Cuma günkü yazımda, İstanbul’da “54. Uluslararası Avukatlar Birliği (UAB)”
toplantısında “Sanat Hukuku” bölümüne değinmiştim. Dünyanın dört bir köşesinden
gelen 800’ü aşkın avukatın katıldığı toplantının çeşitli salonlarından birindeki
beş saatlik oturumda Türkiye’nin tarihsel, kültürel, dinsel ve doğasal
zenginlikleri iki saat boyunca gündem oluşturdu.
Yabancı avukatlar, ülkemizden kaçırılan, yağmalanan ya da göz göre göre
devlet eliyle yok edilen Türkiye’nin tarihsel, kültürel, dinsel ve doğasal
mirasını tartışırlarken, Türkiye’den resmi bir temsilci yoktu. Çünkü Kültür
Bakanlığı’nın beş kişilik hukukçu, yönetici ve uzman heyetinin toplantıya
katılımı için ayıracağı 5 bin liralık ödeneği yoktu! Şu ana kadar bakanlıktan en
azından “Mali yıl sonu olduğu ve ödeneklerde kısıntı yapıldığı için temsilci
gönderemedik” gibilerden ya da bir başka gerekçe bildiren bir açıklama
gelmedi.
Ama Cumhurbaşkanı’nın eşi Hayrünnisa Gül için “Kültürel Miras ve Müzik
Uluslararası Kongresi” toplantısına ödenek bulunabiliyor. Baş kadınımız,
dünyanın bazı ileri gelen baş kadınlarını Ankara’daki bu toplantıya davet etmiş,
ancak topu topu dört ülkeden katılım olmuş! Televizyonlarda boy gösteren baş
kadın Gül açış konuşmasında büyük kelam etmiş: “Kültürel mirasımız sadece
hanlardan, saraylardan, anıtlardan, binalardan, yani somut değerlerden ibaret
değildir. Müzik gibi somut olmayan kültürel değerlerimizin de korunmaya ve
geliştirilmeye ihtiyacı vardır.”
Böylece, Amerikan ve Avrupa müzelerine kaçırılan mirasımız geri getirilmiş,
Allianoi ve Hasankeyf kurtarılmış! Helal olsun baş kadınımız için bu toplantıya
ödenek bulanlara!
***
Türkiye Cumhuriyeti, Bergama Kralı ve Antalya’ya adını veren Attalos’un dev
boyuttaki mermer heykel başını, Manisa’dan eşsiz Lidya Kralı Karun dönemi tunç
karyolayı, Burdur Bucak’tan kaçırılan esin peri heykellerini ABD’nin Los Angeles
kentindeki Paul Getty Müzesi’nden istiyor.
Düşünebiliyor musunuz? Paul Getty Müzesi’nin avukatı Luis Li Los Angeles’ten
kalkıp geliyor ve önemli bir bildiri sunuyor. Ama bakanlıktan tek bir hukukçu ya
da genel müdürlükten tek bir yetkili toplantıda bulunmuyor. Aramızdaki sorunlar
konusunda daha önce Ankara’ya gelen müzenin resmi heyetinde Luis Li’nin de yer
aldığını anımsatalım.
Avukat Li, bildirisinde İtalya’nın Getty Müzesi’ni kendi ülkesinde 2005’te
nasıl ve neden dava ettiğini, dönemin Müze Müdürü Dr. Marion True’nun İtalya’da
mahkûm edilmesinden sonra 52 eserin Roma’ya neden geri verildiğini anlatıyor.
Ardından Yunanistan ile ilişkilere değiniyor. Bu ülkeye de eserlerin geri
veriliş öyküsünü hukuksal yanları ile aktarıyor.
Bu alanda Türkiye’ye nasıl davranması gerektiği konusunda önemli ipuçları
veren ve Ankara’nın hukuksal muhatabı olan Getty Müzesi’nin avukatı, “Bir-iki
yıl içinde Türkiye ile de benzeri sonuçlara ulaşmayı umuyoruz” diyor.
Ama Allah için salonda bu konuşmadan yararlanacak Türkiye’den tek bir resmi
hukuk danışmanı, genel müdürlük yetkilisi yok!
Avukat Li, Dr. True’dan söz ettiğinde belleğimde bir geri dönüşüm yaşadım.
1996’da Bayan True Ankara’ya gelerek ilk görüşmeyi yapmıştı. Dönemin genel
müdürü beni arayıp, Getty’de ne gibi yapıtlarımızın bulunduğunu sorduğunda
gerekli bilgileri vermiştim. Kendisi bir süre sonra üniversitede kürsüsüne
döndü. Ardından Getty’den gelen altı aylık bir bursla Los Angeles’e gitti ve
müzeden isteklerimiz unutuldu. Ta ki önceki yıl Dr. True’nun ayrılışından sonra
müzenin yeni yönetiminin İtalya, Yunanistan ve Türkiye ile iyi niyetli
görüşmelere başlamasına değin bu eserlere ilişkin hakkımızı aramak unutuldu.
