Uzun bir çalışmayla hayata geçirilen 'Dere Üstü Islah Projesi' kapsamında, Bitlis kent merkezindeki yıkıma 29 Eylül 2019'da başlandı. İlk olarak, mülkiyeti İl Özel İdaresi'ne ait, halk arasında 'Hanedan Otel' olarak bilinen, içinde 1 otel ve 39 iş yeriyle bazı resmi kurumların bulunduğu 5 katlı bina yıkıldı. Geçen zamanda 700 iş yeri ve binanın yıkımı da gerçekleştirildi. Enkaz kaldırma çalışmaları sonrasında, binaların arkasında kalan Bitlis Kalesi ve 16'ncı yüzyılda yapılan Paşa Hamamı, yeniden görünür hale geldi. Yıkım çalışmaları sırasında binaların ve iş yerlerinin altında kalan 8 tarihi köprü de gün yüzüne çıktı.
DHA’da yer alan habere göre; Bitlis Eren Üniversitesi (BEÜ) Fen Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Demirtaş, Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından yürütülen proje kapsamında dere üstündeki 8 köprünün restorasyonuna başlandığını, çalışmalara ilgili kurumların da dahil edilmesi gerektiğini söyledi.
Prof. Dr. Demirtaş, yaşama imkanın zor olduğu eski dönemlerde insanların dere üzerinde köprüler inşa ettiğini belirterek, şu ifadeleri kullandı: "Bitlis suyu dediğimiz, Evliya Çelebi buna İskender Deresi diyordu. Bu derenin üzerinde günümüzde 10 tane tarihi köprü mevcuttur. Bitlis deresinin tamamının üzerinde çok daha fazla köprü var. Evliya Çelebi’nin belirttiğine göre 17’nci yüzyılda bu köprülerin sayısı 28’di, 19'uncu yüzyılda ise 24 olarak geçiyor. Kayıtlarda Bitlis şehir merkezinde 10 tane köprünün mevcudiyetinden söz ediliyor. Bitlis deresi üzerinde bir ıslah çalışması var. Bu proje kapsamında ortaya çıkarılan köprü sayısı 8 tanedir. Köprüler kısmi ya da tamamen ortaya çıkarılmıştır. Çünkü, bazıları derenin üzeri kapatıldığından binaların altında kalmıştı. Bazıları da nispeten açıktaydı. Derenin üzerindeki binalar yıkıldıktan sonra ortaya çıkarılan köprü sayısı 8’dir. Bu proje şu anda devam ediyor. Proje sayesinde Bitlis’in tarihi dokusu belli oranda belirmeye başladı."
Çalışmada bölgedeki birçok yapının betonarme yapılardan dolayı zarar gördüğünü de hatırlatan Prof. Dr. Demirtaş, "Diğer tarihi yapılar için de aynı şey söz konusudur. Mesela Paşa Hamamı en fazla zarar gören yapılardan bir tanesidir. O bölgedeki köprülerde çok belirgin bir hale gelmeye başladı. Ulu Camii daha güzel bir şekilde görülmeye başladı. Şehir içindeki diğer yapılan da öyle. Bu proje Bitlis’in şehir dokusunu, tarihi dokusunu ortaya çıkarmaya tek başına yetmez. Başka projelerle desteklenmesi gerekiyor. Eğer Bitlis’in antik kent vasfı öne çıkarılmak istenecekse, yapılmak isteniyorsa daha sonraki aşamalarda çeşitli projelerle desteklenmesi gerekir ki şehrin bütün tarihi dokusu da ortaya çıkması gerekir" diye konuştu.
'Çalışmalarda bölge insanına danışılmalı'
Restorasyon çalışmaları yapılırken bölge halkının da mağdur edilmemesi gerektiğini ve halka danışılması gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Demirtaş, şöyle devam etti: "Tarihi doku ortaya çıkarılırken şehir sakinlerinin talep ve beklentilerinin mutlaka gözetilmesi gerekir. Onların mağduriyetine yol açmadan iş yapmak gerekir. Çünkü bu süreçte, derenin üzerinin açılması sürecinde çok çeşitli mağduriyetler yaşandığına hepimiz şahit olduk. Tarihi dokuyu ortaya çıkarmak, inşa etmek, medeniyet inşa etmek bunların tamamı insan içindir. İnsan mutsuz olduktan sonra tarihi dokuyu ortaya çıkarmanın bir anlamı yoktur. Çünkü hepsi insana hizmet etsin diye yapılıyor. Bu hassasiyetler gözetilirse Bitlis eski görkemli geçmişine ancak böyle ulaşabilir."