Belediyeler Gösteriş Peşinde Koştu



Eski Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü İklim Sorumlusu, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Murat Türkeş, 1990'ların başında şu an etkili olan kuraklık eğiliminin öngörüldüğünü, ancak büyükşehir belediyelerinin susuzluğa karşı önlem almak yerine "gösterişli yatırımlar" yaptığını söyledi.

23 yıl boyunca Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü'nün çeşitli kademelerinde iklimbilimci olarak görev yapan Doç. Dr. Murat Türkeş, Türkiye'nin içinde bulunduğu su krizinin altında yatan nedenleri gazetemize değerlendirdi.

Özellikle İstanbul'un şu anki su krizini daha önce de yaşadığını anımsatan Türkeş, "1989-1990 kuraklığı İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin en büyük başarısızlığı olarak gösterilmişti. Oysa bütün Akdeniz havzasında ve Türkiye'de ciddi bir kuraklık yaşanıyordu. Sıfır yağış alan bazı istasyonlar olmuştu. Yani biz bunu daha önce de yaşadık ve önlem konusunda yine geç kaldık" dedi.

Etkisi 2- 3 yıl sürecek
1989'da etkili olan kuraklığın 1992'ye kadar etkili olduğunu anlatan Türkeş, şu anki kuraklık krizinin de 2-3 yıl etkili olacağını belirtti. Türkeş, kuraklığın geçen sonbaharda etkili olmaya başladığını ifade ederek "Türkiye kışın normal yağışını almadı. Kış yağışı dışında Türkiye'nin batısı ve güneyinde alınan yağış 8 ayda yüzde 30-40'tır, o da tamamını alırsa. Türkiye baharda da yağış almadı. Hemen bir yılda kuraklığın çözümü mümkün değil. Normalin üzerinde yağış meydana gelirse kuraklık açığı kapatılabilir. Barajların dolabilmesi için 2-3 yıl boyunca yağışların normalin üzerinde yağması gerek" diye konuştu.

Kuraklık biliniyordu
Doç. Türkeş, 1990'ların başından beri hem Akdeniz havzasında ve Mezopotamya'da kuraklaşma eğiliminin etkili olacağının bilindiğini kaydederek subtropikal kuşaktaki Türkiye'nin içinde bulunduğu Akdeniz'de kuraklaşmanın 1970'lerde başladığını söyledi. Türkiye'nin yaklaşık yarısında Akdeniz yağış rejiminin görüldüğüne dikkat çeken Türkeş, "Yani yağışın büyük kısmı kışın düşer ve ne yazık ki Akdeniz havzasındaki 'sinsi kuraklaşma' eğilimi en fazla kış yağışlarında görüldü. Küresel iklim değişikliğinin etkilerinden biri olan kısa süreli yoğun yağışlar yaz ve baharda görülmüştür. Ancak bunlar yararlı yağışlar değildir. Sel baskınlarına ve heyelanlara neden olmuştur" dedi.

Küresel iklim değişikliğine bağlı olarak Akdeniz havzasında kuraklaşma eğiliminin olduğunun bilindiğine vurgu yapan Türkeş, "Meteoroloji Genel Müdürlüğü'nde 23 yıl çalıştım. Bunları orada açıkladık. Müdürlük, bu yılın başından beri kurak iklim konusundaki uyarılarını basınla paylaştı. Bu bilinmeyen bir şey değildir. Kuraklık bir ayda olmaz" diye konuştu.

Yeraltı suları azalıyor
Türkeş, Türkiye'de uzun zamandır yağış azlığı yaşandığını dile getirerek bu durumun akarsu debilerinin ve yeraltı sulanın azalmasına yol açtığını anlattı. Özellikle tarım sektörünün yeraltı sularını aşırı derece kullandığını belirten Türkeş, bu alanda denetim yapılamadığını söyledi.

Doç. Murat Türkeş, özellikle büyükşehirlerde gösterişe kaçan yatırımlar yapılırken küresel ve bölgesel iklim değişikliğinden kaynaklanan kuraklık eğiliminin belediyeler tarafından ciddiye alınmadığını vurguladı.

