Darıca’da evlerinin arka bahçesinde tehlikeli kimyasallarla dolu varilleri
gören aile ne yapacağını bilemedi. Varilden sızanları yıkamaya çalışınca,
kimyasal yanmaya başladı. Büyük ihtimalle atık bir asitti ki, üzerine su
dökülünce duman çıkardı. Kendileri tehlikeli atık uzmanı, evleri de tehlikeli
atık depolama alanı olmadığı için ev sahipleri çıkan gazdan etkilenip hastaneye
kaldırıldı.
Türk yakın tarihinde zihinlere kazınan en büyük varil örneği, dört sene önce
Tuzla Orhanlı’da gömülü variller olmuştu. Ardından başka variller de çıkmaya
devam etti. O günden bu güne yeni varil haberlerine bakınca gördüm ki artık bu
iş bir rutine dönmüş. Kaçak atıkçılar genelde gömmeyi tercih etse de kimi de
böyle Darıca’da olduğu gibi, bir evin bahçesine bile atıveriyor. Tekirdağ’da
ilaç fabrikasının bahçesine bıraktıkları gibi, Konya’dan Kocaeli’ye,
Gaziantep’ten Sakarya’ya kadar her yerde varil bulunuyor.
İyi de birileri bu varilleri neden sağa sola atıyor? Bunların diğer
atıklardan farkı ne? Bu atıkların ne kadarı arıtma işleminden geçiyor, ne kadarı
da böyle çevreye saçılıyor diye bir araştırdım. Çalışmalar sürse de Türkiye’de
henüz sağlıklı bir tehlikeli atık envanterinin olmadığını öğrendim.
Bu tür atıklara ‘tehlikeli atık’ deniyor. “Tehlikesiz atık var mı ki?”
dediğinizi duyar gibiyim. Evet, tüm atıklar çevreye zararlı ama varillerde
karşınıza çıkanlar çok daha büyük tehdit. İTÜ Çevre Mühendisliği Bölümü Öğretim
Üyesi Prof. Dr. İlhan Talınlı bunların çöp, atık su gibi bilinen atıklardan
farklı olarak ‘tehlike’ kriteriyle tanımlanmış olduklarını söylüyor. Bu
atıkların zehirlilik, koroziflik (aşınma, yıpranma, paslanma, bozulma),
reaktiflik, parlayıcılık, patlayıcılık gibi ayrıca yarattıkları riskler var.
Kanserojen, mutasyona yol açan, teratojen (yani anne karnındaki bebeğin
büyümesini ve şeklini bozabilen) gibi bir sürü risk faktörü taşıyorlar. İşte
bunun için farklı yönetilmeyi gerektiriyorlar.
Dört milyon ton çamuru yakın bakalım!
Tehlikeli atıklar için ‘Tehlikeli atık alanları’ oluşturulması gerektiğini
söyleyen Talınlı, yakmanın her zaman bir çözüm olmadığını, üzerine fuel oil
dökerek yakmanınsa çok daha maliyetli olabileceğini belirtiyor: “Nükleer atıklar
nasıl yerin binlerce metre altına gömülüyorsa, bir atık da hiçbir şekilde ön
işlem yapılmadan uzaklaştırılmaz. Yakma işlemi sonucu hava kirlenmesi de
yaşanabilir bunun için de uygun hava arıtma teknolojisinin seçilmesi gerekir.
Ayrıca geriye kalan küller de sorun. Üstelik her atık da yanmaya müsait
olmayabilir. Yakmaya müsait olup olmadığı kontrol edilmelidir. Bir sürü deneysel
yöntemle tespit edilmiştir ki, bir altın madeninin cürufları (posa) da bu tanım
çevresinde tehlikeli atıktır. Gelin de Bergama altın madenlerinden çıkan dört
milyon ton çamuru yakın bakalım!”
Korsan firmalar atıyor
Türkiye’de şu anda ne yazık yeterli tehlikeli atık tesisi yok. Talınlı
sonunda olup biteni şöyle özetliyor: “Bu atıklar elden çıkarılamadığı için bir
korsan firma bunları atıyor ya da gömüyor.”
Bunlar için kurulacak tehlikeli atık yakma tesisleri gündeme geldiğinde de
yerleşim alanlarına yakın yerlerde hep halk tepkisiyle ve tesislere karşı açılan
davalarla karşılaşılıyor. Doğal olarak hiç kimse evinin, köyünün dibinde
tehlikeli atık depolanmasını ya da yakılmasını istemiyor. Talınlı da bu yerlerin
özenle seçilmesi gerektiğini vurguluyor: “Tehlikeli atık alanlarının yer seçimi
çok kritik. Yerleşim alanlarından uzak olmalı. Bunların kurulmasını en çok
isteyen benim ama en çok karşı olan da benim. Çevre mühendisliğinde çevresel
değerlerin en az etkileneceği yerler seçilir. 2008’de çıkan çevre kanunu bunları
dışlıyor. Nükleeri, maden aramalarını, çevre bakanlığının sorumluluk alanından
çıkarıyor. 1995’te tehlikeli atık yönetmeliği çıktı ama bir maddesi bile
uygulanamaz çünkü sadece tercüme edilmiş bir yönetmelik.”
Tesis kurarken de tesis sayısına dikkatle karar vermek gerekiyor. Fazla tesis
kurulursa ve bunlar eğer işleyecek ürün bulamazlarsa bu kez yurtdışından atık
ithal eder duruma gelebiliyorsunuz. Bu tesislerin de, atık üretenlerin de çok
iyi denetlenmesi gerekiyor.