Eşme'deki altın madeniyle ilgili hukuki süreç, Bergama Ovacık Altın Madeni dosyasıyla benzer özellikler taşıyor. Manisa İdare Mahkemesi'nde açılan ÇED raporu iptal davasının bilirkişi raporuyla, madeninin çevre felaketine neden olacağı, hukuk mücadelesinin ilk aşamasında kayıt altına alındı. Bilirkişi raporunda, 'ÇED raporu, böylesi büyük bir projede çevrenin korunmasına yönelik önlemler yeterli ve açık değildir' denildi. Uşak'ın Eşme ilçesi sınırlarında yer alan Kışladağ Altın Madeni'nin işletilmesinin, çevre ve insan sağlığı için tehdit oluşturabileceği vurgulandı. Madene verilen ÇED belgesinin iptali istemiyle açılan davanın bilirkişi raporunda, "Madenin doğal yaşamı yok edeceği, hava, toprak ve suyu zehirleneceği" vurgulandı.
Eşme'deki altın madeniyle ilgili hukuki süreç, Bergama Ovacık Altın Madeni dosyasıyla paralellik gösteriyor. Eşme'de, siyanürlü yöntemle çalıştırılması planlanan altın madeninin çevre felaketine neden olacağı, yöre halkının başlattığı hukuk mücadelesinin ilk aşamasında kayıt altına alındı. Madenin işletilmemesi için Manisa İdare Mahkemesi'nde açılan ÇED iptal davasının bilirkişi heyetince hazırlanan raporda, yöre halkının kaygılarını haklı çıkarır nitelikte görüş belirtildi.
TÜPRAG firması tarafından çıkarılması planlanan altının yarardan çok zarar getireceği vurgulanan raporda, ÇED belgesinin ciddi ve tutarlı hesaplar yapılmadan hazırlandığına dikkat çekildi. Bölgeyi bekleyen en büyük tehlikenin, madende yer alan atık gölü olduğu kaydedilerek, "İşletme sona erdikten sonra atık gölünün ne yapılacağına yönelik net bilgi yoktur" denildi.
Madende kullanılacak su dengesi hesaplamasının hatalı ve eksik olduğu dile getirilen raporda, "İşletme sırasında bölgedeki yer altı su kaynaklarında azalma ve kuruma bekleniyor. Maden sahasında 1 kilometre çapında ve 450 metre derinliğinde oluşturulacak göl, yer altı suyu için ciddi bir tehlike oluşturuyor" görüşüne yer verildi. "Böylesi büyük bir projede çevrenin korunmasına yönelik alınması gereken önlemler bakımından ÇED raporu yeterli ve açık değildir" denilen bilirkişi raporunda, şu uyarılar yapıldı:
"Siyanürle işlenen atığın ne şekilde arıtılacağı konusunda raporda herhangi bir açıklama yok. Yığın liçi alanının tabanına sızdırmazlık için serilen jeomembran ve kil hakkında bir bilgi yok. Altın zenginleştirme işleminde kullanılacak siyanür çok zehirli bir kimyasaldır. Belirli miktarda çevreye verildiğinde içme suyunda zehirlenmelere ve buharlaşma sonucu çok daha zehirli hidrojen siyanür gazının salımına neden olur. Ayrıca doğal bozulma sonucu oluşacak azot oksitleri, arsenik ve amonyağın yağışlarla yer altı suyuna ulaşması suyun niteliğinde ve toz parçacıklarında arseniğin yükselmesine neden olur. Bu konuda ciddi toplum sağlığı sorunları Kütahya-Gümüşköy'de yaşanmaktadır."
Bilirkişi raporunda, Kışladağ Altın Madeni'nden 98 ton altın, 69 ton gümüş elde edileceği, bunların da toplam 1 milyon 483 bin dolar değerinde olduğu belirtiliyor. Buna karşın Bergama süreciyle başlayan ve süreç içinde belli bir olgunluğa erişen çevre mücadelesinin tarafları ise madenin işletilmesi halinde Türkiye'nin çeşitli nedenlerle uğrayacağı zararın 130 milyon doları bulacağını vurguluyorlar. Yıllık tarım üretim kaybının 250 bin dolar olacağı, maden kapatıldıktan sonra doğanın kendisini 200 yılda yenileyeceği ve bu süre içindeki orman ürünlerinden kaybın 80 milyon doları bulacağı kaydediliyor. Bunun yanı sıra çölleşen, toprağı, suyu zehirlenen bir doğal ortam yaratılacağını belirten çevreciler, bölgede hastalıkların da artacağından endişe ediyor.