Mimar Baran İdil, aynı zamanda şehirciliğimizin de
duayenlerinden. Ülkenin tüm bölgelerinde, özellikle “koruma öncelikli
kent planlaması”nın ödüller almış örneklerine imza attı.
Mimarlar Odası’ndaki emektarlığının yanı sıra serbest
çalışmalarında da mesleğinin “kamusal sorumluluk”larını ödünsüz savundu. Çok
sayıda mimar ve şehirciye de “okul” olan Ankara’daki bürosu ile Anadolu kentleri
arasında yıllarca mekik dokuduktan sonra önceki yıl yerleştiği Bodrum’da
yorgunluk atmaya çalışıyor...
Ne var ki ülkeye egemen olmuş şu acımasız “rant politikası” yüzünden yine
“huzursuz”, yine “gerilim”li... çünkü çevre düşmanı yatırım hırsı bu kez de
evinin bulunduğu Kargı’ya el atmış. Bodrum’un doğal plajları elden çıkmak
üzere..
Mina Urgan nasıl edebiyatımızın “dinozor”u idiyse; Baran İdil de
mimarlık ve şehirciliğimizin dinozorudur. Şimdi de “gözü
önü”nde gerçekleşecek bir doğa kıyımına nasıl “kayıtsız” kalabilir; nasıl “artık
dinleniyorum” diyerek sadece seyredebilir? Hele o yok edilmek istenen güzellik
de haritalardaki şeklinden ötürü “Bodrum’un dinozoru” olarak
anılıyorsa...
‘Akvaryum’a marina!
Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın Bodrum Yarımadası’nı “daha fazla
değerlendirmek”(!) üzere devreye soktuğu “çevre planı değişikliği”yle 30 yıldır
“kentsel yeşil alan” olan Bağla Burnu’ndaki Kargı Koyu’na
“marina” yapılmak isteniyor... Yöre insanları ise “Arazilerimiz daha da
değerlenecek” düşüncesiyle güzelim koyun yok edilmesine sessiz ve tepkisiz!
Dahası, Turgutreis Belediyesi de “olumlu” görüş vermiş! Yani
halkın kuşaktan kuşağa çevre ve yaşam haklarını gözetmek “yasal görevi”yken;
çıkar çevrelerinin rant hırsına teslim oluyor... Ülke “demokratik açılım”la
çalkalanadursun, doğal güzelliklerin korunmasında en “demokratik yetki”ler bile
kullanılmıyor...
Bu aymazlık karşısında kamusal sorumluluğu “depreşen” Baran İdil, suyunun
berraklığından ötürü yörede “Akvaryum” denilen deniz cennetini kurtarmak için
doğrudan Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’a gönderdiği
mektubunda diyor ki: “Yat limanı yapılmak istenen burun, Kargı ve Bağla
koyları arasında, Tanrı’nın bir boş zamanında özene bezene yarattığı yerdir.
‘Denizden su içen dinozor’ görüntüsü ile Bodrum yarımadasının ‘benzersiz’
morfolojilerinden biridir...”
15. yüzyılda Piri Reis’in bile haritasına özenle işlediği bu kıyıların
günümüzde nasıl “değerlendirilmesi” gerektiğini ise şöyle belirtiyor: “Kargı, 6
ay süren ‘yelkencilik, sörf, balıkçılık ve gezi tekneciliği’ne eşsiz olanaklar
sağlar. Bir marinanın asıl bunlara katkısı beklenirken, yanlış
konumlandırıldığında zarar vereceği kesindir.”
Yetkili kurumların bu gerçekleri “bilmiyormuş gibi” davranmalarının da
“affedilemez” olduğunu vurgulayan mimarımızın “planlama yaklaşımı”yla ilgili
anımsatmaları ise adeta “ders notu” gibi:
“Bodrum’un marina ihtiyacı bilinmektedir. Turistik tesisleriyle birlikte kıyı
kentlerine, ‘doğru konumlandırma, programlama ve kaliteli tasarımlar’la
eklemlendiğinde; çok ciddi görsel, ekonomik ve sosyal katkılar yapacağına inanan
bir mimar ve plancıyım; ancak konu ‘planlama bütünselliği gözetilmeden’ bağımsız
bir yatırım olarak ele alındığında, insanlara keyif veren yat limanı da bir suç
aracına dönüşüyor...”
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, bakanlığınca hazırlanan planlara
eleştiriler karşısında “Bodrum’un tüm değerlerinin korunmasında güvence benim”
demişti… Bu nedenle Kargı planından Bakan’ın da haberi olmayabileceğini düşünen
Baran İdil, mektubunu aynı “güvence” üzerine kaleme aldığını, ancak haftalardır
yanıt gelmediğini söylüyor...
Sözün kısası mimarlığımızın dinozoru, Bodrum’un dinozorunu kurtarmak için
ilgili ve sorumlu herkesten destek bekliyor...