"Bir Kamusal Mekânın Altı ve Üstü Ayrı Ayrı Ele Alınamaz"



Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi (MSGSÜ) Şehircilik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Gülşen Özaydın, "Günümüzde projeler önümüze genellikle bittikten sonra sunuluyor ve onun üzerinden tartışmak zorunda kalıyoruz" diyerek, kentlilerin kullandığı kamusal mekânlar olan meydanlara müdahale biçiminin doğrudan kentlileri ilgilendirdiğini vurguluyor. Taksim’de yapılmak istenen müdahalenin, her ne kadar 'yayalaştırma projesi' olarak adlandırılsa da, dalış tünelleriyle taşıt yolunu yerin altına alarak ve yayanın mevcut durumda kullandığı alanları gasp ederek yayalaştırma yapılamayacağını kaydeden Özaydın; bir kamusal mekânın altının ve üstünün ayrı ayrı ele alınamayacağı gibi, ihya amaçlı bir rökonstrüksiyonla meydanın kullanım alışkanlıklarının da ortadan kaldırılamayacağını sözlerine ekliyor.

Gezi Parkı'nın 'korunması gereken kültür varlığı' olarak tescillenmesini talep eden akademisyenler adına 2 Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’na verilen dilekçeyi kaleme alan üç isimden biri olan Özaydın (diğerleri ODTÜ Mimarlık Bölümü’nden Prof. Dr. Cânâ Bilsel ve YTÜ Şehircilik Bölümü’nden Prof. Dr. İclal Dinçer), Taksim Meydanı’nı sadece Taksim Meydanı olarak kendi sınırları içinde gören bir yaklaşımın da yanlış olacağı; kamusal mekân olarak meydanı hem kendi içindeki alt bileşenlerle birlikte düşünmek, hem de İstanbul için Taksim Meydanı’nın anlamı, önemi ve kent ölçeğinde kurduğu ilişkileri değerlendirerek yaklaşmak gerektiği görüşünde. Özaydın, bir kamusal mekâna bir anda çok radikal müdahaleler yapmak yerine, başlangıçta çok daha basit müdahaleler düşünülebileceğine dikkat çekiyor.

Prof. Dr. Gülşen Özaydın ile Taksim projesi üzerine yaptığımız röportajın tamamını "Taksim Meydanı'nı Yayalaştırsak da mı Saklasak, Yayalaştırmadan mı Saklasak" dosyamızdan okuyabilirsiniz