Yerel yönetim seçim süreçlerinde genellikle belediyenin vitrini ve yürütmesinin başı olan başkan adaylarının niteliği ön plandadır. Kamuoyunda hep belediye başkan adayları tartışılır, karşılaştırılır, vaatlerinin neler olduğu ortaya konulur. Ancak belediye yönetiminin temel taşı olan (ya da olması gereken) belediye meclis üyeleri bu tartışmalarda hemen hiç yer alamaz. Adeta yok sayılır. Binlerce belediye meclis üyesini ne halk tanır, ne de merak eder.
Oysa belediyelerin aldıkları kararlar ve gerçekleştirdiği icraatlarda kent ve toplum yararının ne kadar önemseneceğini belirleme bakımından belediye meclis üyelerinin nitelikleri son derece önemlidir. Kentin geleceğini belirleyen çok önemli kararlar bu meclislerce alınır. Başkan, yasayla kendisine tanınan bazı görevlerin dışında çoğunlukla meclisin aldığı kararları uygulamakla yükümlüdür.
Yerel demokrasi açısından çok önemli bir görev olan belediye meclis üyeliğinin belirlenme biçimi bu noktada önem kazanmaktadır. Siyasal partiler hangi ölçütlerle meclis üyelerini belirlemektedir? Siyasal partiler nezdinde yerel meclis üyeliği ne anlama gelmektedir? Parti teşkilatında çeşitli görevlerde bulunmuş olmak; etnik, hemşerilik ya da cemaat ilişkileri ile belli bir oy tabanına sahip olmak, vb. özellikler belediye meclis üyeliği için geçerli nitelikler olabilir mi? Elbette, siyasal partilerin içinde hizmet vermiş olmak önemlidir, ancak bunun yanında meclis üyeliği için daha farklı niteliklerin de bulunması gerekmez mi?
Amaç halk katılımı olmalı
Türkiye’deki yerel yönetim sisteminde belediye meclis üyeliği mekanizmasının oluşturulmasındaki temel amaç; yerel halkın, temsilcileri aracılığı ile belediye çalışmalarına katılımının sağlanması ve başkanın denetlenmesidir. Böylece bir ölçüde katılımcı demokrasinin gerçekleştirilebileceği varsayılmaktadır. Ancak uygulamada bu hiç de böyle olmamaktadır. Kent halkı bir siyasal partiye oy vermekte, o siyasal parti de merkezi biçimde belediye meclis üyelerini adeta “atamaktadır”. Parti teşkilatında görev yapan il başkan ve yardımcıları, partilerin çeşitli kollarının yöneticileri, partili inşaat müteahhitleri, çeşitli esnaf odası başkanları, ticaret erbapları, genellikle meclis üyeliğinde yelpazeyi oluşturmaktadır. Semt ya da kent ölçeğindeki sorunların çözümü yönünde çaba gösteren, yaşadığı çevreyi kendine dert edinen önder ve duyarlı kişiler bu sistem içinde kendilerine yer bulamamaktadır. Daha doğrusu siyasi yapılanma içine bile girememektedir. Yerel yönetim sisteminde meclis üyeliği bu haliyle halkın katılımını sağlama amacından çok, belediye olanakları yoluyla partililerin ödüllendirilmesine hizmet eden yapılar olarak işlev görmektedir.
Havana (Küba) örneği
Bu noktada meclis üyeliğinin seçiminde ve işleyişinde Küba örneğini vermek yararlı olacaktır. Havana kentinde, dünyanın başka ülkelerindeki belediye meclis üyelerine benzer bir görevi olan Halkın İktidarı Belediye Meclisleri’ne seçilen delegeler Küba’nın demokratik sisteminin ana parçalarıdır. Delegeler iki buçuk yıllık bir süre için yerel yönetimlerin temsilcileri olarak binlerce adayın arasından seçilmektedir. Mahalleleri tarafından seçilmiş olmalarının yanı sıra seçimleri kazananlar kamu kesiminde halkın endişeleriyle ilgilenmekte ve onlara çözüm bulmaya çalışmaktadır. Bir delegenin mecliste yılda en az iki kere yaptıklarının hesabını vermesi gerekmektedir. Bununla birlikte bir delegenin haftanın en az bir günü seçmenlerinin şikâyetleri, endişeleri ve önerilerini almak için zaman ayırması gerekmektedir. Belediye meclis üyeleri, mahallelerde gerçekleştirilen toplantılarda seçilmektedir. Mahalle komşuları, öne çıkan ve kendi çıkarlarını savunmak üzere çalışmaya hazır vatandaşları aday göstermekte ve seçmektedirler.
Bu örnekten de görüldüğü gibi, yerel demokrasinin önemli bir temel unsuru olan yerel meclis üyeleri ile gerçekten halkın katılımının sağlanması hedefleniyorsa, meclis üyelerinin seçilmesinde köklü bir değişime ihtiyaç bulunmaktadır. Öncelikle yerel meclis üyesi olacakların kent sorunları hakkındaki duyarlılık düzeyi temel bir belirleyici olmalıdır. Gönüllü çalışmalarla kendini kanıtlamış olması, halkın sorunlarının gündeme taşınmasındaki önderliği, eğitim düzeyi, kentli yaşam kültürüne sahip olması, asgari düzeyde yerel yönetimler ve kent hakkında bilgi birikimine sahip olması, çevre sorunlarına karşı duyarlılığı gibi nitelikler bu seçimdeki ölçütler olabilir. Örneğin, kentleri ya da semtleri adına çeşitli dernek ve sivil toplum örgütlerinde hiçbir çıkar beklentisi içinde olmadan gönüllü olarak çalışan kişilerin belediye meclislerinde daha fazla temsilinin sağlanması, bu yolda önemli bir başlangıç noktası olarak değerlendirilebilir. “Yaşadığı çevreyi kendine dert edinen” kişilerin yerel meclislerde temsilinin sağlanmasıyla, yerel meclislerde hem kalite yükselecek, hem de kent halkının gerçek gündemlerinin yerel meclislerde daha fazla tartışılması sağlanacaktır.