İsmi neredeyse bisikletle özdeşleşmiş Aydan Çelik, 'Bir Tur Versene' kitabı vesilesiyle Mayıs 2013'te yaptığımız söyleşide, "Kentler unuttukları bazı şeyleri yeniden çağırıyorlar; bunlardan bir tanesi de bisiklet" demişti. Ancak görünen o ki, bu yönde bir çaba olmakla birlikte, henüz bisikletin ulaşımın bir parçası olarak ele alındığını söylemek zor. EMBARQ Türkiye’nin hazırladığı ‘İstanbul’da Güvenli Bisiklet Yolları Uygulama Kılavuzu’na göre İstanbul’da bisiklet kullanıcılarının karşılaştığı başlıca sorunları, diğer yol kullanıcılarının bisikletlilere gereken saygıyı göstermemesi, toplumun proje geliştirme sürecine dahil edilmemesi, altyapının yetersiz olması ve diğer ulaşım türleriyle yeterince entegre olmaması, bisiklet kullanımına ve bisiklet kullanıcılarına yönelik bir farkındalığın olmaması şeklinde özetlemek mümkün. Elbette buna 7 tepe üzerinde yükselen İstanbul'un kendine özgü topoğrafyasından ve yapılaşma biçiminden kaynaklanan sorunlar da eklenebilir.
Foto: Tur sonrası Sirkeci Garı
"Bizim bakkal da bisiklet kullanıyor, ama bisikletçi olarak görülmüyor"
Ancak bütün bunlar üzerinden gelinemeyecek zorluklar değil. "Çok büyük projelere, altyapıya hiç gerek yok. Tamamen bilinçle alakalı bir durum; maalesef çok önyargılıyız" diyor Cengiz Yargıç ve "Bizler zaten hep bisiklet kullanıyorduk; ama buna 'bisikletli ulaşım' denmiyordu" diye ekliyor. Cengiz Yargıç, Travel Servis'in eko turizm projesi kapsamında Bisiklet Kurye işbirliğiyle hayata geçirdiği 'Tarihi Yarımada bisiklet turları'nın rotasını şekillendiren isim. Fatih'te doğan ve onun sokaklarında büyüyen, bisiklet için 'Asyalı, Avrupalıdan daha önce biliyordu bu işi; ana merkez orasıdır" diyen Yargıç, son yıllarda vücut bulan 'bisikletçi' stereotipinin bu belleği nasıl perdelediğini şöyle anlatıyor:
"Bir Avrupalı gelip de bisiklet kullandığı zaman herkes 'Avrupalı bu işi biliyor' yorumunu yaptı, oysa aynısını bizim bakkal da yapıyordu; ama o adamdan sayılmadı, ona bisiklet yolu sunulmadı. Burada, Fener – Balat’ta bakkalımız da, camcımız da bisiklet kullanarak yapar bütün işlerini; ama algıda onlar bisikletçi olarak kabul edilmez. Bu insanlar, bisikletçiler tarafından da bisikletçi olarak görülmez. Kaskı, forması, en az 2000 – 3000 TL’lik bisikleti olanlara bisikletçi deniliyor".
Anlatmaktan çok yaşatmayı hedefleyen bir rota
EMBARQ Türkiye ekibiyle birlikte katıldığımız ve 5 Haziran Dünya Çevre Günü vesilesiyle düzenlenen tarihi yarımada bisiklet turunun sonuna doğru Balat'ta, aniden bastıran yaz yağmurundan korunmak için mola verdiğimiz kafede bir yandan çay içiyor, bir yandan da söyleşiyoruz. Geleceği hala belirsizliğini koruyan Sirkeci Garı'ndan başlayan tur rotası, Gülhane Parkı'nın içinden geçerek Sultanahmet Meydanı'na, Topkapı Sarayı'nın önünden bir daire çizerek At Meydanı'na uğruyor ve Cağaloğlu üzerinden Çemberlitaş'a çıkarak bir 'nefes' molası veriyor. Tramvay yolunu kullanarak Beyazıt Meydanı'na ve oradan da Süleymaniye Camii'ne çıkan rota, caminin bahçesindeki 'manzara' molasının ardından Vefa'yı geçerek Fatih'e ulaşıyor. Valens Kemeri’nin ayakları arasından geçerek Kadınlar Pazarı, Çarşamba güzergahında ilerleyen rota, Fatih ve Yavuz Sultan Selim camilerinin bahçesinden geçiyor ve Rum Lisesi'nin etrafından Balat'a iniyor.