Türkeş, "Ne zaman kuraklık kapıya dayanmış, su azalmış, barajlar kurumuş o zaman kuraklık günmede gelmiştir. Oysa bu takip edilmek zorundadır. Uzun süreli eğilimler izlenmek zorundadır. 3-4 yıllık kuraklığın yarattığı su açığı bir yılın, bir mevsimin yağışı ile kapatılamaz. Şu an yaşadığımız kuraklığı, önümüzdeki yağışlı dönemle kapatamayız" dedi.

Türkeş, alınması gereken önlemleri şöyle sıraladı:

"Kuraklık 100 yıl sonra öngörülüyor bile olsa barajlarda, göletlerde kuraklığa karşı su depolanmalı. Bütün büyükşehir belediyelerinin en düşük olasılığı bile dikkate alarak kuraklık zamanında kullanılacak suyu depolaması, saklaması ya da kuraklık döneminde kullanılacak alternatif su kaynaklarını bulması, planlaması, yatırım yapması gerekiyordu. Dünya böyle yapıyor.

Kuraklık yönetim planları, ciddi kuraklıklarda ne yapılması gerektiğini içeren ulusal ya da bölgesel planlardır. Ne yazık ki Türkiye'de bilim insanlarının da içinde yer aldığı geniş ölçekli somut uygulamalar hayata geçirilememiştir. Planlar çok dağınık.

Türkiye'de su ile ilgili sorumlu çok kuruluş var. Bu da su yönetimi konularında sıkıntı yaratıyor.

Melen Suyu Projesi de geçici bir çözüm. Yağış yoksa Melen'de de sorun olacak. Ama insanların susuz kalmaması için şu an ne yapılması gerekiyorsa o yapılacaktır. Buna karşı çıkamayız. Koskoca bir kenti susuz bırakamazsınız. Küresel iklim değişikliğini, su kaynakları potansiyelini, yeni eğilimleri dikkate alan uzun süreli kuraklık ya da su yönetimi planlarının yapılması gerek. Alarm seviyesindeki kuraklık durumlarında ne yapılacağını bütünüyle içeren planlardır."

Unutulan proje: İleri biyolojik atıksu arıtma tesisi
İstanbul'un su ihtiyacını karşılamak için büyük paralar harcanarak Melen'den ve Kırklareli'nden su getirme projeleri hızla devam ederken arada unutulup rafa kaldırılan projeler, kentin nasıl bu hale geldiğine dair ipuçları da veriyor. 13 yıl önce dönemin İSKİ Genel Müdürü Veysel Eroğlu tarafından hazırlanan Ataköy'deki "İleri Biyolojik Atıksu Arıtma Tesisi" projesi için Ayamama Deresi'nin ağzında yapılması düşünülen tesisin kurulacağı arazi Hazine'ye ait olduğu için yıllarca bu sorun aşılamadı. Geçen şubat ayında sonuçlanan ihaleyi, 197 milyon YTL ile WTE Wassertechnik GMBH, Lidya Yapı ve San. Tic. A.Ş. ile Kalyon İnş. San. Tic. A.Ş.'den oluşan üçlü konsorsiyum kazandı.

2014 yılında hizmete girmesi planlanan projenin gecikme nedeniyle ilgili ise eski İSKİ ve Devlet Su İşleri (DSİ) Müdürü ve AKP Afyon Milletvekili Prof. Dr. Veysel Eroğlu ve eski İSKİ Genel Müdürü Dursun Ali Çodur'un birbiriyle çelişen açıklamaları da kafaları karıştırdı. Eroğlu, projenin 2002'de kendisinin görevden alınmasıyla durdurulduğunu belirtirken, Eroğlu'nun yardımcısı eski İSKİ Genel Müdürü Dursun Ali Çodur ise projenin kendileri tarafından iptal edildiğini söyledi. Çodur, Eroğlu'nun projesinin iptal etme gerekçelerinin uluslararası antlaşmalarca yasaklanan ve kaba bir ızgara yoluyla denize atılması anlamına gelen ön arıtma olduğunu söyledi.