Geçtiğimiz yıl kabul edilerek yürürlüğe giren 5393 sayılı Belediye Yasası, 1580 sayılı eski yasaya göre oldukça önemli değişiklikleri gündeme getirdi. Bunlar arasında kuşkusuz en önemlilerinden biri, yeni belediye kuruluşuna yönelik düzenlemelerdi. Geçmişte bir köyün ya da bir araya gelen birkaç köyün 2 bin nüfusu sağlaması sonrasında kolaylıkla kurulabilen belediyelerin kuruluşu, yapılan yeni düzenleme ile 5 bin nüfus ve en yakın belediyeye en az 5 km uzaklıkta bulunmak gibi koşullara bağlandı.
Yeni yasa ile bir yandan belediye kuruluşuna yeni kurallar getirilirken, diğer yandan küçük belediyelerin kapatılması ve birleştirilmesine yönelik düzenlemeler de gerçekleştirildi. Yasanın “Birleşme ve katılma” başlıklı 8. maddesinde bazı köylerin belediye sınırları içine katılması ve küçük belediyelerin birleşmesine ilişkin düzenlemeler yapılırken, geçici 3. maddede nüfusu 2 binin altına düşen belediyelerin tüzel kişiliklerinin kaldırılması ve köye dönüştürülmeleri düzenlenmişti.
Büyükşehir belediyelerinin sınırlarının, çıkarılan yeni Büyükşehir Belediyesi Yasası ile genişletilmesi sonrasında, Büyükşehir olmayan diğer il belediyeleri ve ilçe belediyelerinin sınırlarının genişletilmesinin önü de yeni yasada yer alan 11. madde ile açılmıştı. “Tüzel kişiliğin sona erdirilmesi” başlıklı bu maddede yer alan düzenlemeler bir yandan olumlu yanlarıyla desteklenirken, diğer yandan beldede yaşayanların görüşüne başvurulmadığından, “Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı”na aykırı olduğu için eleştirilmişti.
Yasanın 11. maddesinde özetle; il ve ilçe belediyeleri ile nüfusu 50 binin üzerinde olan belediyelerin sınırları çevresindeki 5 km’lik alan içinde bulunan köy ve küçük belediyelerin tüzel kişiliklerinin “genel imar düzeni veya temel altyapı hizmetlerinin gerekli kılması durumunda, Danıştay’ın görüşü alınarak, İçişleri Bakanlığı’nın teklifi üzerine müşterek kararname ile” kaldırılması düzenleniyor. Yapılan düzenlemede, tüzel kişiliği kaldırılan köy ya da belediyenin ve bu yerleşmelerde yaşayanların görüşlerinin alınması öngörülmüyor. Bu durum, ülkemizin altına imza attığı Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’nın “Yerel Yönetim Sınırlarının Korunması” başlıklı 5. maddesinde yer alan; “Yerel yönetimlerin sınırlarında, mevzuatın elverdiği durumlarda ve mümkünse bir referandum yoluyla ilgili yerel topluluklara önceden danışılmadan değişiklik yapılamaz” şeklindeki düzenlemeyle çelişiyor.
Diğer yandan bu düzenlemeyle, son yıllarda en somut örneğini Denizli’de gördüğümüz ve geçmişte tek bir belediye ve bu belediyenin mücavir alanı içinde bulunan köylerin, kentin gelişmesine koşut olarak büyümesi ve 2 bin nüfusu aşınca yerel politik hesaplar doğrultusunda belediye haline gelmesinin yol açtığı çarpıklığın giderilmesi amaçlanıyor.
Uygulaması ilk yerel yönetim seçimlerinde gerçekleşecek olan, söz konusu madde uyarınca yapılan düzenlemeler son aylarda birbiri ardına gelmeye başladı. İçişleri Bakanlığı tarafından teklif edilen, Danıştay tarafından uygun görülen ve İçişleri Bakanı, Başbakan ve Cumhurbaşkanı tarafından imzalanan ve müşterek kararname olarak resmi gazetede yayımlanan kararlardan ilk ikisi 19 Haziran 2006 tarihli.
