Boş Gezmeyen Kahramanlar!



Gün geçmiyor ki resmi kurumlardan arkeolojik veya doğal sitlerle ilgili olumsuz yeni bir karar çıkmasın. Kaçak yapılaşmalar yetmiyormuş gibi, ya imar planlarıyla ya da turizm tahsisleriyle ormanlık alanlar başta olmak üzere tarihi ve doğal değerlerin özel kişi ve kuruluşlara peşkeş çekilmesi için yeni yollar yaratılıyor. İşte diyorsunuz yine güzelim koylar, ormanlık alanlar kimbilir kimin çıkarı doğrultusunda yok edilecek. İçiniz sızlıyor; çaresizlik duygusuyla başedebilmek için duyarsızlığın kuytu köşelerine sığınıyorsunuz.

Saklanmak yerine...

Oysa birileri bu kadar kolay pes etmiyor. Aradan bir süre geçtikten sonra doğayı tahrip edecek bir uygulamanın yargı kararıyla durdurulduğunu okuyorsunuz küçük bir gazete haberinde. Yani birileri sizin adınıza mücadele ediyor; saklanmak yerine.

Sanmayın ki ülkenin değerleri yağma edilirken kitlesel gösteriler, eylemler yapılıyor her zaman. Bu tür tepkiler birkaç olay dışında pek görülmüş değil. Bu konuda eylemleri ve eylemlerinin ilginçliğiyle tarih yazan siyanürlü altın karşıtları Bergama köylülerini anmadan geçmek haksızlık olur. Ancak asıl büyük mücadeleyi verenler bir avuç hukukçu, arkeolog, mimar ve şehir plancısından oluşuyor. Gerçekten de, Başbakan'ın dediği gibi sayıları çok fazla değil. Ancak aldıkları sonuçlar çok büyük. Başbakan'ın, bu kişilerin ‘boş vakitlerini değerlendirdikleri’ konusundaki sözlerine gelince orada itirazımız var; kendisinin ‘çevrecinin daniskası’ olduğu iddiasına da tabi.

Doğayı korumaya çalışanlarla, rant için yok edecek kararlara imza atanlar, o kararların alınması için siyasilere baskı yapanlar, bu amaç için medya dahil her türlü gücü kullananlar arasındaki mücadelenin geçmişi oldukça gerilere gidiyor. Aynı ipi karşı uçlarından çekiştiren iki grup arasındaki mücadelede olduğu gibi kazanımlar, bir o tarafa doğru meylediyor bir öbür tarafa. Bir taraf, rant için, açgözlü bir zenginlik için uğraş veriyor; gerektiğinde yasaları da çiğneme pahasına. Diğer grup ise, karşılığında çocuklarına ve gelecek nesillere daha iyi ve yaşanılası bir dünya bırakabilmenin dışında hiçbir maddi kazanım beklemeden, üstelik de cebinden ödeyerek, emeğini, bilgi birikimini, zamanını bu amaç için harcıyor. Başbakan tarafından sanki “boş gezenin boş kalfası” gibi gösterilen bu insanlar iş ve güçlerinden arta kalan zamanı değerlendirmenin yanısıra bazen iş ve güçlerinden fedakarlık ederek yapıyorlar bu çalışmalarını. Etraflarından pek bir destek de göremiyorlar. Yani işleri hiç kolay değil.

Sık sık ya belediye başkanlarından, ya iş çevrelerinden ya da medyadan tepki görüyor, saldırıya uğruyorlar. Ama nasıl bir direnmeyse bu, hiç yılmıyorlar! Zamanında ‘Hamamböcekleri’ de dendi onlara, ‘mahşerin 12 atlısı’ gibi isimler de yakıştırıldı. Bazıları, onların ‘ünlü’ olmak adına bu işleri yaptıklarını öne sürdüler. ‘Retçiler cephesi’ dendi, ‘Hayırcılar, istemezükçüler’ diye adlandırılarak, gelişmeye set çektikleri öne sürüldü. Gelişmeyi, birilerinin ‘çıkarları’ diye okumanız gerekiyor burada.

Zahmetli yol

Ama madem bu kadar haksız ve yanlışlar, neden yargı hep onlardan yana karar alıyor? ‘Neyse ki bu ülkede hukuk var’ dedirtecek yargı kararlarıyla, bir çok doğal ve tarihi değerin korunabilmesi sağlanıyor.

İşte bu bir avuç korumacının, ne adları bilinir, ne yaptıkları takdir edilir; kamuoyu onları tanımaz bile. Bugün kentin en gösterişli yeri olan 1. Kordon’un, altı şeritli bir otoyol yerine yeşil alan olmasının onların çabasıyla gerçekleştiği pek hatırlanmaz. İzmir’in en önemli su havzasının siyanürle kirletilmesinin önüne onların yürüttüğü hukuk mücadelesi ile geçildiğini de herkes bilmez. Kentin bugün daha güzel, daha ferah, daha yaşanabilir olmasında onların büyük payı vardır. Foça’nın tarihi dokusunun hala korunabilmesinde, Çeşme’nin koylarında denize girilebilmesinde onların çabaları söz konusudur. Sadece İzmir ya da Ege Bölgesi değil, tüm Türkiye’yi ilgilendiren çevre yağmaları konusunda duyarlıdırlar; hiçbir şey onların gözünden kaçmaz.

Çok zahmetli bir mücadeledir yürüttükleri... Karşılığında sadece duygusal tatmin yaşanır. Bu mücadeleyi verenlere teşekkürü bir borç biliriz.