Yargıç'a göre anlatmaktan çok yaşatmayı hedefleyen bir rota bu. Başlangıçta, rotayı şekillendirmeye çalışırken bisikletçilerden bile 'Fatih’te bisiklet sürülemez, yokuşlar ve inişler var, araç trafiği fazla' gibi tepkiler almasına rağmen, şu an Fatih’te oturanlardan bile “Biz Fatih’in böyle yolları olduğu bilmiyorduk, buraları görmemiştik” şeklinde yorumlar aldıklarını anlatıyor. Bisikletle ulaşım için birçok alternatif sokak olduğunu söyleyen Yalçın'a göre yapılan en temel yanlış 'bisikleti arabayla yarıştırma' eğilimi:
"Herkes bisikleti arabayla yarıştırıyor, bir araç gibi görüyor. Tarihi Yarımadanın, Fatih’in bisikletle de araba gibi Millet, Vatan, Fevzipaşa Caddeleri üzerinden ya da tramvay yolundan geçip gezileceğini zannediyorlar. Oysa o kadar çok alternatif yollarımız, cami içlerimiz, sokak aralarımız, hatta arabaların giremeyeceği öyle sokak aralarımız var ki… Biz, bisiklet yolları yapılmasından ziyade ‘rota’lar oluşturulması taraftarıyız; bu yollar üzerinden, tarihi yerleri de es geçmeyen bir rota oluşturduk. Rotayı oluşturmak, burada doğmuş olmama rağmen benim bile oldukça uzun zamanımı aldı; birçok kez tersten yaptık, farklı yolları denedik".
Cengiz Yargıç"Bisikleti bizim kullandığımız gibi düşünemiyorlar, çünkü bisiklete binmiyorlar"
Peki yerel yönetimler bisikletli yaşamı ne kadar teşvik ediyor, projeleri bisiklet kullanımının yaygınlaşması anlamında ne kadar başarılı? Yargıç, bu konuda çok da iyimser değil. "Bizim için asıl sorun belediyeler, valilikler ve diğer kurumlar" diyor ve bunun sebebini de şu sözlerle açıklıyor: "Bisikleti bizim kullandığımız gibi düşünemiyorlar, çünkü bisiklete binmiyorlar". Bu nedenle projelerine karşı da temkinli yaklaşıyor.
"Avrupalıların bisiklet kullanımını teşvik etmek için geliştirdiği modelleri buraya adapte edebilmek için revize etmek zorundayız; onları, olduğu gibi burada kullanamayız. Çünkü buranın kendine özgü bir coğrafi durumu, kültürel arka planı var. Bisikleti bir yaya aracı olarak görmeliyiz; yani yanınızda taşıdığınız bir çanta gibi. Çok projeler yapıldı; kredi kartlı bisiklet park yerleri oluşturuldu mesela, Sultanahmet’e bisikletler konuldu. Ama zaman içinde hepsi tahrip edildi".
Yargıç'a Fatih genelindeki yayalaştırma projeleri hakkında ne düşündüğünü soruyorum. Cevabı çok net: Fatih’te araba bir abartı; Tarihi Yarımada artık araç trafiğine kapanmak zorunda. Sur içi tamamen araçlardan arındırılsın, ulaşım bisiklet ve daha basit yöntemlerle sağlansın.
Pınar Öncel"Sistemler yeniden tasarlanmalı"
Sürdürülebilir Yaşam Film Festivali, Sürdürülebilir Yaşam TV'den Pınar Öncel de şu an ihitiyacımız olanın sistemlerin yeniden tasarlanması olduğuna dikkat çekiyor. Bu anlamda sistemin, yaşam kültürünün değişmesi için çaba gösterdiklerini söyleyen Öncel; bisikletin de çok güzel bir araç olduğunu belirtiyor. Bisikleti, bir spor olarak değil de özgürce her yere gidebileceğiniz bir ulaşım aracı olarak gören Öncel, ancak İstanbul'da kullanmak konusunda endişeli:
"İstanbul’da bisiklet kullanmaya çok korkuyorum; bu ölçekte ve trafik kesmekeşinde cesaret edebileceğim bir şey değil. Bir yıl İsveç’te bisikletle yaşadım; ama oradaki durum bambaşkaydı".
Serkan Ercan"Bisiklet hobi gibi görülüyor"
"Bisiklet denilince akla hep Avrupa kültürü geliyor; çok hobi gibi görülüyor" diyen Bisiklet Kurye ekibinden Serkan Ercan'a göre de bisiklet gündelik hayatın önemli bir parçası ve hele bu şehirde bir mecburiyet. Bisiklet ile para da kazanılabileceğini kaydeden Ercan; zor bir iş yaptıklarını, ama simitçinin de, ayakkabıcının, seyyar pilavcının da bisiklet kullanabileceğini sözlerine ekliyor.
Travel Servis'ten Serkan Aygören ise eko turizm projelerinin bir alt dalıyken bütün projenin önüne geçen bisiklet turlarıyla Avrupa kentlerinde düzenlenen bisiklet festivallerinde boy göstermeye hazırlandıklarını söylüyor:
"Hedefimizde de Karadeniz ve tüm Türkiye var. Şu an KOSGEB destekli bir proje üzerinde çalışıyoruz; adı da Yeşil Yol. Bütün Karadeniz için bisiklet yolları, bisiklet otellerini, bisiklet turlarını kapsayan bir yapıyla hayata geçireceğiz".