"Biz Plan Yapmayı değil, Plan Değişikliği Yapmayı Seviyoruz"



Konuk konuşmacı olarak Zirve'ye katılan Doğan Hasol, aslında 'yeşil planlama'dan bahsetmek istediğini, ancak bunun için öncelikle planlamanın olması gerektiğini kaydetti.

Sürekli planlamanın öneminden bahsedilmesine ve plan yapılması gerekliliğine vurgu yapılmasına rağmen bu konuda hala bir noktaya gelinemediğini kaydeden Hasol, "Yapılan planlar uygulanmıyor. Defalarca yazdım; biz plan yapmayı değil, plan değişiklikleri yapmayı seviyoruz. Ya da bütüncül planlar yapmak yerine, parsel bazında uygulamalara gidiyoruz" dedi. Plan olmadıkça sorunların yasalarla çözülemeyeceğine işaret eden Hasol, "Plan olmazsa kaos olur; bugün şehirlerimizin yaşadığı da budur" şeklinde konuştu. Plan sürecinin herşeyden önce 'nasıl bir ...' sorusuyla başladığını ve 'nasıl'ların adının konması gerektiğini söyleyen Hasol, bunun için de hedeflerin oluşturulmasının gerektiğini ve herşeyin şeffaf olmasının önemli olduğunu belirtti.

"Koru"

Hasol, eskilerin ormanların küçüklerine 'koru' dediklerini anımsatarak, atalarımızın onları 'koruma'mızı istediğini, ancak 2B gibi güncel uygulamalarla yeşili, ormanlarımızı korumadığımıza, işgalcilerine satma yoluna gidildiğine dikkat çekti. Cumhuriyetin erken yıllarında 'planlama'nın nasıl ele alındığını Ankara ve İstanbul örnekleri üzerinden ele alan Hasol, ancak uygulamada bir süreklilik sağlanamadığını ifade etti. İstanbul'un yeşilinin korunması kadar önemli olan bir diğer konunun da nüfusunun sabitlenmesi olduğunun altını çizen Erdoğan, "Ama şu an atılan adımların tamamı, kentin nüfusunu daha da artırmaya yönelik. Burada, nasıl bir İstanbul istediğimizi sormamız gerekiyor. Paris ve Londra gibi dünyanın önemli büyük kentlerinde nüfus artışı durduruldu; ama bizde öyle değil" dedi.

"İstanbul'u yıkıp yeniden yapalım deniliyor, Paris'i de yıkıp yapalım mı?"

"İstanbul'u yıkıp yeniden yapalım diyen müteahhitler var; isterseniz Paris'i de yıkıp yeniden yapalım" diyen Hasol, bunun gerçekçi bir yaklaşım olmadığını, çürük yapıları ayırmanın başka, yıkıp yeniden yapmanın ise daha başka bir şey olduğunun altını çizdi. Yüksek yapılar konusuna da değinen ve Avrupa'nın en yüksek gökdelenini yaptık diye övünüldüğünü aktaran Hasol, artık her boş arsaya gökdelen arazisi olarak bakıldığını, ancak Avrupa'da gökdelen inşa etmekten özellikle sakınıldığının unutulduğunu sözlerine ekledi.  

Ulaşım konusunda da kentin tek alternatifinin raylı sistemler ve toplu taşıma olduğunu kaydeden Hasol, örneğin Marmaray'ı çok olumlu bir adım olarak gördüğünü "Hatta hayalim, Söğütlüçeşme'den binerek 10 saatte Paris'te olmak" sözleriyle ifade etti. İstanbul'a üçüncü havalimanı tartışmalarına da göndermede bulunan Hasol, evinize rahatça ulaşamadıktan sonra üçüncü bir havalimanından bahsetmenin gerçekçi olmadığını söyledi.