Gezi için bir mimarın AVM hayali kurması mümkündür. Ama benim hayalim tek hayal olacaktır, başkasına hayat hakkı tanımam demek olsa olsa Neo-Nazi partisinin bir üye mimarının, militanının falan söyleyebileceği bir şeydir.
İster siparişle hazırlamış olsun, ister kendi başına hazırlamış olsun önce mimarlığın böyle bir şey olup, olmadığının tartışılması lazım.
AKM önemli bir belge, bir hafıza mekanı. Bu niteliği yasal olarak tanımlanmış, kurumlar da tescil etmiş.
Bu durumda önce yapının bu niteliği üzerinde kafa yormak lazım. Bunu da ancak bağımsız bir organlaşma yapabilir, tıpkı geçmişte yapıldığı gibi.
AKM'nin yıkılmasını isteyen iktidara karşı mimarlarla, proje müellifleri ile bir tür arayüz oluşturan bu kişiler değerlendirme yaptılar ve onu restorasyona ikna ettiler. "Önce yıkalım, sonra düşünelim" demek bana "önce asalım, sonra yargılayalım" demek gibi geliyor, o tarihte iktidara bu söylenmişti ve otoriter yaklaşım bu şekilde çözülmüştü.
Eğer bunu yapmazsanaz, yalnızca yıkalım yeniden yapalım (ya da burası kutsaldır, buraya dokunamazsın) derseniz, düşünceyi yasaklamış olursunuz.
AKM'de ne olduğunu, restorasyon sürecinin nasıl başarıldığını ve nasıl kaybedildiğini ne yazık ki kamuoyu bilmiyor. Otoriter yönetimlerin bir özelliği de zaten bu tür kamusal konuları muallakta bırakmaktır.
İktidar biliyorsunuzdur belki sivil girişimi yarışmaya veya yeni projeye ikna etmeye çalıştı, uzun bir süre. Amaç öncelikle mevcut yapının yıkılmasıydı.
Bu bile AKM'nin bir hafıza mekanı olarak ne kadar önemli olduğunu ve meselenin iktidar alanında değil, bağımsız bir mimari platformda tartışılması gerektiğini gösteriyor.
İstemeyerek de olsa, kabul etmek zorunda kalmıştı. Ama sonra mimari düşünce alanını imha eden bir gelişme yaşandı.
Mahkeme kararı ile böylesine deneysel, çok boyutlu, yıllarca emek verilen bir konu halledilebilir mi? Mahkeme kararı iktidarı acaip rahatlattı. "İstemiyorlarsa, yapmayın" talimatını verdi, en tepedeki kişi. Yıllarca harcanan emekler de çöpe gitti.
Elbette herkesin hayal kurmaya hakkı var. Ama bu proje eğer bir hayal değil de bir mimarlık projesi olarak değerlendirilecekse, o zaman sormak lazım.
Bu mimarlık grubu işi nasıl almış? Nasıl seçilmiş? Projeyi kim yönetiyor?
AKM'nin bir hafıza mekanı olarak niteliklerini nasıl değerlendirmiş? Bu tasarımın AKM yerine bambaşka bir yerde olmaması için bir neden var mı?
Dikkat ederseniz bu soruların cevabı yok.
Böyle bir proje bir "hafıza kırımı" anlamına gelir. AKM tartışılamaz demiyorum, tam tersine. Mimarlık keşfetmeye, sorgulamaya dayanan bir faaliyettir.
Eğer bunlar sorulmuyorsa, Gezi'ye siparişle yaptırılan "çakma kışla" projesi gibi bir mimarlık skandalı ile karşı karşıyayız demektir.