Osmanlı Bankası'nın Adı Yaşasın Diye



Osmanlı Bankası Müzesi, adının aksine, sadece iktisatla ilgilenmiyor. Geniş bir konu yelpazesine sahip; İstanbul, mimarlık tarihi, arkeoloji, iktisat, politika... Müze Müdürü Benaroya'ya göre bu çok doğal. "Çünkü" diyor, "biz bir toplumsal tarih müzesiyiz."

Dünden Bugüne Galata, İstanbul'da Ölüm, Süryani Âdet ve Ayinleri, Cumhuriyet Türkiyesi ve Feminizm, Kimlik ve Kent: Atina'daki İstanbullu Rumlar... Bunlar Osmanlı Bankası Müzesi'ndeki sergi, belgesel film gösterimi, seminerlerden birkaçı. Osmanlı Bankası, 150 yıllık bir yapı. Osmanlı Bankası Müzesi'nin geçmişi ise sadece dört yıl. Yine de etkinliklerle kendinden bahsettirmeye başladı bile. Mayıs ayındaki yeni sergi de böyle işlerden biri: "Aradığınız Kişiye Şu an Ulaşılamıyor". Türkiye'de 1980-2005 yıllarındaki hayat temsillerini anlatıyor. Biz de Osmanlı Bankası Müzesi Müdürü Sima Benaroya ile kuruluş hikâyelerini ve amaçlarını konuştuk.

-Osmanlı Bankası Müzesi'nin kuruluş hikâyesi nedir?
Osmanlı Bankası Müzesi, Garanti Bankası ile Osmanlı Bankası'nın birleşmesinden sonra, dokuz aylık bir hazırlık sürecinin ardından 2002 Aralık'ta kuruldu. Bundan önce Osmanlı Bankası Arşiv Araştırma Merkezi vardı, ama sadece iktisat tarihi konusunda bir şeyler yapıyordu. Birleşmeden sonra Osmanlı Bankası ismini yaşatmak için bir müze kurulmasına karar verildi. Arşivdeki malzeme çok çeşitliydi. Mesela sadece müzede çalışanların fotoğraflarından oluşan koleksiyon bile o dönemin moda anlayışıyla ilgili bilgi veriyor. Böyle olunca da mimari, İstanbul, tasarım, ekonomi gibi farklı konularda çalışmalar yapmaya karar verdik.

-Siz bu hikâyenin başından beri içinde misiniz?
Evet, Osmanlı Bankası'nda Reklam ve İletişim Müdürü olarak çalışıyordum. Bankalar birleşince bana Osmanlı Bankası ismini yaşatma görevini verdiler. Beş yıldır bunun için uğraşıyorum.

-Neler yapıyorsunuz?
Her hafta farklı konularla ilgili tartışmalar yaptığımız Voyvoda Caddesi Toplantıları ve Boğaziçi Üniversitesi ile birlikte Çağdaş Türkiye Seminerleri başlığı altında tartışmalar yapıyoruz. Diğer bir çalışmamız da, BÜ ve Yunanistan'dan Alfabank ile birlikte "Ege'nin İki Kıyısı Toplum ve Ekonomi Seminerleri". Bunların yanı sıra sergilerimiz de devam ediyor. Onları desteklemek adına, sergilerle ilgili akademisyenlerin katıldığı bazı söyleşiler de yapıyoruz.

-Etkinliklerinizin sınırını neye göre çiziyorsunuz?
Osmanlı Bankası Müzesi'ni sadece bir bankacılık müzesi olarak görmemek lazım. Osmanlı Bankası Müzesi aslında bir toplumsal tarih müzesi. Onun için toplumsal tarihe konu olabilecek her şey, bizim de konumuz. İstanbul bizim konumuz, mimarlık tarihi, doğa-kentsel çevre, arkeoloji gibi konulara da kendimizi uzak hissetmiyoruz. Amacımız, hem zevkli, hem de geçmişle bugün arasında bir bağ kurdurabilen çalışmalar yapmak, katılımcılara sergiden çıktıktan sonra da kullanacakları bilgiler bırakmak. Tabii bunların bizim ana altyapımızla örtüşen bir tarafı da var. Çok uzun bir hazırlık aşamasından geçilerek yapıyoruz bunları. Ethem Eldem, Bülent Erkmen, Nazan Ölçer, Şevket Pamuk, İhsan Bilgin ve Sibel Asna gibi kişilerin olduğu bir danışma kurulumuz var.

-Kuruluşunuzdan bu yana dört yıl geçti. Amaçlarınıza ulaştığınızı düşünüyor musunuz?
İlk toplantıda 2002'de Voyvoda Caddesi toplantılarını yapmayı teklif ettiğimde danışma kurulu üyelerinden biri "Bu fazla cesur bir yaklaşım. Bu kadar hızlı başlamayalım" dedi. Başladık ve geldiğimiz nokta burası. Hedeflerimizi biraz yüksek koyduk, ama çok çalışıp onlara ulaştık.

-Şimdiye kadar kaç etkinlik yaptınız, etkinliklerinizden kaç kişi yararlandı? Etkinliklere katılanlar için bir profil çizmeniz mümkün mü?
100'e yakın Voyvoda Caddesi toplantısı, 23 Çağdaş Türkiye semineri, 16 Ege'nin İki Kıyısında Ekonomi ve Toplum semineri, 27 belgesel film gösterimi yapıldı. Film gösterimlerine, bugüne kadar 1500 seyirci geldi. Şimdiye kadar beş sergi açtık. Her sergi için yaklaşık 5-10 bin arasında ziyaretçimiz oluyor. Toplantılara ise, 7 bin kişi katıldı. Katılanların profilleri, etkinliğine göre değişiyor. İktisat tarihi söyleşilerinde daha çok akademik çevreden insanlar oluyor. Belgesellere gençler çok ilgi gösteriyor.

-Bütün bunları kaç kişilik bir ekiple yapıyorsunuz?
Müze, kütüphane, teknik ekip olarak toplam 10 kişiyiz. Küçük bir ekiple çalışıyoruz.

-Siz bir kültür kuruluşusunuz, Garanti ise ticari bir kuruluş. Nasıl ortaklaşıyorsunuz, nerede birleşiyorsunuz?
Yaptığımız programı birlikte hazırlıyoruz, birbirimize danışarak yaptığımız işler var. Genelde bankanın yaptığı bazı işleri kültürel olarak tamamlamaya çalışıyoruz. Mesela "Loncadan KOBİ'ye Esnaf ve Sanatkârın Günü" sergisinde, günümüzde çok önem taşıyan KOBİ'lerin geçmişteki yansımalarını gösterdik. Küçük üreticiliğin Türkiye için ne kadar önemli bir olgu olduğunun ayırdındayız. Garanti Bankası'nın da KOBİ'lere yönelik gani diye bir projesi var. Böylece onlara sadece ekonomik anlamda değil, bir de kültürel anlamda bir şey kazandırabilmek istedik.

-Gelelim 150 yıllık Osmanlı Bankası'nın arşivlerine. Arşivdeki kaynaklar kaç yılında başlıyor, bunlar dışarıya açık mı?
Osmanlı Bankası'nın ilk kurulduğu yıllarda, 1856 yılından başlayan belgeler var. Bankacılıktaki bazı gizlilik kuralları nedeniyle arşivin hepsi açık değil, ancak araştırmacıların yararlanabileceği bazı dokümantasyonlar mevcut. 10 bin kitaplı iktisat tarihi konusunda ihtisaslaşmış bir kütüphanemiz var.

Esra AÇIKGÖZ