlanmasında, klasik planlama yaklaşımlarının uygulanması düşünülemez.
Bozcaada’nın en önemli ve temel etkinliği bağcılık ve şarapçılıktır. Son yıllarda hızlı bir gelişme göstermesine karşın turizmin Bozcaada kimliğinin temel göstergelerinden biri olduğu söylenemez. Bağcılık ve şarapçılık Ada’nın tarımsal hafızasıdır. Dünya literatüründe şarapçılık sanatsal bir üretim olarak algılanır. Bu nedenle şarap üretim tesisleri bir sanayi bölgesinde toplanmazlar.
Şu nokta unutulmamalıdır. Bir tarım arazisi ya da bağ, şu sıralarda olduğu gibi ve her zaman, kolaylıkla konut arsasına dönüşebilmektedir. Ama bir konut arazisinin tarım alanına dönüşünün örneğine rastlanmaz. Başka bir deyişle bu dönüşüm bağların ve tarım arazilerinin aleyhine tek yönlüdür.
Planlamanın en önemli girdisi “gelecekte nasıl bir ada görmek istediğimizin yanıtı” olmalıdır. Bugünkü gelişme doğrultusunda, taş duvarlarla ya da çitlerle çevresinden yalıtılmış, sökülmüş bağlar yerine ekilmiş çimenli bahçeler içindeki kent görünümlü kimliksiz, örneğini bütün sahil kasabalarında gördüğümüz bir yitik yerleşme mi? Yoksa tarihi eserleri, binlerce yıla dayalı bağ kültürü korunmuş, İtalya’nın Toscana’sı ile yarışan kimlikli bir ada mı?
Şu andaki yapılaşma Ada’nın bağ, şarap ve geleneksel yapı kültürlerine hiçbir referans vermemektedir. Bu süreç devam ettiği taktirde Ada hızla sıradanlaşacak ve kimliksiz herhangi bir yer olacaktır.
Bağ alanlarına su, elektrik, telefon gibi alt yapı götürülmesi buradaki ikinci konut tatil konutu yapımını teşvik etmektedir. Bu aynen gecekondulara altyapı götürerek gecekondulaşmayı teşvik etmek gibi sonuç vermektedir. Planlamada bilinen bir kavram da sürdürülebilirlik ve taşıma kapasitesidir. Ada kaynaklarının ve özellikle turizm yönünden verebileceği kaliteli-sürdürülebilir hizmetin sınırlı olduğu unutulmamalıdır.
Bağlarda en az 1500 m²’de yapılan evler “sit alanında tarım amaçlı” koşuluyla yapılmaktadır. Bunların birkaçı dışında hepsi, yazın birkaç hafta kullanılan, bunun dışında boş kalan “tatil konutları-ikinci konutlardır”. İkinci konut olgusunun çevreyi ne hale getirdiğini görmek için Küçükkuyu-Ayvalık sahil şeridine, Kuşadası çevresine bakmak yeter. Merkez dışındaki yapılaşmada referans olarak alınması gereken özellikler, yataylık, parçalılık, sakinlik ve sadelik olmalıdır.
Bozcaada’da turizm, biraz da ulaşımın güçlüğü ve özel konumu nedeniyle, Türkiye’nin Bodrum, Marmaris, Kapadokya, Pamukkale-Hierapolis gibi yörelerine göre bir hayli geç başlamış, bu geç başlama da plansız turizme dayalı bozulmayı geciktirmiştir.
Ada’nın bir ucundan ötekine yürünebilecek kadar küçük bir yer olduğu, içme ve kullanma suyunun dışarıdan geldiği, sınırlı yeraltı sularının çimen sulama gibi gereksiz nedenlerle tükenmekte olduğu, özgün kent dokusu nedeniyle yaz aylarında bugün bile trafik sorunu yaşandığı, kurulmakta olan kanalizasyon sisteminin yalnız kasaba merkezine hizmet verebileceği, sınırlı uzunluktaki Ayazma plajının belirli sayıda kişiye hizmet verebileceği düşünülmeli, özet olarak kaynaklar yönünden “taşıma kapasitesinin” sınırlarına gelindiği dikkate alınmalıdır.
Ada’nın geleneksel olarak bağ-üzüm ve şarap adası olduğu unutulmamalıdır. Bugün de Adaya kimlik kazandıracak, onu herhangi bir yer olmaktan kurtaracak olan etkinlik bağcılık-şarapçılık olarak görülmeli ve bütün üst yapı buna göre tasarlanmalıdır.
Turizmin bir başka öğesi olan deniz ve kumsalın başka yerlerde de alternatifi vardır. Turist bir gün daha sakin, ekonomik ya da cazip bir yer bulduğunda denize dayalı turizmi terk eder. Bunun örnekleri çok görülmüştür. Aynı şey ikinci konutlar için de söylenebilir, İstanbul Tekirdağ sahilindeki pek çok tatil konutu- ikinci konut, o sahiller çekiciliğini kaybettiği için terk edilmekte ve kullanıcılar kendilerince daha sakin ve çekici yerlere yönelmektedirler.
Bozcaada bir doğal ve kentsel sit, tarımsal niteliği korunacak alan olarak tescil edilmiştir. Bu iki önemli konu; “doğal sit” olma özellikleri ve ”korunacak tarımsal alan” kavramının Bozcaada Çevre Düzeni Planı’nın da yol göstericileri olması beklenir.