YTÜ Yapı Gelişim Kulübü tarafından 5 Nisan Cuma günü YTÜ Oditoryum Konferans Salonu'nda düzenlenen "Behruz Çinici'yi Anmak ve Anlamak" başlıklı panele katılan Doğan Tekeli, Şebnem Yalınay Çinici, Melis Kanadıkırık ve Nevzat Sayın; Çinici'yi anlamanın gelecek kuşaklar için büyük önem taşıdığını vurguladılar.
Panelde ilk sözü alan Doğan Tekeli, Behruz Çinici’nin eserlerinden örnekleri öğrencilerle paylaştı. Çinici’nin eserleri ve hayatının yol gösterici olduğunu vurgulayan Tekeli, genç kuşakların onu daha çok tanıması için çalışmalar yapılması gerektiğini söyledi. Çinici’nin tambur tutkusuna da değinen Tekeli, "Mimarlıkta formüller yoktur. Behruz tambur çalarken yaptığı taksimleri mimarlığında da yapardı. Müzikte üç büyük isim vardır; Beethoven, Haydn ve Mozart. Eleştirmenler Beethoven’i az malzemeyle büyük eser verdi şeklinde yorumlarlar. Haydn’ın müziği tek ve parlak biz çizgi gibidir. Mozart ise hayal ürünüyle zenginleştirdiği zengin müziğini bir dantel gibi örer. İşte Behruz’un mimarlığı Mozart’ın müziği gibiydi" şeklinde konuştu.
Tekeli’den sonra söz alan Behruz Çinici’nin gelini Şebnem Yalınay Çinici, ODTÜ Mimarlık Fakültesi’nin öykünü ve öğrencilerin hayatındaki yerini kendi deneyimi üzerinden dinleyicilerle paylaştı. ODTÜ Mimarlık Fakültesi öyküsünün 2003 yılında kitaplaştırıldığını aktaran Şebnem Yalınay Çinici, bu yapının orada okuyan öğrenciler için ayrı bir anlamı olduğunu vurguladı. Kendi deneyimini dinleyicilerle paylaşan Çinici, “Benim üniversite seçimimde mekan önemliydi. ODTÜ Mimarlık Fakültesi’ni görünce oraya vuruldum. Benim okulum burası olmalı dedim. O yapı orada okuyan öğrencilerin içindeki coşkuyu harekete geçiriyor” dedi. ODTÜ Mimarlık Fakültesi’nin Behruz Çinici için ayrı bir anlamı olduğunu ifade eden Şebnem Yalınay Çinici, Behruz Çinici’nin yapı tamamlandıktan 40 yıl sonra bile aynı heyecanla orayı ziyaret ettiğini ekledi.
Çinici’nin son dönemlerinde kendisiyle birlikte çalışan Melis Kanadıkırık ise, YTÜ'deki toplantıda anılarını dinleyicilerle paylaştı. Çinici’nin, çalışma arkadaşlarını bir dakika bile yalnız bırakmadığını belirten Kanadıkırık, “Sağlık sorunlarına rağmen hep bizimleydi. Ofis onun mabediydi. Her yapısını dünyada sanki ilk defa tasarlanıyormuş gibi tasarlardı. Behruz Çinici’nin her yapısının bir masalı vardır. Yapılarıyla ilgili her ayrıntıyı yazardı, seyir defterleri vardı. Unvan kullanmayı sevmezdi, ‘ben yapılarımın kalfasıyım’ derdi” diye konuştu.
Panelde son olarak söz alan Nevzat Sayın da, Behruz Çinici’yle olan dostluklarını anlattı; Çinici’nin mimarlık pratiğini yorumladı. Çinici’yi, son derece yapmaya odaklı bir mimar olarak betimleyen Sayın, mimari pratikte zanaatkârlığın önemini vurguladı. Behruz Çinici’nin yalnızca düşüncelerini çizen değil, aynı zamanda onları inşa eden bir mimar olduğuna dikkat çekerek; “İstediği gibi olmayan kısımları yıktırmaktan çekinmezdi. Çünkü onun istediği şeyleri çizmek mümkün değildi, ancak yapılırdı” dedi. Behruz Çinici’nin, öğrenilen şeylerin içerisine sokulamayacağını ifade eden Sayın, Çinici’nin mimarlığının sonradan öğrenilen değil, varoluştan gelen bir bilgi ve sezgiyle anılabileceğini ifade etti ve “En büyük eseri kendisiydi. Behruz ancak kendisiyle anlaşılır” diyerek sözlerini tamamladı.