Sosyal Demokrasi Vakfı (SODEV) ve istanbulgercegi.com işbirliğiyle düzenlenen panelde Kanal İstanbul Projesi, "Çılgın Proje, bir rant projesi mi?" başlığı altında tartışıldı. Panelde mimar Prof. Ahmet Vefik Alp, Türk Kılavuz Kaptanlar Derneği Eski Başkanı Aykut Erol, İstanbul Üniversitesi Jeofizik Müh. Bölümü Öğretim Üyesi, Jeofizik Müh. Odası Başkanı Doç. Dr. Oğuz Gündoğdu ve İstanbul Şehir Plancıları Odası Başkanı Tayfun Kahraman konuşmacıydı.
Oturumu yöneten Jeoloji Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi Başkanı Prof. Hüseyin Öztürk'ün konuşmasıyla başlayan panelde konuşmacılar, özet olarak Kanal İstanbul Projesi'nin neden "çılgın" olarak nitelendirildiğini açıklayan konuşmalar yaptılar. Oturum başkanı Hüseyin Öztürk'ün, İstanbul haritası üzerinde kuzey ormanları, içmesuyu hattı, doğal gaz boru hattı ve su havzalarını işaretleyerek projenin olası etkilerini özetleyerek panel zeminini kurduğu konuşmasından sonra sözü mimar Ahmet Vefik Alp'e verdi.
Kamuoyunda Üçüncü Köprü'ye alternatif olarak sunduğu Pendik-Yeşilköy Yüzergeçiş Projesi'yle tanınan Alp, konuşmasına iddialı, büyük ve heyecan yaratan projelerin önemli olduğunu söyleyerek başladı. Alp ana hatlarıyla şunları söyledi:
- 1/100.000 ölçekli İstanbul Metropolitan Ana planı 2009'da onaylandı ve sayın belediye başkanımız bunun İstanbul'un 50 yıllık anayasası olarak bizlere takdim etti. Ancak kısa bir süre içinde bu anayasa geçersiz kaldı. Neden? Bir kere Üçüncü Köprü yoktu, daha sonra monte edilecek... Benim şehir planlayıcılık anlayışıma göre Üçüncü Köprü ve ona bağlanacak yeni otoyollar ciddi parametrelerdir, sonradan monte edilmesi sağlıklı değildir.
- Bununla da kalınmadı Kanal İstanbul projesi gündeme geldi. Bundan böyle
İstanbul'a yeni bir plan yapmak kaçınılmaz oldu
- 1/100.000'lük planın kısa
sürede geçersiz kalması, İstanbul'un yaşadığı dinamik ama olumsuz süreci de
işaret ediyor.
- Kanal Projesi'nin kendisine doğrudan karşı değilim. Sayın Başbakan o bölgede yeni yapılaşmanın olmayacağı sözünü verse bu projeyi alkışlarım. Ama rant geçmişimiz ülke olarak karanlık. Yapılaşmayı önlemek neredeyse olanaksız. İstanbul daha da büyür de daha da kontrol edilemez hale gelir endişesi hepimizde var.
- Maltepe Üniversitesi'nden Prof. Murat Çekirge'den aldığım bir bilgi var paylaşayım. Karadeniz'in derinliklerinde hidrojen sülfür var, binlerce yıl içinde oluşmuş bir dengeyle derinliklerde duruyor. Zehirli bir madde ve aynı zamanda muazzam bir enerji kaynağı, bunu kullanabilsek Türkiye'nin enerji sorunu çözülebilir. Ancak kanal eğer Karadeniz'deki denge bozulursa bu gazın yüzeye çıkma olasılığı ölümcül sonuçlara neden olabilir.
Doç. Dr. Oğuz Gündoğdu ise sözlerine panele uzmanlık alanları nedeniyle çağrıldıklarını ve projeyi bu yönden ele almalarının beklendiğini söyleyerek başladı. Ve ekledi "Varsayın ki, deprem tehdidi ve tusinami de olmayacak dedim, bu yine de projeyi destekleyeceğim anmalına gelmez. Çünkü çok bileşenli bir proje bu." Gündoğdu sözlerine şöyle devam etti:
- Zihni Sinir Projeleri vardı hatırlar mısınız? Uçuk, kaçık, komik ama
inandırıcı buluşlardı. Kanal İstanbul'u ben Zihni Sinir Projeleri'ne
benzetiyorum.
- İstanbul için öncelikli bir proje midir? İstanbul'un önceliği
nedir sorularına cevap verilmeli?
- İstanbul'un su sorunu tarihseldir.
Osmanlı döneminde de, ondan öncesinde de vardı. Belgrat ormanları için bir sürü
bent var. Kentin su ihtiyacı hep sorun olmuş. Bugün de öyle. Su havzalarında
yapılaşma bu sorunu artırır.
- Bu projeye neden "çılgın" deniyor. Çünkü bizi
çıldırtıyor.
- Bu konuda yapılan yorumlardan Kemal Kılıçdaroğlu'nun yaptığı
bir tanesi dikkatimi çekti. Sayın Kılıçdaroğlu dedi ki, "Bu projede insan yok."
Sonuna kadar katılıyorum.
- Bir yandan da böyle çılgın bir projeyi gündeme
getirerek acaba Üçüncü Köprü daha mantıklıydı dedirtip, bizi yeni bir köprüye
razı mı etmeye çalışıyorlar diye düşünmeden edemiyorum.
- Kanalı
projelendirirken deprem şiddet beklentisini, tasarım depremini belirlemek lazım.
