İstanbul Teknik Üniversitesi Maden Fakültesi Jeoloji Bölümü Öğretim Üyesi
Prof. Dr. Celal Şengör, söyleşimizin üçüncü gününde, Marmara
Denizi’nde beklenen depremle ilgili bilgiler vermeyi sürdürürken, Türkiye’nin
diğer en riskli yerlerinin, Güney Marmara ve Doğu Anadolu bölgeleri olduğunu
anlattı. Prof. Şengör depremlerin de hava gibi tahmin edilebileceğini, uçak
düşmeleri ve güneş tutulmalarıyla depremler arasında hiçbir bağ olmadığını
söyledi.
Kuzey Anadolu Fayı’nın Marmara Denizi’ni boydan boya kestiği kesin
mi?
- Bununla ilgili veriler elimizde. Kabuğun altında, 10 kilometreden itibaren
olan depremlerin dağılımı, fayın yüzeye geldiği yerde sismik yansıma profilleri
mevcut. 3-4 kilometre derinlikte fayın gidişini görebiliyoruz. Fayın yüzeyi
kırdığı yerlerde ise çok daha hassas gözlemler var. Artık fayın tam nereden
gittiği biliniyor. Kabuğun en altından en üstüne kadar bol miktarda veri
var.
Balıkesir’in riski yüksek
Türkiye’de Marmara Denizi’nden sonra deprem açısından en riskli
yerler nereleri?
- Doğu Anadolu Fayı üzerinde deprem bekleyen yerler var. MTA’dan Dr. Ömer
Emre’nin çalışmasına göre deprem riski en fazla yerler arasında Güney Marmara
yani Biga yarımadası görünüyor. Balıkesir ve çevresinde deprem riski yüksek.
Burada bin yıldır kırılmamış faylar var.
İstanbul Boğazı’nda tsunami riski var mı?
- Var. Boğaz’da çarpışan kayalar efsanesinden yola çıkarak burada bir tsunami
oluştuğunu bir makalemde yazmıştım. Şimdi İTÜ’den Sinan Özeren ve Nazmi
Postacıoğlu bu konuda bir bilimsel çalışma hazırlıyorlar. 1509 depreminde
dalgaların surlara tırmandığı, Haliç donanmasını perişan ettiği biliniyor.
‘Zır cahil’ yorumları
Deprem önceden tahmin edilebilir mi?
- Hava tahmini gibi yapılabilir. Ancak bir tanesi gaz içinde oluşuyor ve çok
süratli gelişiyor. Tahmini daha kolay. Bir tanesi, yani deprem katı içinde
olduğu için tahmini daha zor. Ama hava tahmininde de tam zaman, tam yer vermek
mümkün değil.
Uçak düşmeleriyle depremler arasında ilişki kuranlar var.
- Bunlara zır cahil ya de deli diyeceksiniz. Hiçbir ilgisi yok.
Depremlerin gece olmasına ve güneş tutulmasıyla ilişkilendirenlere ne
diyorsunuz?
- Aristo böyle bir şey ortaya atmış zamanında. Bilim düzeyimiz milattan önce
4. Yüzyıl’da kalmış olduğu için hâlâ bu tip şeyler halkımız arasında
konuşuluyor, konuşulmaya da devam edecek. Hiçbir ilgisi yok. Ayrıca güneş
tutulması ile depremler arasında da hiçbir bağ bulunmamakta.
- Deprem olduktan hemen sonra, civarını tetikliyor. 1999 İzmit depremi
Yunanistan’daki depremi tetikledi. Kanomori adlı bir Japon profesör, bunu
öğrencileriyle birlikte istatiksel olarak kanıtladı.
Büyük depremlerin Kuzey Anadolu Fayı üzerinde 250 yılda bir olduğu
görüşü geçerli mi?
- 250 yılda bir olduğu doğru. Milattan önce 4. Yüzyıl’dan itibaren böyle bir
düzen gözüküyor. Ama 1509 depreminden önce 400 yıla yakın bir aralık var. 1509
korkunç bir deprem. Ama geçerli düzen 250 yıl aralıklarda olduğu.
‘Felaket geliyor’ diyoruz
Siz felaket tellalı mısınız?