Bu kararlara göre ilk olarak; “Kırıkkale ili merkez ilçeye bağlı Hacılar, Ahılı, Çullu, Aşağımahmutlar ve Hasandede belediyelerinin tüzel kişiliklerinin feshedilerek Kırıkkale Belediyesi sınırları içine katılması” düzenlenirken, diğer yandan “Kütahya ili merkez ilçeye bağlı Ağaçköy, Çalca, Yeni Bosna, Siner, Alayunt, İkiyüzük, Zığra, Perli, Kırkıllı, İnköy, Parmakören, Bölcek, Dumlupınar, Kirazpınar, Güveçci, Okçu, Sofu, Aydoğdu ve Kumarı köylerinin tüzel kişiliklerinin feshedilerek Kütahya Belediyesi sınırları içine katılması” düzenleniyor. 4 Temmuz 2006 tarihinde yapılan benzer bir düzenleme ile de “Balıkesir ili Sındırgı ilçesine bağlı Kocakonak köyünün tüzel kişiliğinin kaldırılarak Sındırgı Belediyesi sınırları içine katılması” öngörülüyor.
12 Ağustos Cumartesi günü Resmi Gazete’de yayımlanan, 11 Ağustos 2006 tarihli müşterek kararname ile yapılan düzenleme ise yerel seçimler öncesinden bu yana tartışılan Denizli’ye ilişkin düzenleme. Büyükşehir olarak bilinen özel yasa düzenlemesi, zamanlaması nedeniyle Cumhurbaşkanı tarafından kabul edilmeyen ve geri çevrilen Denizli’de, günümüzde var olan çarpık durumu ortadan kaldırmayı hedefleyen kararname Cumhurbaşkanı’nca da imzalanarak Resmi Gazete’de yayımlandı.
Buna göre; Denizli ili merkez ilçeye bağlı Akkale, Bereketli, Gümüşler, Kayhan, Kınıklı, Servergazi, Hallaçlar, Üçler, Korucuk, Bağbaşı, Başkarcı, Gökpınar ve Göveçlik belediyeleri ile Bozburun, Eskihisar, Goncalı, Hisar, Kadılar, Karakurt, Saruhan, Şirinköy, Güzelköy (Yiğenağa) ve Karakova köylerinin tüzel kişiliklerinin feshedilerek Denizli Belediyesi sınırları içine katılması” düzenleniyor. Denizli’de 13 belediye ve 10 köy kapatılarak ilk yerel seçimlerde Denizli Belediyesi’ne katılıyor. Kapatılan belediyelerin başkanlarından biri CHP’li, ikisi MHP’li, biri DYP’li, biri ANAP’lı, biri bağımsız, yedisi ise AKP’li.
Denizli kenti için yapılan düzenleme, Özerklik Şartı’na ilişkin eleştiriler bir yana, kent planlama ve kentsel gelişmenin yönlendirilmesi, kontrol altında tutulması, hizmet standardının artırılması açısından olumlu bir karar. Bu kararın ilk seçimlerden sonra uygulamaya geçirilmesiyle, geçmişte alınmış, yerel politik tercihlere dayanan kararlarla oluşturulan küçük belde belediyelerinin yol açtığı, ‘bir sokağın her iki yanına iki farklı belediye tarafından hizmet götürülmesi’, ‘iki cephede iki farklı planlama kararı üretilmesi’, ‘sokağın iki cephesinin farklı belediyelerce denetlenmesi’ gibi saçmalıklar ortadan kaldırılmış olacak.
Önümüzdeki günlerde, bu madde uyarınca yapılacak pek çok yeni sınır genişletmesi ve belediye kapatma kararının müşterek kararnameye dönüşeceğini sanıyorum. Haklı gerekçelere dayanarak yapılan düzenlemelerin yanı sıra, bazı kentlerde farklı gerekçelerle, yerel politik çekişmeler, kentsel toprak rantı hevesleri ve yeni gelir kaynakları düşleriyle bu yetkinin kullanılmak istenmesi de olasılıklı. Bu nedenle, her alınan kararın özellikle Danıştay tarafından iyi incelenmesi, yasada var olan tanımlamaya uygun teknik ve bilimsel dayanaklarının iyi araştırılması gerekiyor.
Bir görev de başta Şehir Plancıları Odası olmak üzere, ilgili meslek odalarına düşüyor. Kentlerin yeni yönetim sınırlarının, kentin gelişimi ve planlama kararları açısından doğru verilip verilmediğine ilişkin kurumsal görüşlerin oluşturulması ve bu görüşlerin Anayasal görev tanımı gereği zaman geçirmeden halka açıklanması gerekiyor.