Son Japonya depremi bize bir kez daha bu işin ciddiyetini gösterdi. Siz bir
proje hazırlarken tasarım depremi oluşturur ona göre hazırlanırsınız. Japonya
8,5 şiddetine göre hazırlıklıydı. 9.0 gerçekleşti. Felaketin büyüme nedeni bu.
Fukuşima nükleer santrali faciasıyla yüz yüze geldik. Japonlar kendilerine
yakışmayanı yaptılar; ama dikkat bize her şey yakışır.
- Kanal'ı kaç
şiddetine göre yapacaksınız. Bu fayın 6,5 şiddetinde bir deprem üretmesi
mümkünse, siz 7,5'a göre tasarlayacaksınız. Benim hesabıma göre 7,5 mümkün, o
zaman projeniz 8,5 hatta belki 9.0'a göre olmalı. Bu da maliyeti artırır doğal
olarak.
- Bir de böyle büyük projeler yaparken kentte yaşayan insanların
istekleri, düşüncelerine göre hareket edilmeli, onlara sorulmalı. Gerçi
insanımız bazen öyle yanıtlar veriyor ki şaşırmamak elde değil. Acaba bizler
anlatamıyor muyuz? Halktan çok mu uzaklaştık?
İstanbul Şehir Plancıları Odası Başkanı Tayfun Kahraman ise sözlerine "Sayın Başbakan kucağımıza bir taş bıraktı, 40 akıllı kaldırmaya çalışıyoruz" diyerek başladı. Bu arada Oğuz Gündoğdu söze girerek, deyimin tamamını söyleyebilirsin deyince Kahraman "Çok sert konuştuğum söyleniyor, uyarı alıyorum, sonuçta devlet memurum" şeklinde esprili bir yanıt verdi. Kahraman 25 Nisan 2011 tarihli Aksiyon dergisini göstererek, 27 Nisan'da resmen açıklanmadan önce yapılan haberi gösterdi. Derginin kimsenin bilmediği projeden haberdar bir biçimde Silivri'ye gidip emlak fiyatlarındaki sıçramayı haberleştirdiğini söyledi. Emlakçıların şehir planlamacılardan önce harekete geçmesinin büyük bir sorun olduğunu, bölgede rant artışının çoktan başladığın belirtti.
- Akpınar ve Sancaktepe'de askeri bölgelerin boşaltılıp 1100 dönüm arazi
çoktan TOKİ'ye devredildi. TOKİ İstanbul'un rantına dayalı.
- 1/100.000'lik
nazım plan hükümsüzdür. Çünkü Türkiye'nin İmar Müdürü, Üçüncü Köprü, Karayolu
tüp geçit, Kanal İstanbul gibi projelerle bu planı geçersiz kıldı.
-
İstanbul'un Kuzey ormanlarının bulunduğu çizgi Kırmızı Hat'tır. Biz bu
hattı geçmeye çalışan her projeye karşı çıkıyoruz. Ancak her karşı çıktığımız
projeden sonra önümüze daha çılgını geliyor. Acaba bir öncekine evet mi deseydik
deme noktasına geliyoruz.
- Ekonomist dergisi Türkiye'yi önümüzdeki dönemde
bir ekonomik krizin beklediğini yazdı. Böyle dönemleri Türkiye hep rant
politikalarıyla, inşaat sektörüne bel bağlayarak atlatmaya çalıştığını gördük.
Bu proje bunu sağlar. Zaten AKP'nin seçim vaatlerinin yüzde 90'ı İstanbul'la
ilgili olması doğal. Çünkü rantın büyüğü İstanbul'dadır.
- İstanbul
Büyükşehir Belediye başkanlığı yapıp parti kurmaya kalkışmayan çok az başkan
var. Bu da İstanbul'daki rantın boyutunu gösteriyor. Şehir bölgeciler rantı
kabul eder ama onun nasıl yönetileceğiyle ilgilenir. Siz tüm kamu topraklarını,
tesislerini özelleştirip satarsanız, ortada planlayacak bir şey kalmaz. Ne yeşil
alan kalır, ne de deprem toplanma alanı.
Tayfun Kahraman daha sonra sözü Türk Kılavuz Kaptanlar Derneği Eski Başkanı Aykut Erol'a bıraktı. Projeyi değerlendirmek için elimizde sadece Başbakan'ın sözleri olduğun belirterek konuşmasına başlayan Erol, aklına önce "kanalı düz bir çizgi gibi mi olacağı yoksa kıvrımlı mı olacağı" sorusunun geldiğini söyledi.
- Akıntı sistemi iyi araştırılmalı. Gemilerin nasıl etkileneceği önemli.
-
Akıntı hızlı olursa, giriş çıkışa havuz yapılabilir. Ancak bu bekleme süresini
uzatır.
- 145-150 metrelik en, İstanbul Boğazı'nın en dar kesminin 698 metre
olduğu düşünülürse oldukça dar olduğu ortada.
- Buradan anlaşılan kanalda tek
yönlü bir trafik olacak. 12'şer saatlik iki dilimde geçişlere izin verilecek. Bu
da Karadeniz'de ve Marmara'da birikme olacağını gösterir.
- Böyle bir kanal
beş ila beş buçuk saatte geçilir. İki saatte dar girişe yaklaşma manevraları
için harcanır.
- Özellikle poyraz olduğunda Karadeniz çalkantılı olur, o
girişte beklemek zorlu olabilir. Römork ve kılavuz kaptan almak zorlaşır gemiler
için. Belki Boğaz tek yön ve kanal tek yön yapılarak gidiş geliş sağlamak çözüm
olabilir ama Monrtrö anlaşmasını aşmak gerekir bunun için.
Haber: bianet.org (08 Mayıs) / Haluk KALAFAT