Türkiye’de kentleşme olgusu ve kentlerin gelişim serüveni, Türk modernleşme
sürecinden ayrı düşünülemez. Kentlerin bir bütün olarak planlanması ve bu
doğrultuda inşa edilmesi Cumhuriyet süreciyle başlar. Bunun en özgün örneğini,
Ankara oluşturur. Ankara, Cumhuriyet’in kurucu felsefesi ve
Mustafa Kemal’in bilimsel yaklaşımı önemseyen tavrı sonucunda belli bir plan ve
bu plana temel oluşturan estetik ve mimari bir müdahaleyle şekillenir. Bu yeni
yaratım süreci, Ankara’nın tarihsel birikimini ve eserlerini koruyan, onları
görünür kılan bir içerik taşır. Başkentin imar edildiği ilk yıllarda, geleneksel
ve modern unsurların birarada kullanılmasıyla hedeflenen, Ankara’nın birçok
uygarlığa yaptığı ev sahipliğini vurgulamak ve geçmişin bu köklü özelliklerini
çağdaş ülkelerin değerleriyle birleştiren yepyeni bir kentsel doku yaratmaktır.
Kızılay’ın ve genelde Çankaya’nın bu
anlamda özel bir yeri ve simgesel önemi vardır. Önce bir semt merkezi olarak
planlanan Kızılay ve çevresi, Ankara’nın güneye doğru gelişme sürecinde, 1950’li
yıllardan itibaren başkent Ankara’nın “yeni kent merkezi” olma yolunda işlevsel
ve yapısal dönüşümler geçirdi. Kızılay’ın kent merkezi işlevlerini yüklenmesi,
bu alanı kentin en çok kullanılan ve en önemli temsil-simge merkezi durumuna
getirdi.
Ankara’da Kızılay’la örneklendirilebilecek kent merkezleri (merkezi
iş alanları), barındırdığı ticari, yönetim ve kültürel işlevleri ve
yüksek erişilebilirlik özellikleriyle kentlerin kalbi ve odak noktalarıdır. Gün
boyu kentin en devingen alanı, çalışan nüfusun büyük bir bölümünün her gün gelip
gittiği ve günlerinin geçtiği yerdir. Ayrıca kentlerin karakterini, kimliğini
yansıtan temsil merkezleri olması nedeniyle o kentin ülkeye ve dünyaya açılan
yüzüdür. Bu nedenle, çok daha dikkatli ve özenle planlanması, geliştirilmesi,
kamusal alanlarının artırılması ve çirkinliklerinden arındırılması gereken kent
parçalarıdır.
Hem ülkenin siyasi ve idari merkezi hem de başkent Ankara’nın kent merkezi
olan Kızılay ve çevresi, Ulus’a benzer biçimde bir çöküntüleşme
süreci içine girdi, kent merkezi işlevlerini ve kimliğini yitirmeye başladı.
Kızılay, isteyerek ve zevkle gelinilmesi gereken bir yer olacağına sadece iş
nedeniyle “zorunlu” olarak gelinen, görsel, çevresel ve mekânsal olumsuzlukları
sonucu “kaçılıp terk edilmesi gereken” bir yere dönüşmeye başladı. Kullanım
-yaşam değeri- yerine sadece değişim değeri ve işletmecilik, mekâna hâkim olmaya
başladı. Kızılay bölgesi için, ne parçacı ne de bütüncül herhangi bir uzak
görüşlülük ve politika tanımlanıyor ve sorunlar giderek ağırlaşıyor. Esasında,
Kızılay’ın çağdaş bir kent merkezi olması yönünde bugüne değin uygulanan
herhangi bir planlama çalışması da yok. Eğer bütüncül planlama politikaları ve
çağdaş yaklaşımlar hayata geçirilmezse, Kızılay’ın çöküntü bölgesi haline
gelmesi kaçınılmazdır.
Kızılay’daki çöküntüleşme sorunu: Kızılay, eski kent merkezi
Ulus’un yaşadığı çöküntüleşme sürecinin bir benzerini yaşıyor. Kızılay, merkez
olma konumundan uzaklaşmaya, yer yer köhneleşmeye başladı. Üst düzey, nitelikli
işyerleri ve mağazalar Kızılay’ı terk ediyor, mülk fiyatları ve dükkan kiraları
düşüyor ya da eskisi gibi artmıyor, mağazalar ucuz-fason ürünlere yöneliyor.