***
Toplantıda, dünyada kaçırılan tarihsel, kültürel, dinsel mirasın geri
alınması olgusunun, 1987’de Türkiye’nin “Karun Hazinesi” ve “Yüzyılın Definesi”
denilen “Elmalı Definesi” ile başlattığı vurgulandı.
Nev York Başkonsolosumuz Murat Sungar’ın 1987’de bulduğu avukatlık firması
Türkiye’yi bu davaların yanı sıra ABD ve Avrupa’daki öteki davalarda başarıyla
temsil etti.
Aradan yaklaşık çeyrek yüzyıl geçti, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nda bu
konularda uzman, çok iyi yabancı dil bilen hukukçu-avukat hâlâ yetişmedi.
Öyle oldu ki 90’lı yılların başında Birleşmiş Milletler şemsiyesi altında
yapılan “tek hukuku” amaçlayan UNIDROIT toplantılarında bile ülkemizin
çıkarlarını koruyacak Türk heyetinde bir tek Türk hukukçusu yoktu. ABD’deki
Amerikan avukat çıkarlarımızı korudu.
Hatta Karun ve Elmalı davalarında Türkiye’nin tezini desteklemek amacıyla
Türk yasaları konusunda Amerikan ve Alman avukatlardan yüksek bedeller ödenerek
uzmanlık raporları alındı.
Sonraki yıllarda Nev York’ta içkili lokantalarda kafayı bulup sokağa atılan
bir başkonsolosumuzun ve Amerikan hukukunu bilmeyen dar görüşlü bazı genel
müdürlük yetkililerinin etkisiyle 1999’dan bu yana ABD’de hukuksal girişim
yapacak uzman avukatlar görevlendirilemedi.
Bundan dolayı Perge’den kaçırılan “Yorgun Herkül” heykelinin Boston Güzel
Sanatlar Müzesi’nden geri alınması da 20 yıldır yılan hikâyesine döndü. Bereket,
müze geçen yıl heykelin geri verilmesi eğilimini gösterince görüşmelere
başlandı. Bu amaçla olay, Vaşington Büyükelçiliğimizin günlük işlerini yürüten,
konunun uzmanı olmayan bir avukata verildi. Şimdi bu görüşmeler iki tarafın
avukatları arasında sürüyor gibi... En azından şöyle de olsa, böyle de olsa
ABD’de bir avukatımız var!
Genel müdürlük “kaçakçılık” konusunda uzman arkeologlara sahip. Ancak
“arkeolog” başka, “hukukçu” başka, “avukat” başka, hatta “uluslararası
avukatlık” başka... Bu toplantıya 5 bin liralık ödenek bulamayan bakanlığın,
böylesine köklü bir soruna da çeyrek yüzyıldır çözüm bulamayışı da elbette
olağandır!
***
Türkiye’yi daha önce temsil eden 160 uzman avukatın çalıştığı Herrick
Feinstein Hukuk Firması bizden sonra Mısır’ı Nev York’ta bir antika galerisi
karşısında temsil etti. Sonuçta kaçırılan eserler Mısır’a geri verildi ve galeri
sahibi de hapis cezasına çarptırıldı. Toplantıda bu dava da irdelendikten sonra
bu tür eserleri alıp açık arttırmaya çıkaran ünlü Christie’s müzayede evinin
avukatı Monica S. Dugot da karşılaştıkları hukuksal sorunları anlattı. Bayan
Dugot başka ülkelerden kaçırılıp kendilerine satılmak üzere getirilen eserler
hakkında müzayede evinin hukuksal yaklaşımını, ayrıca 2. Dünya Savaşı’nda
Nazilerin Yahudilerden yağmaladıkları yapıtlara karşı tutumlarını da aktardı.
Milyonlarca dolarların döndüğü açık arttırmalara ilişkin bu bildiri, Türkiye
açısından da önem taşıyordu!
***
İtalyan avukat Francesca Mikus, toplantının ana konusu ile bağlantılı olmayan
bir sunum yaptı. Türkiye’yi de ilgilendirebilecek bu sunumu özetleyeyim.
İtalyan Kültür Bakanlığı, ülkesindeki müze ve kütüphanelerde bulunan tüm ilk
baskı İtalyanca kitapları Google aracılığı ile dünyaya açmış. 6 milyon sanal
belgenin sunulduğu “Europeana (Sanal Avrupa Kütüphanesi)” aracılığı ile
İtalyanca ve İtalyan kültürü dünyaya tanıtılıyor, ayrıca anlaşma gereği ekonomik
girdi sağlanıyor. Acaba “Osmanlı Arşivleri” de bu yöntemle dünyaya açılamaz
mı?