İzmir'de 1995 yılının kasım ayında meydana gelen ve 61 kişinin yaşamını
yitirdiği sel faciası hafızalardan silinmezken, bu kez Marmara'nın batısını
vuran şiddetli yağış onlarca yurttaşın canına mal oldu. İzmir'de facianın
ardından geçen sürede bir çok proje yaşama geçirilse de, uzmanlar kentin bu tür
bir olası afete daha fazla hazırlıklı olması gerektiğini, yapılacak çok iş
olduğunu söylüyor. Çevresi bitki örtüsünden yoksun dik dağlarla kuşatılmış
İzmir'e, yıllık ortalama 700 kilogramlık yağışın çok kısa bir sürede düştüğü,
yağmur sularının hızla kentin alçak bölgelerinde toplandığı belirtiliyor.
Yağmurların genellikle bir saatlik sürede İzmir'i ciddi ölçüde etkilediği
vurgulanıyor.
Eski Orman Bakanlığı Ağaçlandırma ve Erozyon Kontrolü Genel Müdürü Kemal Aşk,
şiddetli yağmurun ilk düştüğü yerde kontrol altına alınması gerektiğini,
İzmir'de yaşanan sel felaketlerinin ardından Poligon ve Bostanlı havzalarında bu
kapsamda örnek projeleri yaşama geçirdiklerini söyledi. Ancak bu çalışmaların
yarım kaldığını, dere kenarlarına salt duvar yapılmasıyla selin
engellenemeyeceğini belirten Aşk, “Yağmur suyunun düştüğü ve daha sonra kente su
bırakacak her yerin yeşillendirilmesi gerekiyor. Her boş nokta mutlaka
değerlendirilmeli. Bostanlı Havzası'nda 11 bin ay teras yaptık. Bu sayede hem
ağaç, hem yeraltı suları beslendi, hem sel önlendi. Poligon Havzası'nda da
toplam bin 100 hektarın, 100 hektarında çalıştık. Ancak daha yapılması gereken
çok şey var” dedi.
Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Muhittin Selvitopu,
imar aflarıyla birlikte kentlerdeki çarpık yapılaşmanın ortaya çıktığını, doğal
afetlerle birlikte can ve mal kayıplarıyla karşılaşıldığını söyledi. İzmir'de de
dere yatağı içinde yapıların bulunduğuna dikkat çeken Selvitopu, “Kent içindeki
yolların eski dere yatakları üzerinde kurulduğu görüyoruz. Dere yataklarının bir
bölümü işlendi ancak bu yeterli değil. Belli program kapsamında çeşitle
setlemeler yapıldı. İmar aflarından dolayı kaçak yapılar yasal hale geldi. Aşırı
su geldiğinde bir takım sorunlar çıkacaktır. Karşıyaka, Gültepe ve Karabağlar
gibi birçok ilçede dere yataklarında yapılaşmalar var. Çok aşırı yağışlarda
kayıplar yaşanabilir” dedi.
Mimarlar Odası İzmir Şube Başkanı Hasan Topal, kentteki tüm derelerin imar
planlarına işlendiğini, ıslahlarına yönelik önemli çalışmalar yapıldığını, ancak
asıl sıkıntının imar aflarından kaynaklandığını söyledi. Topal, “Kentlerin
çökmesinde, su baskınları gibi olayların yaşanmasında, planlamada zorluk
çekilmesinde kaçak yapıların imar aflarıyla yasal hale gelmesinde önemli pay var
” diye konuştu.
Şehir Plancıları Odası İzmir Şube Başkanı Tolga Çilingir, İzmir'de rant
beklentisi içinde olanların, kentlerin bilimsel ve hukuksal zeminde planlamasına
karşı durduklarını söyledi. Dere yatakları gibi yerlerdeki yapılaşmaları uydudan
izleyebilen sistemlerin bugün İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde kurulu olduğunu
bildiren Çilingir, “Ancak önemli olan, bilmek değil, gereğini uygulayabilmektir.
Ne yazık ki altyapı çözümleri, ülkemizde olduğu gibi İzmir’de de geri plana
itildiğinden ve toplumsal beğenilerde iyi prim yapamadığından, hem yerel
yönetimler gerekli ve yeterli bütçeleri bu konulara ayıramıyorlar, hem de
radikal önlemler almakta zorlanıyorlar. Türkiye pek çok konuda olduğu gibi,
afetleri de deneme yanılma yoluyla öğrenmeye çalışıyor” yorumunu yaptı.
İnşaat Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı ve İZSU Yönetim Kurulu Üyesi
Prof. Dr. Ömer Zafer Alku da, İstanbul'da yaşanan felaketin ardından İzmir'de
olasılıkların araştırıldığını belirterek, “İstanbul'daki afette metrekareye 24
santim yağış düştü. 2 saatte metrekaraye 100 kiloluk bir yağmur yağması bir
afettir. 50 yılda bir düşecek yağmur için projelendirme yapılmaz. Bunu
İzmir'deki hiçbir kanal taşımaz. Bizde dere yataklarına kaçak olarak yapılan
inşaatlar sonucu çok aşırı yağmurlar olmasa da sorun yaşanacaktır. 1995 yılında
da yaşanan olay bu nedenledir. İzmir'in yaklaşık yüzde 50'si kaçak yapıdır.
Ancak İZSU kanalların, dere yataklarının bakımını düzenli olarak yapıyor. Bu
alanlardan koltuk takımlarına varıncaya dek akla gelmeyecek malzemeler çıkıyor”
diye konuştu.
İzmir Büyükşehir Belediyesi yetkililerince yapılan açıklamada ise, 1995
yılında yaşanan baskınların ardından alt yapı çalışmalarına ağırlık verildiği
bildirildi. Açıklamada, “2004’ten 2009 yılına dek kentsel alan içinden geçen
dereler, bir daha taşkına meydan vermeyecek şekilde ıslah edildi. 39 derede 44
kilometre uzunluğunda ıslah yapıldı. Bu kapsamda dere havzalarında erozyonu ve
taşkınları önlemeye yönelik taş kordon seki ve teraslama, kum ve toprak tutucu
bent, dere yataklarının eğimini azaltarak taşkınları geciktiren düşü yapısı
gerçekleştirildi .2004 – 2009 yılları arasında 68 kilometre uzunluğunda yağmur
suyu kanalı döşendi. Sel havzalarında sele ve erozyona karşı önlemler alındı”
denildi.