Simitçiler, ucuz yemek ve giyim dükkanlarının sayısındaki yoğun artış bunun en
somut örnekleri. Kaliteli bir restoran ya da mağaza, artık Kızılay’da yer
açmıyor. Dershaneler, kamu kurumları ve bankalar Kızılay’ı yaşatır duruma
geliyor.
Sorunlar
Kızılay’ın kullanımında, sosyolojik olarak önem verilmesi gereken bir değişim
yaşanıyor. Sosyal tabakanın belirli bir bölümü, Kızılay’ı terk ediyor ve kentsel
gerilimi derinleştiren korumalı özel mekânlara yöneliyor. Kentin daha çok
pazarlama-depolama alanlarında bulunması gereken toptancı sektörü (özellikle
tekstil), Kızılay bölgesinde yer seçmeye başlıyor. Ayrıca, geceleri bölgeyi
yaşatan konut kullanımları da artan sorunlar nedeniyle bu bölgeden kaçıyor.
Süreç bu şekilde devam ederse, Ankara’nın merkezi, tamamen bir çöküntü alanı
haline gelecektir. Çöküntü alanının pratikteki karşılığı, kentsel iş merkezi
çeşitliliğini, dolayısıyla kullanıcı zenginliğini yitirmiş, kullanılabilirliği
düşük, gece kullanımı sınırlı, toplumsal güvenlikten yoksun kent parçasıdır. Bu
kent parçası, kentin herhangi bir parçası değil de hem ülkenin idari hem de
kentin siyasi, idari ve ticari merkezi olduğunda, sorun çok daha ciddidir.
Ulaşım politikalarından kaynaklanan sorunlar: Diğer yandan
Kızılay, uygulanan ulaşım politikaları nedeniyle sadece “içinden geçilip gidilen
bir yer” haline geldi, yayalık istenmeyen bir durum oldu. Yapılan alt ve üst
geçitler, otomobil trafiğinin merkeze doğru hızla akıtılmaya çalışılması, yaya
bölgelerinin ve kaldırımların otomobillerce işgal edilmesi, hızlı trafiğin yaya
güvenliğini tehlikeye atması, trafiğin gürültüsü ve egzoz kirliliğinin kent
merkezindeki cazibeyi azaltması en önemli sorunlar. Acil olarak, yaya haklarını
ve toplu taşımacılığı esas alan yeni bir kent merkezi trafik yönetim sistemi ve
trafik düzenlenmesine ihtiyaç var.
Kentsel kültürel aktivite ve mekânların yitirilmesi: Atatürk
Bulvarı, Kızılay’ın nüvesi olan Yenişehir semtinin kurulması ve Bakanlıklar
sitesinin bu bölgeye yapılmasıyla birlikte uzunca bir dönem, bir prestij ve
promenat mekânı kimliğini muhafaza etti. Sinemaları, Havuzbaşı parkında verilen
kent konserleri, sanat galerileri, kent plastiği ile kentsel kültürel bir odak
ve çekim noktası özelliği gösterirken, kent kültürünün oluşturulmaya çalışıldığı
bir örnek alan ve temsil merkezi oldu. Kızılay’ın bugününe bakıldığında ise,
sadece ticari bir merkez niteliğine büründüğü, kentsel kültürel aktivitelerin
üretildiği mekânların yok olduğu, sinemaların ve tiyatroların korunaklı
alışveriş merkezlerine yöneldiği bir yapı izleniyor. Kızılay, giderek kültür
mekânları yönünden fakirleşiyor.
Bu çöküntüleşmenin ve olumsuz gidişin sosyal, ekonomik ve mekânsal pek çok
nedeni var. Kentlerin yayılması, büyük alışveriş merkezlerinin yaygınlaşması,
yerel yönetimlerin kent merkezini yıllardır ihmal etmesi, kapitalist ekonominin
kamusallığı dışlayan ve bireyselleştiren “yeni yaşam biçimlerini” toplumlara
dayatması, uygulanan taşıt öncelikli ulaşım politikaları, vb. nedenler bunlardan
başlıcaları.
Çankaya Belediyesi, bir ilçe belediyesi olarak kuşkusuz bu sorunları ve
bunların nedenlerini ortadan kaldırma yönünde her tür çabayı gösterecektir.
Ancak, sadece bir ilçe belediyesinin yapacağı çalışmalar, merkezin yaşaması için
yeterli olmayacaktır. Merkezi ve yerel yönetimler, ilgili kurumlar, meslek
odaları ve genel olarak tüm Ankaralılarla birlikte güç birliğinin sağlanması
gerekiyor.