- Büyük bir mutlulukla felaket tellallığı yapıyoruz. Halkımız hazırlıklı
olsun istiyoruz. “Felaket geliyor ey halk, lütfen uyanınız ki zarar
görmeyesiniz” diyoruz. Felaket tellalının olması bir topluma son derece büyük
bir katkıdır. Türkiye’de felaket tellalı yeteri kadar az olduğu için, bizim
toplum ne yazık ki bilimsel olarak tellallık yapıp kendini uyarmak isteyenleri
hem dinlemiyor hem de dinlemek istemiyor. Kaderciliğimizin de rolü var.
1999 depremi için yakışıklı deprem demiştiniz, tepki görmüştünüz. Ne
demek istemiştiniz?
- Depremden sonra arazide gördüklerim bir yanal atımlı depremi öğrenciye
anlatmak için oldukça yeterliydi. Bir ders kitabına koyulacak güzellikteydi;
onun için bizi çok heyecanlandırmıştı. Ama depremin kendisini güzel bulmakla,
depremin insan cemiyeti üzerinde yaptığı etki hakkındaki düşündüklerim
birbirinden tamamen ayrı şeyler. Fakat toplum bunu birbirinden ayıramıyor. Çünkü
objektif düşünemiyor. Bunun için bilimsel düşünmek lazım. Halbuki siz dini
bakışla düşünmeye alıştıysanız, bunu birbirinden ayıramazsınız. Ayıramadığınız
zaman felaket kapınızda bitiyor demektir.
Üç ayrı senaryo
Neden hep en kötü senaryoyu anlatıyorsunuz?
- Sen yolun ortasında duruyorsun, bir araba tam gaz sana doğru geliyor. En
iyi senaryo, sürücünün frene basıp zınk diye senin önünde durması. Orta
kötülükte bir senaryo, sürücünün frene bastığı anda tam duramayıp çok
yavaşlaması ama seni de hafif yaralaması. En kötü senaryo ise sürücünün hiçbir
şey yapmayıp gelip seni öldürmesi. Şimdi bu üç senaryoyu değerlendirip birinci
senaryo gereği, “Sürücünün önünden çekilmemeye devam mı edersin; yoksa araba
geliyor kenara mı çekileyim?” dersin. Bu kadar basit.
Prof. Dr. Naci Görür de uyardı
4 milyon insanın akıbeti kestirilemiyor
İstanbul Teknik Üniversitesi Maden Fakültesi Jeoloji Bölümü Öğretim Üyesi
Prof. Dr. Naci Görür de 1999 depreminden bu yana önemli bir hiçbir şey
yapılmadığını, beklenen Marmara depreminde 4 milyon insanın akibetinin
kestirilemediğini belirtti. Prof. Görür özetle şunları söyledi: “Son 11 yılda
dikkat çeken, özellikle yerleşim alanlarını güvenli hale getirmek için yapılmış
önemli bir proje yok ne yazık ki. Türkiye’yi yönetenler, hiçbir zaman için
esasen daha çağdaş bir anlayış olan tehlike analizi ve risk yönetimi
hususlarında kendini sorumlu addetmemişlerdir. Halbuki aslolan budur. Önemli
olan insanlarımız ölmeden zararı azaltmak, önlemleri almaktır.
Marmara Bölgesi’nde deprem alarmı verilmiştir. Üstelik de bu bölgenin yapı
stokunun yüzde 60’ının büyük bir depreme dayanamayacağı da yetkililer tarafından
söylenmektedir. Buna rağmen, 11 sene geçtiği halde can alıcı, zarar azaltmaya
yönelik çok az şey yapılmıştır. Yapılan şeyler, bazı yol, köprü, viyadük,
hastane, okul ve devlet dairelerinin bir kısmının güçlendirilmesi ve bir de acil
durum planlamasına yönelik masa başı işleridir. Resmi rakamlara göre en
iyimser bakışla yapı stokunun yüzde 25’i deprem güvenli değildir ve depremde
nasıl bir performans verecekleri hiçbir şekilde tahmin edilememektedir.
İstanbul’da 1 milyon 600 bin binanın olduğu düşünülürse, demek ki 400 bin bina
beklenen depremde Allah’a emanettir. Yine çok iyimser bir tahminle, her binada
10 kişinin yaşadığını düşünelim -bu çok düşük rakamdır- 4 milyon insanın
akıbeti, beklenen Marmara depreminde kestirilememektedir. Buradan benim
çıkardığım sonuç, Türkiye Cumhuriyeti yönetimlerinin gündeminde deprem
yoktur.”