Beypazarı Başkente Armağan



Geleneksel mimarisini ''yaşama kültürü''yle birlikte koruyan Beypazarı'ndaydık... Bu kez ''toplantı için'' değil; 03 - 04 Haziran 2006'daki ''Tarihi Evler, El Sanatları, Havuç ve Güveç Festivali'' için. Festival, son yıllardaki tarihsel çevreyi koruma çabalarının ''semere''si gibiydi... Çoğunluğunu Ankaralıların oluşturduğu on binlerce ziyaretçi, sergileri gezerek, gösterileri izleyerek, el sanatlarından yerel yiyeceklere kadar zengin yöresel ürünlerin alışverişini yaparak ''kültür turizmi''nin keyfini çıkarttılar.

Gecelemek isteyenler Belediye Oteli ile Selam Otel'de zor yer bulurken sayıları 12'ye ulaşan ''konaklamaya açılmış konaklar'' da dolu dolu günler yaşadılar. Biz de ''kentsel korumanın bayramı''na dönüşen festivali, tarihi ''Cırcırlar Konağı''na yerleşerek yaşadık.

Başkent hasret gideriyor
Denebilir ki Beypazarı, öncelikle Ankaralılara bir armağan... Başkentimizin tarihi semtleri geçmişe duyarsız imar politikalarıyla ''gözden ve gönülden ırak'' kılınınca, 100 km. ötedeki Beypazarı, kültürel mirasla ''hasret giderme''nin merkezi oldu.

Beypazarlılar ise ''kimlikli'' yaşamanın, ''kişilikli turizm''i de yaratacağını ''kanıtlamak''tan hem gurur duyuyor; hem de para kazanıyorlar.

Kuşkusuz bu gururu doruklarda duyumsayan Belediye Başkanı Av. Mansur Yavaş... Bir yerel yönetimin, ''eğer isterse'' kentini imar rantıyla betonlaştırmak yerine ''öz değerleri''yle kalkındırabileceğini ''örnek yaratarak'' göstermenin heyecanını taşıyor.

Nitekim Beypazarı'nı kutlamak için festivale katılanlardan Yargıtay Başkanı Osman Arslan şunları söyledi: ''İlk hâkimliğimi yaparken kimsenin bilmediği Beypazarı, bugün kendine has kültür zenginliğini tanıtarak ve koruyarak gelişmenin başarılı örneğini veriyor.''

Kaymakam Haluk Nadir de; ''yerel yönetimlerin kentsel kültüre sahip çıkması'' durumunda elde edilecek olumlu sonuçları göstermesi bakımından ülkeye örnek bir başarının sergilendiğini vurguladı...

'Kültür yoksunu' denetim!
Ne var ki kültüre, emeğe ve yaratıcılığa karşı ''yerel duyarlılık'' zaferini yaşayan Beypazarı, ''devlet adına'' da teşekkür beklerken adeta ''cezalandırılmak'' istendi. Halkın ve köylülerin kendi evlerinde özenle hazırladıkları yerel yiyecekleri; göz nurlarıyla yaptıkları ''el sanatı'' ürünlerini sattıkları ''geçici'' küçük tezgâhlarına ''vergi denetimi'' (!) baskınları yapıldı.

Bakanlıktan gönderilen ''maliye ekibi'' , alışveriş yapanlara ''fiş'' sorar, tutanaklar tutup cezalar keserken, ''kültür yoksunu yönetim anlayışı''nın temsilcisi gibiydi. Tarihi kentteki koruma ve kültür seferberliğinin Ankara'ya armağan olduğunu ''göremeyen siyasi Ankara''nın ne denli duygusuz olduğunu kanıtladı.

Buna karşılık asıl ''kamusal sorumluluk'' örneğini ise yerel ürünlerin ''geleneksel kalite''lerini sürdürmeleri için evlerde, işyerlerinde düzenli ''denetim''ler yapan Beypazarı Kültür ve Turizm Derneği gösteriyordu.

Ekonomik katkılar...
Beypazarı'ndan göçe hazırlanan 1500 aile, şimdi ''kültür turizmi''nden geçiniyor. Yakın geçmişe kadar yerel yemekleri bulundurmayan lokantalarda artık ''tarhana çorbası, etli yaprak dolması, güveç, höşmerim, ev makarnası'' var. Beypazarı'nın kurusu ve maden sodasıyla birlikte ''80 katlı baklava''sı bile TSE güvencesinde...

Son 3 yıldaki çabalarla yaklaşık 500 eski evin onarılarak boyanmasına sadece 1.5 trilyon lira harcanırken; bunun kentliye kazandırdığı ise haftada 1 trilyonluk ''turizm geliri'' ne ulaşmış. Yavaş'ın seçildiği 1999'da sayıları 7 olan geleneksel ''telkâri'' (gümüş el işi) atölyeleri 80'e; kuyumcu dükkânlarının sayısı da 8'den 43'e çıkmış.

Beypazarı işte bu özellikleriyle uluslararası ilişkilerini de yine kültürel işbirliği alanında geliştiriyor.

Örneğin geçen yılın festivaline de katılan Japon Halk Kültürü Grubu, bu yıl da hem gösteriler yaptılar, hem de ''origami kursu''yla dileyenlere sanatlarını öğrettiler. Japon-Türk Kültür Değişim Derneği Başkanı Kanji İshimoto dedi ki: ''Geleneklerine bağlı toplumlarla dostluk daha güçlü oluyor...'' Çin Halk Cumhuriyeti temsilcileri de festivale katılarak, gelecek yıllarda katkıda bulunmanın görüşmelerini yaptılar. Tarihsel mekânlardaki sergilerinin yanı sıra, konserleri ve gösterileriyle de kent halkının adeta ''düğün'' yaparcasına eğlendiği festivalden ''dede''ler de çok memnun kaldı.

Park'ta dinlenirken konuştuğumuz Kazım Benli (72), çocukluğu ile yaşlılığını ''aynı sokaklar''da ve ''aynı evler''de geçirmesinin ''ayrıcalık'' olduğunu söylediğimizde diyor ki: ''Zaten nereye gitsem canım sıkılır, hemen buraya dönerim...''

Eski evlerin onarılmasını överken, ''ama hep göz önünde olanları boyadılar'' diyerek eleştirisini de esirgemeyen Şevket Uyanık (84) da şunu ekledi: ''Başkan büyük iyilik yaptı. Çünkü beton evler insanı hasta yapıyor...''